(Okumaya başlamadan önce lütfen adı geçen şarkıyı açınız, hikayeyi kendi sesinizle okumanız dileğiyle..)
YAZAR: Yalnızlık, delilik ve anlaşılamayanlar liginin sokak dövüşüne hoş geldiniz sayın okur.. Evet evet sevgili okuyan sana diyorum çünkü sevgili Ruhi bey tam da önemli bir konuyu tartışırken düşünsel sarayımın orta yerinde beni yapayalnız bırakıp gitmeyi seçtiği için bugün seninle bir başımızayız..Seninle tanışıklığımıza ister tesadüf, ister talih, ister bahtsızlık de sonuç olarak kaderin şubelerinden birinde bir zamanlar merhabalaştık. Bugün bir merhabadan ötesini konuşacağız sayın okur. İzninizle bugün fona Joe Satriani-The Forgotten koyuyorum, çalarken bana eşlik edin lütfen. Hayatım film olsa finalde kesinlikle bu şarkıyı koyardım. Ve fon müziğine uygun bir yere doğru yol alalım beraber.. Size aktaracağım aylaklık hikayemi okurken müziğin size eşlik etmesine izin verin lütfen sayın okur.Bu bizi daha yakın tutacaktır. Her şey tamamsa gelin sizinle şu meşhur köprüye doğru biraz yürüyelim. Köprüyü seçtim bugünkü turumuzda. Neden diyecek olursanız bazı yerleri mabedim sayarım.İnsanların içinde görünmez olabilecek yerleri. Bugün onlardan bir tanesinde oturalım istiyorum. Göğe bakma durağı gibi değil mi sizce de? Ama bugün karşıya bakacağız. Köprüden baktığınızda ileride bir köprü daha göreceksiniz sayın okur uzakta biraz evet o gördüğünüz yer, işte orayı ruhumun enkaz galerisine dönüştürmeyi düşünüyorum. Beni tanıdığınızı düşündüğüm yönlerim var düşünmediğim yönlerimi ise izninizle ben açıklayayım. Bendeniz kafası attığında ortalığı savaş alanına çeviren, zaman zaman domino etkisi yaratan seçimlerle kaosu tetikleyen, terk ettiği hatalarla anılan ki çoğunlukla dersi geç öğrendiği için o hataları epey geç terk eden, içindeki embelisin sürekli sorun çıkarmasına izin veren, kelimeleri bol keseden harcayıp bazen es vermeyi utan, evrende göze batan bir fazlalık hissi duyan (aslında öyle hissettirilen), anksiyetesiyle düşüncelerinin renk uyumuna kafa yoran öylece bir insanım.
SİZ: Desenize bazıları kaderce mimlenmiş oluyor..
YAZAR: Bilmem belki de öyledir. Belki de tanrının gerçekleştirmeyi beklediği bir felaketin oraklı kuklasıyız ya da yarım bırakılarak kenara atılmış kusurlu bir hikayenin içindeyizdir ve devamını getirmek için bir misyonlar edinmişizdir kendimize..
SİZ: Bir ayı geçkindir karantina altındayız belki de bu yüzden darmadağınık, kırılgan ya da yalnız hissediyorsun. Bu oldukça normal, belirsizlik herkesi yorar, bu sana özel bir menü değil bence. Söylesene umutsuz musun gerçekten?
YAZAR: Ruhi bey olsa bana konuşma payı bırakmadan ”striptiz kulübünde heyecan arayan jinekolog kadar umutsuz” diye yapıştırırdı cevabı. Bense o kadar kötümser değilim aslında sayın okur.. Hikayemin acılı antolojisine dalıp gidiyorum bazen. Dostluğun ve aşkın can acımı çevreleyen ve gizleyen bir gücü vardı, şimdilerde kendileri ıstırap şekline bürünmeye başlamış gibi geliyor. Gerçi doktorum bunların toplamına manik dönemdesin diyor ama palavra. Kendi kıyametimin alametine afili bir öpücük atmışım gibi geliyor..
SİZ: Yoğurt aklımı ayran ettin desem cuk oturacak. Soru mu sormalıyım, yorum mu yapmalıyım bilemedim.
YAZAR: Lütfen kendinizi sorumluluk altında hissetmeyin. Bazen benim yazmak ve anlatma istediklerimle karşımda anlaşılanın arasındaki o uçurumda dans ediyormuşum gibi geliyor. Bazense o uçurumdan ayaklarımı sarkıtıp dansın bitmesini bekliyorum. Bu kaotik anlara eşlik ediyor olmanız yeterince değerli..
SİZ: Bir cümle öncesinde tescillenmiş yılgınlığı olan bir insan bir cümle sonrasında yılgınlığının üstüne kurduğu pistte dans etmekten söz ediyor. Yazmak hem hasta ediyor hem iyileştiriyor sanırım sizi yanılıyor muyum ?
YAZAR: Birikmiş ve taşmakta olan duygu yırtıklarından artakalan bir ben var sanırım. Mimarime hayran kalsamda restore etmem gereken şeyler var aslında. Bugün son kullanma tarihi geçmekte olanlara veda günü de diyebiliriz. Buraya kadar geldiğiniz için teşekkür ederim.Bildiğiniz üzere uzatarak anlatmayı severim fakat saat epey ilerledi sayın okur sizinle sohbet etmek bir zevk. Kelebek misali her şeyi bugüne sıkıştırıp hazır köprüdeyken intihar teşebbüsüne girişmeden kalkalım mı ?
SİZ: Ruhi beyin özlemini duymadınız umarım?
YAZAR: O ihtiyar bazen fazla sinir bozucu olabiliyor böyle bir gün için doğru kişiyle olduğumu biliyorum. Bence bir kahveyi hak edecek kadar iyi bir yol arkadaşı oldunuz bana. Yavaştan kalkalım bugünlük bu kadar yeter ve sizden son bir ricada bulunsam. Yürürken şiir okuyun lütfen bana..
SİZ: Elbette seve seve. O elinizdeki nedir?
YAZAR: Köprüden inelim son bir işim kaldı izninizle..Siz şiire başlayın bu arada bu beni bir hayli mutlu eder..
SİZ: Hoşunuza gideceğini düşündüğüm bir şiir geldi aklıma..
İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah, Hepiniz uykudayken Uyanır bakarsınız ki mavi….
Dalga geçerim kimi zaman da, O da benim vazifem….
(Bir anda patlama sesi duyulur.Kumandayla patlattığım köprüden gökyüzüne havai fişekler fırlar ve bir yazı belirir.. ”VOİLA! BASİT BİR VODVİL GÖNÜLLÜSÜNDEN SEVGİLERİMLE..” )

Yorum bırakın