
Mavi lotus çiçeği mısırlılar için en değerli olan lotus çiçeği sayılırdı, onlar için yeniden doğuşu temsil ederdi. Arınmayı, hataların içinden doğrulara gidişin yolundaki ışık..
Beyaz lotus ruhun temizliğini, pembe lotus aydınlanmayı, mor lotus maneviyat ve asilliği, kırmızı lotus ise merhameti aşk ve tutkuyu temsil eder derler..
Astronom William Herschel, sevgili Newton, Hermann ve Thomas Young gibi bilim insanları renk üzerinde dolusuyla çalışmalar yapmışlar. Bizse bugün kendi tarihimizin paletindeki renkleri konuşacağız..
Yedi yıl önce. 04.09.2014 tarihinde hayatımın yeni hikayesini yazmak için geldiğim bir şehre buruk bir veda zamanı şimdi. Hayat dualite üzerine akıp giden bir mekanik benim gözümde. Zamanın ruhuna esir olmuş olanlardanız belki de.. Tam yedi yıllık hikayenin defterini bugün kapatmak üzere oturuyorum, bugün kalemle kağıdın başına..
Hatalarla, yanlışlarla dolu olduğu kadar güzellikler barındıran bir hikayenin sonu. Sevgili lotus, bataklık içerisinde güzelliğini kök salmadan koruyabilen nadide dostum. Rengarengiz bugün. Her hücrem senin renklerinden parçalar taşıyor.. Hüzün, aşk, burukluk, yıkım, yeniden doğum. Her döngü kendi içinde yeni olasılıklar doğurdu bu yedi yılda. Ömrüme lotusun beş rengi olan insanlarda çıktı, siyahın ve grinin duygusuzluğundaki kudreti öğretenlerde..
Yararsız, kendi halinde bir hayal gücüydü hayatımın merkezi. Ruhsuz yapayalnız zaferlerde yaşadım, çiçeklerimin kokusuna güzelliğine baktıran bozgunlarda. Hangimizin terazisinde hepsi eşit ki zaten.. Tabi oranları hep yarı yarıya aldığımızda hiçbir eşitlik sağlanamayacak. İşte en çokta bu bilgiyle yüzleşmek beni derinden sarstı.. Ya da eksik olan kısımları yerine oturttu diyelim..
Ah şu sevimli hayal gücüm içinde ne karmaşalar yarattı bir bilsen sevgili lotus. Aldanmalar, hayal kırıklıkları, kahkahalar, kayıplar, boşa giden çabalar, emeğinden sonra yola çıkan mucizeler.. Şimdi bakıyorum balkondan o maskeli baloların yapıldığı bu sokak, her şeyi içinde yaşatan bu sokak öylece kusuyor içindekileri. Maskesi kayıp gidiyor yüzünden. Her kayış yavaş yavaş yüzünün çizgilerini, yorgunluğunu ortaya çıkarıyor. Şu hapishane olan kaldırım taşları var ya mesela bugün açtı kapılarını. Üzerinden birbirinden habersiz onca hikayenin akıp gitmesine izin veriyor bugün. Bugün bu şehrin hüznü hissedip, özgürlüğe kavuştuğu gün sevgili lotus. Ben bugün en çok, o kaldırımların zincirlerini kıra kıra sana koşarak kutlamayı isterdim bu özgürlüğü. Çürümüş, huzursuzluk içerinde kaybolmuş tabiri caizse senin şu kök salamadığın lakin yüzünü güneşe açmaktan hiç usanmadığın o bataklıkta en çokta sana günebakan olmayı isterdim bugün..
Sanki bu yedi yılda hayatımın her köşesine sirayet eden herkesin hikayesinde davetsiz misafirmişim de, bir tek sende ev sahibi olabilmişim. Hayat işte bugün bu evden taşınma zamanı. En yakınlarım için bile misafirmişim gibi hissettim hep; kök salamadan, ait kalamadan, her rengin tadına isteyerek ya da bilmeden bakarak. Bir sende tüm çiçekler tam rengiyle açmıştı şimdiyse gün batmak üzere ve ben çiçeklerimi koparıp, bahçenin kapısını kapatıp evime döneceğim..
Bazen diyorum acı çekmeyi çok mu sevdirdim kendime. Ayrılıklar, hayal kırıklıkları, terk edilişler, vazgeçilişler derken burukluk dolu tonla anı var içimde. Kimisi tamamlanmış, kimisi yarım yamalak. Bir yanım öylece haykırıyor ”hayatta kendine yer edinememekte ustalaşıyorsun, yaşamak bazen canını yakıyor, kararsızlık illetiyle çevrelenmişsin. Yazıp bitiremediğin yalnızlıkların kocaman birer şikayet mektubuna dönüşüyor. Peki ya sen balkondan baktığında gördüğün bu manzara karşısında hala eskisi gibi mi olduğunu düşünüyorsun?” . Onca parçalanmışlık içinde bugün, su yeniden kendine akacak bir çatlak yarattı sevgili lotus..
Hayatla benim arama giren ne varsa ya barıştım onlarla, ya kaçtım onlardan, ya da saklandım işte. Hala kurumuş otları biten, dikenleri canımı yakan, zihnimin kıvrımlarında erozyon yaratan zehirli sarmaşıklar var bahçemde. Bense bugün yeniden başlıyorum kendi bahçemi budamaya..
Benim hikayeme misafir olanlar ya tutsak edilmiş ya da kenara itilmişti. Özgürlüğün tadını almış olanlarla bir kahve molası vermiştik. Sonra ben yanlışları budamaya, oysa kendi gerçekliğini yaratmaya doğru yola çıktı.. Şimdi bakıyorum da bu ıstırap bana gülünç geliyor sevgili lotus. Çünkü acı bizi sevgiden daha çok dönüştürür. Daha çok dönüştürmüş. Kendi kalemde şah mat olduğuma sevgiler, yolunu yönünü benim bahçemden başka bataklığa çevirenlere ise mutluluklar..
..HOŞÇA’KAL SEVGİLİ LOTUS..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın