..ODYSSEUS ANLAŞMASI..

Sonunda ilk yağmur damlası toprağa kavuştu. Pencereyi açtım, gök gürültüsü ve yağmurun kokusu duyularımı hızla harekete geçirdi. Artık anlatabilirim.. Yağmur durana kadar olan vaktin en kıymetli anındayım..

Yüksek sesli müzik, alkol, insan yığınları derken kendi kalabalığımız insanların yalnızlığını çoğaltıyordu. Son yudumu almıştım ki bana uzattığın eli gördüm. O gün de yağmur vardı. O zamanlar benim için ruhu serkeş bir eylemdi yaşamak. Sense her şeyin anlamını, hiçliğin içinden oyup çıkarmayı sevdiğini anlatmıştın. Bu hikayemizin başıydı. Yönsüzlüğümün, amaçsızlığımın, ansızlığımın ana vatanı olan bu kentte kararsız yürüyüşlerime kahveyle eşlik etmeye başlamıştın. Zaman geçtikçe ”kalbin sırrı” adını verdiğimiz bir alfabe oluşturmuştuk. Sen gizemin peşinden gitmeyi yeğledin, bense hikaye yazmayı. Şimdi biliyorum ki ne sen gittiğin yolculuktan pişmansın, ne de ben hayat bilgimin değişmesinden..

Kaderin virajında çarpışıp tanıştık, ve üç günlük dünyanın son gününde vedalaştık. Söz verdiğim gibi tam üç gün bekledim. Mikail ile aranı iyi tutmuş olacaksın ki o da sözünü tutmuş ve tam zamanında bulutların boşalmasına izin vermiş. Şimdi el sıkışıp vedalaştığımız pencerenin önünde, hikaye için yeniden merhabalaştım kalemle..

Benim için bu defolu evrenin en orijinal hikayesi seninle olan kısmıydı. Senin içinse yolculuğun. Bugün senin evreninde sirenler adasına yolculuğa çıkalı tam 42 santisaniye geçti. Buralarda durum mevsimsel geçişleri yaşayacak kadar uzun. Benim çoğum sana az oralarda biliyorum. Şimdi gelelim, şu kepaze hayatta kendimizi tanımak için seçtiğimiz olasılıkların hammadde deposuna..

Kendi seçimlerin telaşından sağır olduğum zamanlardı. Şimdiyse duyduklarımı kafam almıyor desem yeridir. Susuzluğumun öyle farkında değildim ki bardak dolu muymuş, yoksa boş mu umurumda değildi. Zaten kim, dili damağı kurumadan bardağın masada olduğunu görebilir ki. Ya da gördüğünü sandığı, susuzluğunu giderecek o bardağa ne kadar dikkatli bakabilir ki. Yaptığım her seçimde hayatıma gordion düğümü atıyordum. Gerçi şu sıralarda değişen pek bir şey var mı tartışılır. Her düğüm yaralı bilincimi, hırçın zevklerimi daha da perçinliyordu. Gerçeğim ve hakikatim gittikçe inatlaşıyordu. E yeterince gergin olan bir ipte acemi iki cambaz fazla oynamıştı.

Ve Big Bang..

Nasıl olduğunu hala hatırlayamadığım, benim için sır olmaktan kutulamayan o gün her şeyin bitişi, hiçliğin başlangıcıydı aslında. Yaşadıklarımı yazarken öykü olarak anlatmayı istemiyorum, çevre öykü dolu. Yaşam öyle zamansız ki, ruhunu hissedemediğin her anın canlılığını yitirip gitmesini yaşamak dışında pek bir şey anlamıyor insan. Doyumsuz kaygılar, gürültülü ve anlamsız kalabalık, sanki gittiği yerde doyuma ulaşacakmış gibi tüm kenti anlamsızca dolaşan bir beden. Soru sormayı öğrenmeden aradığım cevaplar olduğunu söylerdin. Kontrolü bırakmadığım sürece zihnin kıvrımlarını keşfedemeyeceğimi aynı zamanda. Anlaşma anlaşmadır. Üç gün önce, bugün için erozyona uğrattığım ne kadar düşünce varsa şimdi yeniden inşa etmek için buradayım.

Zihnimi akort etmek için yeterince bekledim. Üç günün sonunda evime tam 21 ağaç uzaklıktayım, şimdi. Olasılıkların toplamıyla, bütün ihtimallerin aynı anda gerçekleştiği kişisel kıyametimin yegane alameti oldu bu mesafe. Yaşamı çikolatalı pastayla, ölüm tarlası arasında bıraktım. Bahar temizliğinin sırası şimdi. Bir yanım çikolatalı pastayı arzularken, diğer yanım bunun yanlışlığı üzerinde direnç gösteriyor. Dünkü yanlışların büyüklüğü bugünkü seçimlerimi belirliyor, biliyorum. Haklıydın.. Cevap hep orada duruyordu, bense doğrusunu bildiğim dandik kaotik seçimlerle fazla meşguldüm.. Tamam kabul ediyorum, mevzuyu yanlış anlamışım. Oynadığım satrancın gerçek hayatta karşılığı yoktu. Yüzündeki o gülüşü tahmin edebiliyorum. İçimde kendine mağlubiyet orduları yaratmış şu embesile bakıp, çürümüş bakla tadını hissettireceğin şu kibirli gülüş..

Haklıydın hesabını yaptığın iki kurtuluşun ikincisindeyim bugün. Bu sefer viraja girmek yerine at arabasını kenara çekip manzarayı izleyeceğim. Onca hikayenin hasta eden belirsizliğine değil, kendi hikayemin yaralayan kesinliğine kadeh kaldıracağım. Satrançta kaybetmiş olsam da, dans pistinde kazanacağım. Seninle yaptığımız anlaşmanın sonuna, gölgemle yapacağım anlaşmanın başına imzamı atarak hikayene veda ediyorum..

Ve şimdi cevabını bildiğin, cevabından kaçtığın, cevabını öğrenmek için sorumluluk almak zorunda kalacağın sorularınla seni baş başa bırakıyorum. Dün için değişimden söz edebilenlerden değilim. Yarın içinse bugünden kendinle yapacağın anlamanın önemini ve hikayendeki izleri unutmamanı dilerim. Ha beni soracak olursan da bu aralar evime gurbette olduğum ağaçlığın oralardayım ve hatırlamanın lanetiyle, unutmanın sefası arasında bir yerlerde. Ve aklıma düşmüşken, kendinle baş başa kalacağın yolculuğundan soruyorum sana..

SAHİ SEN KİMSİN, BİR HİKAYEN VAR MI?

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın