..EMPİRİZM..

HEPTEN KAYBETMİŞ OLMANIN YORGUNLUĞUNU GÖZ KAPAKLARIMDAN ATAMIYORDUM..

Peki o kıvrımsal zihniyle her şeyi kontrol edebildiğini düşünen ben ne mi yaptım, göz kapaklarımı kestim. Evet yahu yanlış duymadın, kestim göz kapaklarımı. Yaşadığım çağ bunalımı beni en derinlere inmeye itti. Yüzmeyi bilmemek beni ne kadar korkuttuysa, keşfetme merakı da bir o kadar beni heyecanlandırıyordu. Ben de dayanamadım. Ne kadar derine daldıysam o kadar keskin paranoyalar karşıladı beni..

Zihnimi uyanık tutmak için sadece kahve, sigara, uykusuzluk, hastalık değil; yoksulluk, yorgunluk, savaşlar ve kayıplar gibi birçok yöntem denedim. İçimde keşfedilmeyi bekleyen, bahtsız bir medeniyete doğru adım attım. Kapısı öyle karanlıktı ki, kendimi karşılaşacağım canavarları düşünmekten alıkoyamadım. Neydi beni buraya getire, pardon hataların seçilmiş değil de güdülerle paralel yaşanmasıydı..

Daha da derine inmeye başladım. Kendimle yüzleşmek; kapıdan girer girmez karşıma çıkan ilk canavar. Onun atmosferinde zaman öyle yavaş akıyor ki 70 yıl orada kaldığıma yemin edebilirim. Neyse ki ilk sınavı yarım yamalakta olsa geçtim. Ne kadar inatlaşırsam inatlaşayım, ikinci sınav en zoruydu. 70 yıllık yüzleşmeyi, 1 dakikalık kabullenişe tercih ederim..

Yüzmeyi öğrenemedikçe dibe dalmak yerine çakılmaya başladım, inatla vücudumu kasıyordum. Yine de kendimi zorlama merakı beni ele geçirdi. Ve bu yolun sonundaki hazineyi bulacağıma dair kendime telkinlerde bulundum. Ve yolculuğun son sınavında epey çuvalladım tabi. Çünkü kapıdaki geçmişin zebanisi bana, benden ona ait olanları vermemi üstüne de bahşiş olarak göz kapaklarımı bırakmamı söyledi. Atmosfere kayıp yaşatacak zaman kadar pazarlık yapsam da olmadı. Düşüncelerimi kazıyarak kanattım, göz kapaklarımsa sonbaharı yaşayan yaprak misali koptu gitti hemencecik. Sanki bu bedende hiç olmamış gibi..

Sonunda savaşı kazandım. Evet, açgözlülük değil bu sonunda hak ettiğim ödülü alacağım. Karşımda, pembelerle bezenmiş hazine kapısı. İşte son üç adım veeeeee..

Hayal kırıklığı..

Kapıyı açar açmaz bir de ne göreyim, kocaman bir hiçlik. Öyle büyük bir sonsuzluk sınırına erişmiş ki ne ucu ne bucağı haritayla çizilemez. Hiçliğin tam merkezi diye belirlediğim yerde oturdum, çünkü artık bayrağı tek başıma dikmem gerektiğini gördüm. Saatlerce düşündüm..

YA BEN YAŞAMANIN AYRICALIĞINI KAÇIRACAK KADAR KENDİME UZAK, BAŞKALARININ YAŞAMINDA ÇİÇEK AÇTIRACAK KADAR İÇİMDE OLUP BİTENDEN BİR HABERİM. YA DA KENDİMDEN KAÇACAK KADAR BURJUVAYİ BİR KORKAĞIM..

SORULARIMIN CEVABI NE OLURSA OLSUN BU HİÇLİĞİN BURJUVA YANIMI KESİP ALMIŞ, DEVRİMCİ YANIMI BANA GERİ VERMİŞ OLMASINDAN DOLAYI BUGÜN HUZURLA GÖZLERİM AÇIK UYUYACAĞIM..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın