Depresyonun ilk günü..
Yalan, 8 ay oldu kendisi hayatıma gireli. Daha doğrusu hayatımda olduğunu öğreneli. Kendimi ne zaman kaybettiğimi sorarsan, işte buna cevabım yok ahbap(YALANNNNNNNNNNNN)..
Aylarca devam eden rutinlerden ayrı kalacak birkaç şey yaptım bugün. Bademli değil, karadutlu dondurma yedim. Müzik dinleyerek değil, dizi izleyerek başladım güne. Kahvemi başka yerden söyledim. Yatağımı toplamadım mesela. Şimdiyse yazıyı, dağ manzaralı betonarmede değil, kaçtığım duyguların karşısındaki kahve dükkanında yazıyorum..
Hayatımın merkezine çizik atarken gönyemin kaydığı, ve yoldan uzaklaştığım bir yaşam formu oluşturdum. Aman ne sürpriz ama. Sanki her şeyde orantılı yaşamayı becermiş, iş yenisini oluştururken karmaşık bir hal almış gibi konuşmalarım yok mu, ilahi ben..
Çok konuşup kelime israfına izin verdikçe hikayeyi unutmaya, dolayısıyla hiç başlamamaya ısrarla devam ediyorum. Harbiden ben bunca çıkmaza kendimi sürüklemeye neden ısrarla devam ediyorum..
Sürekli devam eden şey döngünün kendisi değil, hatalara yol olan ısrarın kendisi.. Olmayacak olanı oldurtmaya çabalamak mesela. Gelmeyecek olanı, gelmemesi gerekeni beklemek mesela. Kendine inanacağın basit ve anlaşılır yalanlar söylemek. Kaçmak yaşamın kendisinden. Sahi kedi de kaçabilir miydi ölümün kendisinden? Ha evet, o kedi.. Göz göze birkaç saniye geldiğimiz, sonrasında asfaltla bir olan o kedi..
Durakta oturuyordum, evet evet şu takıntılarımın merkezi olan köprü var ya hah işte onun altındaki durakta, öylece dalmışım arabalara. Bembeyaz bir kedi döndü, birkaç saniye baktı, karşıdan karşıya geçmeye hazırlandı, veee. İlk yarı tamam. Şimdi ikinci yarıyı iyi oynamalı ki kavuşmalı kaldırım hapishanesine. Bir anlık dalgınlık. Ve sadece kan içinde kıvranış, birkaç saniye. İşte bu. Özü her şeyin. Öylece, saliseler içinde, çoğu kendi seçimin olsun ya da olmasın fark etmeksizin, sonucuna kendisinin katlandığı bir olgu daha. Ve bu sefer geri dönüşü olmayan bir adım. Bir seçim..
Ölümün kıyısında oturup, yaşamı solumak bana ne kazandırdı peki? Ya da neyi kaybettirdi?
Doğru ya illa bir kazanç, bir kayıp olmalı. Gecenin gündüzü, tekilanın limonu, Batman’in Joker’i, sigaranın ateşi, kitabın harfleri. Peki benim diğer yanım, diğer yarım. Yaptığım seçimlerden, oynadığımı sandığım oyunlardan fazlaca sıkıldım. Hadi ama yalanı bırakacağımıza dair söz verdik. Tamam şöyle desek daha doğru. Bırakalım artık şu yoruldum, bıktım zırvalarını. Bıkan harekete geçer, bahaneler değil çözümler üretir. Merkezini sarsacak artçı depremlere neden olan durumlara izin vermek yerine; tahribata uğramış olanı onarmayı, sabrın sükunetine kavuşmayı, yıkım yaratmak yerine yıkılanları yapılandırmayı dener. Evet, evet en azından bir şeyler için deneme yanılma yöntemini kullanır. Bense ne yapayım işte. Kaçmakla, suçlu hissetmekle, suçlamakla, en çokta oturduğum yerden beklemekle meşgulüm.. Kendime meydan okumuşluğum bile var. Kendini kandırmaya ihtiyacı olan bana ulaşsın, elimde inanılmaz yöntemler var. Hepsi denenmiş, onaylanmış, karşımıza geçenlerin davranışları bazında değerlendirmeye alınıp kuruldan geçmiştir..
PEKİ ŞİMDİ NE İSTİYORUM?
Ne istemediğim konusunda. Hatta ne istemediğimiz konusunda bence ortak paydadayız. Huzursuzluk yaratan eylemler, belirsizlik yaratan insanlar, ne istediğini bilmez tavırlar, rutine binmiş sıkıcı anlar, dogmatik düşünceler, değersiz hissettiren ve çaresiz bırakan durumlar. Daha saymaya devam edecektim ki panik atağımı tetikler bir hal aldı. Gelelim şimdi sözde isteyip özde bir bok yapmadığımız isteklerimize. Anlaşılmak, sevilmek, güvenebilmek, aç kalmamak, blah blah blah. SIKTI.. Hadi şu tokat atacak gerçeklerden bahsedelim. Yine aceleci davrandığımı düşünüyorsun, bu sefer değil. Just, keep going! Mesela; istediğin her arzuya ulaşabileceğine inandığın anlar, egosantrizmin verdiği yetkiye dayanarak her şeyi ve herkesi yok sayan aptalca seçimler, yalanlar silsilesine rağmen güvenilen biri olmak, burjuva gibi kaçıp devrimci gibi saygı duyulmak, ilaçlarla iyileşebileceğine inanmak, gübre olmadan tanrıyı oynamayı istemek, hem sürekli kaçmak, hem karmaşanın kendince çözüleceğine inanmak. Taşın altına elini sokmaya üşenmek, ama iş dağa hesap sormaya geldiğinde göğsünü kabartıp çıkmak er meydanına..
Yüzleşmek, kabullenmek ve yoluma devam etmek. İşin özüne olan yolculukta, otostop çekip doğru yolu bulacağına inanmaktı aslında benimkisi. Ne yaptığın değil, bir şeyler yapıp yapmadığın önemli olacak daima. Sen sadece kendine geç kalmışlık kılıfı giydiren, kendine yalanlarında usta bir tiyatrocu olan, en kıdemli öğretmenlerden bir şeyler öğrenmemeye yeminli, kendine sağır, duygularına haksızlık eden, düşüncelerini kapkara dehlizlere tıkıştıran. Hep bir kahraman gelir umuduyla donuk pencereden gökkuşağını gördüğüne kendini inandırmış. Kendine sevgisiz dünyaya bonkör. Kendine öfkeli dünyaya kucak açmaya çalışan..
Ellerin kan içinde. Kontrol edebileceğine kendini inandırdığın hayatın iplerini inatla tutuyorsun. Her şeyi doğru yaptığından emin bir halde yorganın altında saklanıyorsun. Görünmez olduğun diyarda kendini tanrıça ilan ettin. Ve sen kendin için kurduğun mahkemenin acımasız yargıcı. Gel beraber şu mürekkebi bitmiş kalemi kıralım ve son bir karar alalım. Hikayendeki dünyalara hayat verelim. Köprü altındaki durakta ölümün kıyısında beklemektense, köprüyü yakıp yaşamın içine dahil olalım. Hayallerini falcılara değil, sahip olduğun paranoyalara emanet et ve korkma..
İçindeki çocuğu korumak için en iyi savunma ve saldırı yöntemlerini kullandın bugüne kadar. Nedeni masumca olsa da, sonucu kırgınlıklarla doluydu. Şaşıracak bir şey yok bunda. Sen o çocuğa bakmak için inandığın şeylerle çeliştin. Sakin kal, aklını okumuyorum, bilmiyorum dediğin şeylerin kaçtığın korkuların olduğunu görmeni istiyorum sadece. Hem baksana olanlara hatta olmayanlara. Düşüncelerine fazla gelen duyguların, duygularından kaçmana sebep düşüncelerin oldu. Kaosun sevimli elçisi. Gel artık kaleye ihtiyacın kalmadığını kabul edelim. Savunma ve saldırı hatları tahrip oldu. Bir usta gibi inşa edecek, bir çırak gibi yeniden öğreneceksin. Korkuyorsun, istediklerinden değil kendinden. Kendini yine hayal kırıklığına uğratmaktan. Şimdi bana bir tane hikaye anlat; içinde hayal kırıklığı ve kırgınlık olmadan kendi düzenini yaratmış, sevgiye erişmiş, Fenikse kavuşmuş..
Darmadağınıksın ve bu başlamak için ideal bir yol. Bırak içinde biriktirdiğin öfke rüzgarını, bırak ki sonbahar gereği olan yaprak dökümünü yaşayıp düalitesi olan ilkbahara hazırlasın kendini..
Hiçliğine kavuşman dileğiyle..
..SEVGİLERİMLE..


Yorum bırakın