Tüm bunları yapan ben miyim gerçekten?
Nerdeyse emindim. Kendimden. Her şey öğrenmem gereken dersler doğrultusunda ilerliyor; bense hem öğrenmeye aç, hem bir o kadar fevri, hem de tembel bir öğrenci olma niteliği taşıyordum. İyi de nasıl oluyor da her şey matematiğin çok daha üstüne çıkıp, var olan kimyayı alt üst edebiliyor ki..
Her neyse. Bak kavgaya vaktim yok. Birkaç dakika içinde engellemiş olacaksın, bense sonsuza kadar kaybolacağım kendi simülasyonumda. Gel gelelim durumlar beyin kıvrımlarımda fazlaca karışık. Evet, evet biliyorum bu seni ilgilendirmiyor. Yine de bu birkaç dakika ilgilendiriyormuş gibi anlatmak istiyorum. Akıtmam gerek o kıvrımsal zehri. Dayanamıyorum. Aklımı zımparalayıp duruyor. Paranoyalarım nüksetti. Penceren baktığım da gördüğüm şu manzara, ne kadar eşsiz ve bir o kadar tatsız.. Kucağımdaki yavru köpeğin sıcaklığı, müziğin beynimi kavrayışı. Ah evet şu ”senorita” şarkısı. Hatırladığım son dans. O tadı damağımda kalan, gerçek duygularla sarıp sarmalanmış o katıksız an.. Beni bana iyi gelen gerçeklikten ayrı tutan, uzak kılan şu arsız arzularım yok mu. Her birini tek tek kazığa oturtup yakma istiyorum. Yakacağım, bu gece. Sadece öncesinde seninle son kez bu dans için ayağa kalkmaya ihtiyacım var..
Peki, ”careless whisper” şarkısı demek. Güzel tokat. Bir satranç ustasını dansa kaldırmak için çabaladığım gerçeğini de unutuyorum ara sıra. Evet ya. Evet kaçtım, hatalar yaptım. En kötüsü benimdir belki kim bilir. Yine de benim de hücrelerimi oluşturan dersler, bu kötü tecrübelerden geçmiyor ? Benim hata kotamı doldurmaya hakkım yok mu? Sus. Beni ilgilendirmiyor demekten daha iyisini yapabilirsin. Umursamaz olmaktan çok daha iyisini yapabilirsin. .
Hayat düzlemimi tıka basa hatalarla ve hüzünlerle doldurdum. Şimdiyse zihnimi alevlendirecek bir neşeye ihtiyacım var. O kusursuz, ihtişamlı neşeye. Kelimelerin büyüsüne maruz kalınacak, sarmaşık gibi büyüyecek bir neşe gerekli şimdi. Düşüncelerimin yönsüzlüğü, duygularımın yönünü ayak altına aldı. Ve ben şüphelerin peşinde aylak aylak dolandım durdum. Altında ezilmediğim bir eylem beni nasıl ben yapsın ki. Bak işte, asfalt kadar düz oldum şimdi. Ne işe yarıyor gerçi, geç kalınmış bir mezuniyet. Elinde kağıt parçası, avel avel bakıyorum ”şimdi ben bununla n’apıcam” diye. Boğuluyorum yaşanılanların yalnızlığında. Beni, ruhumu parçalıyor gerçeklik. Tamamlanmamış hikayeler peşimde. Hepsinin finalinde oynayacak olan hüzünlü palyaçonun acısı iki katı şimdi içimde..
Baksana aptallığın dalgınlığıyla önce dans pistinden men edildim, sonra sarayın avlusuna atıldım şimdiyse penceremdeki manzarayı kaçırdım. Çeyrek asırlık şu ömrün derslerine bakıp soruyorum şimdi kendime. BEN ŞİMDİ N’APICAM?
..SEVGİLERİMLE…


Yorum bırakın