..AŞKIN PERHİZİ..

TEK İHTİYACIMIZ BİRAZ AŞK VE DURUMU ROMANTİZE EDECEK BİR FİNCAN KAHVE..

”Canımın içi böyle şeyler sadece filmlerde olmuyor” dedirtecek bir aşkın, arayışından yazıyorum. How ı met your mother- Ted Mosby modu açık şu sıralar. Sahi sevgili okur merak ediyorum hiç aşık oldun mu? Ya da nasıl ayırt edebilirsin aşkı sıradan birliktelikten..

Kendime tanıdığım tavizin cezasını çekiyor gibi hissediyorum şu sıralar. Meraka açılmayan yollar, risksiz yaşanan bir hayat neye yarar ki. Bir kitapta okumuştum depresyona girme ihtimaliniz 9’da 1 diyordu. İşte sevgili okur aranızdaki 9 kişinin 1’icik 1’i benim. Depresyona girişimle, aşka kazara rastlayışım. İkisi de planlarımın dışında, hayatımın tam orta notasında. Evet yanlış okumadın, nota. Sanki onlarsız orkestram tam olarak işini yapamıyor, ilham perisi sahneme uğramıyor gibi. Bir nevi, hatta tam anlamıyla yoğun bir boşluk hissi uyandırıyor..

F*CK! Yine allak bullak zihnim, hızıyla cümleleri yerle bir ediyor. Konuya aşktan girip nasıl da yolda kayboldum yine. Sanırım hikayemin filmi çekilse yarısında yaşayacağım kafa karmaşası yüzünden uyurdum..

Aklım ya dans eder gibi ya da dövüşür gibi çalışıyor. Her iki durumda da işler sürekli karışıyor. Mesela demin aşkın peşine düşecekken, bir an da aklımda ”salep içerken bulmaca çözdüğüm, salıncakta sohbet ettiğim, kahvaltının tadını çıkardığım, lunaparkta şımardığım” kişiyi hayal ederken sokağa öylece dalıp gittim. Hayat akıp giderken dedim kendi kendime, beni böyle olduğum yerde durduran şey ne?

Olaylar buraya kadar fazla karışık geldi biliyorum. İşte benim için aşk bu dili anlayanla beraber yürümek sanırım. Peki ya başa dönelim senin için aşk ne, düşündün mü hiç? Hayatımızda adlandırdığımız kavramlar, anlamları her biri kime ait? Oluşturduklarımızı mı yaşıyoruz, yaşamak zorunda kaldıklarımızı mı? Yoksa üçüncü bir seçenek daha var diyebiliyor muyuz kendimize. Biliyorum kendine dönüp bakmak zor, o yüzden ben şu sözde örnek olan komşu çocuğu olarak kendimi ortaya koyayım, siz de hikayenize yer bulun..

Ben; terk edilmekten korktuğu için her ilişkisini bilmeden zora sokan sonunda da ”gördün mü herkes gider” diye kendini haklı çıkaran, sevgi dili olarak sadece kendininki konuşulsun isteyen, alma verme dengesinde teraziyi hep bozan, kaygılarıyla bağlanıp kederiyle yoluna devam eden, Cem Adrian’ın herkes gider mi şarkısına içtenlikle ”EVET” diyen, içten içe hem zihnen hem bedenen işleri yoluna koymak için önce hastalanması gerektiğini bilen, ilgi bekleyen ama günün sonunda sıcak su torbasını kendi yapan, kendiyle tam olmadıkça başkasıyla bütün hissedemeyeceğini bilmesine rağmen inadına hikayesini başkasıyla tamamlamaya çabalayan tam da bu yüzden hikayelerinin başı ne kadar güçlü olursa olsun sonu hep zayıf olan şahsına münhasır bir zatım..

Tamam kendimizi dövme konusunu bitirdik, şimdi sıra dansa kaldırmakta.. VE BEN; herkese inanmayı seçen, hani ayı yavrusunu severken öldürürmüş hesabı sevdiklerimi baş üstü yapan, kendi yaralarımı unutup onlara merhem arayan, acılarını kişiselleştirip düşmanlarına öfke duyan, dost gibi sır, anne gibi sahiplenici, baba gibi korumaya çabalayan, kardeş gibi yalnızlık hissini yok etmeye çalışan, herkese ev olayım da varsın ben kaldırımda da yatarım diyen uslanmaz bir çocuğum..

Hak ettiklerimden çok, cezalarıma odaklandığım uzun bir hastalık dönemi yaşadım. Biliyor musun sevgili okur bazen ben de birileri evim olur mu diye çok bekledim. Bu süreçte ailemi uzak, aşklarımı ve arkadaşlarımı yakın tuttum kendime, hoppp bingo. 27 yaşında dikili ağacı ve evi değil de, böyle etrafa savurduğu kelimeleri olan. Aşkta yalnız kalmış, arkadaşlıkta aldatılmayı seçmiş biri oldum. Elbette sokağına uğramadığım ailem benden hiç vazgeçmedi..

Bak ben uzattıkça uzatırım bilirsin. Şimdi sana kıssadan hisseyi ve perhiz reçetesini bırakıp (ki umarım bu yazının sonunda ”yalnız değilim bana inan biri var” dedirtir) battaniyemin altına girip, penceremden akıp giden hayatı izleyeceğim..

Ardı arkası kesilmeyen ilişkiler yaşadım hem arkadaşlıkta hem aşkta. Aşk dediğime bakma elbette çok sevdim, sevildiğim zamanlarda oldu yine de aşkın büyüsüne bir kere kapılım desem yeridir. Her neyse. Ben kırmaktan, kırılmaktan, insan kaybetmekten ne kadar korktuysam o kadar kırdım ve kırıldım. Ha bunla kaldı mı, elbette hayır. Ne kadar değer verdiysem, bir şeyleri beraber yapmak istediysem o kadar yalnız hissettim. Dedim ya başkalarının bahçesine çiçek ekerken, onlarda benim bahçeme el atar diye beklemişim aslında. İşin özü kendimden kaçtıkça, sevmekten korktukça daha da karanlığa gömülmüşüm. Kafamı, bacaklarımı sokmuşum yatağın altına beklemişim de beklemişim. Birileri gelse de bulsa beni diye. Öfkemin altındaki sevgiyi, sessizliğimin altındaki çığlığı, mizahımın altındaki korkuyu görsün diye çırpınmışım da çırpınmışım..

Eee bunların toplamı beni duvardan yere, yerden, yatağa çarptı tabi. Bölündükçe bölündü aklımda, duygularımda. Kayıp parçalar, anlamlandırılamayan duygular, herkesin önüne sunacağı kozlar, yüzleşmesi acı kahkaha attıran seçimler ve karşınızda aklı cümlelerinden daha dağınık sevgili ben. Biliyorum bir gün herkes toprağa karışacak ve ben hala kimseyi kaybetmek istemiyorum. Seçimlerimiz bizi yol ayrımlarına götürecek ve ben edalardan hiç hoşlanmamaya devam edeceğim biliyorum. Fakat bu sefer aynaya baktığımda ağlamaktan gözleri şişmiş, ne yapacağını bilmeyen, kaybolmuş, kırıldıkça keskinleşen, karanlık dışında bir şey göremeyen, keskinleştikçe batan, kendine cezalardan ceza beğenen birini değil. Aşka yeniden kucak açan, insanlara güvenmeyi bırakmayan, dans etmekten şarkı söylemekten vazgeçmeyen, sokakta kahkahasını, parkta neşesini, battaniye altında depresyonunu, balkonunda tavuk pilavını, ansızın çıktığı yürüyüşlerde gözü yaşlı ya da düşünen birini gördüğünde sigara uzatıp nasıl olduğunu soran, sınavları ilkinde geçemese de pes etmeyen, tez canlı olmasına rağmen sabretmeyi öğrenmeye çalışan, nefes alan her canlıyı gülümsetmeyi seven o çocuğu, hırçın olmasına rağmen günün sonunda sırnaşmayı seven o kadını..

Bilmem bana cevabın olur mu ya da kendi içinde kendine bir cevap sunar mısın bilmem. Ama yine de soracağım sevgili okur. Sen aşka, aynaya baktığında ne görüyorsun?

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın