
Gelin bugün hayallerimizi gerçekleştiği evrenlerden konuşalım..
Mesela benim; anahtarı, kalbine güvendiklerime vereceğim bir ev hayalim var. Denize açılan bir bahçesi var. Ailem ve sevdiklerimle yılın belli aralıklarıyla toplandığımız bir ev. Sonra, arkadaşlarımın düğününde, dinledikçe onları anımsatan şarkıları kemanımla çalmayı. Ha bi tane daha var. Gerçi buna hayal denir mi bilmem. Eskiden anneannemlerin köydeki evinin önüne pazar kurulurdu salı günleri. Evin kapısı kapatılmazdı. Yorulanlar yukarı çıkar bir bardak su içer, köy içi latifesini yapar giderdi. Şimdilerde sokaktan korkuyor olduğumuz şu günlerde bir isteğim de bu aslında. Esnafıyla, ev sahibiyle, kiracısıyla herkesin kahkaha ve müzik listesine eşlik eden bir mahalle. Gerçi benim okuduğum şehrin, oturduğum mahallesinde çoğu bildik yüz. O yüzden şanslıyım desem yeri. Ha mahallemize geçmişten gölgeler de taşındı elbette. Olsun. Bazı gölgeler dinlendiğin durağın hatıralarını saklı tutar. Nefes almayı unuttuğun anları anımsatarak, aldığın nefesin kıymetini anımsatır..
Şimdi. Hayatımızı film şeridi yapalım. Girenler, çıkanlar, yaşanılanlar, kursakta kalanlar. Benim hayatımda ”aha etkisi” yaratan her ana ve kişiye bir teşekkür borcum var aslında..
Şu ana dek birçok yazı yazmışımdır. Kiminde özlemimi, kiminde kinimi, kiminde hiçliğimi ve çaresizliğimi yazdım. Hatta yazılarımın dönüp durduğu çemberin ana hattı bunlardan ibaretti. Umut yok, hayaller kısmen, belki. Onun dışında hep ne yapmayacağımı bilip hep yapmakla meşgul oldum..
İşe yarar hayaller kurar, gün boyu aylaklık ederim. Suçu kendi benliğin dışına atmak çok kolay çünkü.. Gelin size küçük bir reçete vereyim bununla ilgili..
Ben hayatımdan, hastalığımdan, başarısızlığımdan, yalnızlığımdan şikayet etmeye öyle alıştım ki. Her an, her saniye bunun için bir sebebim oluyordu. Bir gün borç diyordum, hop kapanıyordu. Ertesi gün duş alacak enerjim yok diyordum hop eğlenmek için planlar yapılır, evden çıkarılırdım. İşe yaramaz biriyim derdim hop çözümüne aklımla ulaşacağım bir durum çıkardı karşıma..
İşin alı kendi kendimin kahramanı olacağım, kimseye ihtiyacım yok der avuturdum kendimi. Tabi bu düşünceye ne kadar gömülmeye çalıştıysam beni inatla o bataklıktan çıkarmaya yeminli birisi vardı hayatımda.. Ben ne yaparsam yapayım, inanmaktan vazgeçmeyen. Ben pes dedikçe, daha da güçlü bir inanışla başaracaksın diyen. Sevgili annem..
Elbette her aile ferdimin beni sevişini, dostlarımın bana olan güvenini biliyorum. Ben kaçsam bile bana el uzatmaktan vazgeçmeyen herkese bir gün o evin anahtarını vereceğim diyorum. Diyorum demesine de o ev için bir şeyler yapma umudum kalmamıştı, düne kadar. Çünkü emindim ya kendimin kahramanı olurum ya kendimin düşmanı. Bana benden başka kimse yardım edemez. Okuduğum kişisel gelişim diyalogları da bunun üstüne kurulu değil mi zaten..
Seni kurtarmaya kimse gelmeyecek ancak kendi kendini kurtarırsın. Aslında bakarsanız işin matematiği doğru. Kimse gelmeyecek, gelemez de. Sen önce kendine el uzatmalısın, uzatmayı istemelisin. Ben çok istedim içten içe biri beni kurtarsın diye. Doktorlar, ilaçlar, aile, çevre hepsi bunun bir parçası oldu. İçten içe istemek kolay ama dıştan hep alfa ben olmalıydım. Ben yaparımlar, ben başarırımlar. Denkleme ilk kez, hem de farkında olmadan koyduğum inanca kadar. Ben her şeyi yakıp yıkarken, vazgeçerken, eve kendimi kapatırken her anı karanlığa yakınlaşmaya harcarken annem mum yakmaktan hiç vazgeçmemiş. O mum bitmeye yaklaşsa da, eli ısıdan acısa da. Bana aydınlığı göstermek ümidini kaybetmemek için hiç bırakmamış. Anlayacağın, onca inanın sevgisi değerli hissettirse de benim pes etmeye olan direncimi kimse ne sevgisiyle ne verdiği değerle kıramadı. Ta ki, o ışığı inatla söndürmeyen kişi olduğunu görene kadar..
Hayatında düz çizgiler değil, kalp atışı gibi inişli çıkışlı çizgiler olacak. Seni sana kırdıracak bazen. Evet dedirtecek, ancak ben bana yardım edebilir. Haklı da olacaksın bir yerde. Yolunu hiç bulamadığın olacak, bazense bulduğun sandığın yol aslında kaybolduğun yol olacak. Cevaplar arayacaksın, yanlış sorular için. Yorganı çekip kafana çıkmak istemeyeceksin hatta. İşte tam o nokta da, ya da belki o noktayı geçtikten sonra lütfen kapat gözlerini. Seni sevmeleri yetmeyecek biliyorum. Çünkü sen itsen de kapıyı kapatsan da hep orda olan birini isteyeceksin. O kişinin sendeki sıfatı ne olur bilemem. Anne, baba, aşk, dost, kardeş, belki de sadece bir yabancı. Gözünü kapattığında iyi bak etrafına. Sıfata takılı kalırsam, sana bir sır vereyim o zaman ışığı hiç göremeyeceksin. Eğer görmek istediğin bir damla ışıksa iyi bak. Çünkü inan bana, sana inanan en az bir kişi o mumu söndürmeden sana bakıyor olacak, sen gör diye..
Hayatındaki ”AHA! ETKİSİ” yaratanı bulman dileğiyle..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın