
Günaydın, ya da öyle bir şeyler.. Bugün biraz senden bahsedelim. Korkma yara bandı söker gibi olacak. Aslında hikayenin sonunda senin sen olduğunu anlaman gerekirdi. Ama bugün üşüyen yanımdan uyanım. Kombi bozuk olduğu için duşa giremiyor oluşumun verdiği kirli asabiyetle yazıyorum..
Ne güzel değil mi! Hatalar yap, karşındakine at suçu. Sanki dünya sadece sana kötü davranır gibi yaşa, oyna mağduru. Yaşadıklarını ağız dolu tükürük saçarak anla etrafa. Anlat ki yaralı bu desinler. Desinler ki hiçbir mesuliyeti kabul etmeyesin. EDEMEZSİN Kİ! Tabiri caiz olduğu için söylüyorum, kabul etmek göt ister çünkü. ”Ben” diyebilmek. Ah şu kendiyle yüzleşebilme yetisine sahip, benim tatlı dahilerim..
Bir de senin gibi mağduru oynayıp, zorbalığı huy edinenler var tabi. Bekle, daha ne kirli çamaşırlarını yıkamaya atacağız burada. Sahi sen olmak çok keyifli bir duygu olsa gerek. Dünya yanıyor, sen saçınla meşgulsün. Sokak karışmış, yine de yalanların sıcaklığıyla sarılmış evinin penceresinden, kalpli bardağında kahveni yudumluyorsun. Kalbi dünyanın çirkinliklerini kaldıramayan insanlar gözyaşını tutamazken, sen yüzüne fiyatı senden pahalı makyaj malzemelerini sürmekle ilgileniyorsun. Ha bir de sana inanmayı seçen gerizekalılar ordusundan da söz etmezsek sana haksızlık yapmış oluruz. İşletme birinci sınıfta bize öğretilen birkaç dersten biri geldi aklıma. Komik. Hocaya bunu nerde kullanacağımızı sormayı düşünürdüm. Seni anlatırken kullanacağım gelmezdi aklıma. İktisatta arz- talep ilişkisi senin ucuzluğunun bilimsel anlatımı biliyor musun! Çünkü iktisat derki; arz düşerse talep artar. Dur senin literatürünün karşılığına gelen anlamıyla anlatayım. Yalan söyleyen tatlıdır mesela, iftira atan eğlendirendir, boyalı olan dikkat çekendir. Yani sevgili ahmak, yaptıklarından dolayı sevilen değil tercih edilen olmanın sebebi, şu işe bak ki yine işletmeden gidiyoruz, insanların kandırılmayı sevmesi. E tabi sen de haksız sayılmazsın. Bizim taraf pek kalabalık sayılmaz. Dünyayı dert edinenler, onun için çabalayanlar, evsiz kalacağını bilmesine rağmen dürüstlüğünden ödün vermeyenler, kırılmaktan korkmadan sevenler, anadır atadır değil insandır deyip yüzüne gerçekleri söyleyebilenden oluşan tatlı bir dahiler popülasyonu..
Bak seni anlıyorum. İşin ironik kısmı bu. Tek bir hayat var ve doğruyu yaşamak için fazla kısa. Senin beni anlamayacağını da biliyorum. Ki bu da işin diğer ironik kısmı. Hepimiz aynı sokağı paylaşıyoruz. Taktir edersin ki, pardon edemezsin çünkü o da erdemli bir davranıştır. İnsan benim en sevdiğim malzeme. Sense o malzemenin neden kıymetli olduğunu gösteren kısmısın. Bencil, hasta ruhlu, kompleksli, bireyselleşmeyi becerememiş, taktir edilmeye muhtaç, kendini sevdirmek için ölçüsüzlüğün formülünü bulmuş, zavallı bir asalaksın. Geçeklerin en güzel yanı ne biliyor musun, bakmakla değil sadece görmekle orda olduğunu fark edebilecek kadar değerli oluşu. Harcanmış en utanç zamansın. Hem yaratılırken, hem düzeltilmek için yaşanılırken. Sen, sevgili ahmak. Bir okul sırasında tam da dayaklık hayat yaşarken ona bile layık olmayacak, çünkü tekmeyle tokatla düzeltilemeyecek yanlışlara sahip hayatının tadını çıkar..
Kalpli bardağına sığdırdığın yalanların ve sana ait olmayan yaralarınla, afiyet olsun..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın