..AMOR FATİ..

”Yaşamı için nedeni olan insan, hemen her nasıla dayanır” demiş, Nietzsche..

Benim her yaşımda bir nedenim vardı. Hala var elbette. Lakin başarının kankasıyla aramız pek iyi sayılmaz.. Sevgili istikrar.. Başlangıç kısmında da pek başarılı sayılmam. Finallerimse genelde zayıf sayılır. Velhasıl saymakla bitmeyen ne varsa zulaladığım aşikar..

Karmaşa dolu düşünceler, seçimlerin arasında boğulurken hiçbir şeyin seçilememesi, uzun cümlelerle derdin devasından uzaklaşmalar..

Hiç hayatınızın yönünün değiştiği anları fark ettiğiniz oldu mu? Ya da hiç bunun üstüne düşündüğünüz oldu mu? Bir şeyleri başarmış olmak yeterli mi mesela? Başarı ölçümüzü kim ve ne belirliyor ya da? Kahvenin ve rakının bağımsız gibi görünse de ortak noktalarda kaynaştığını fark ettiniz mi?

Ups! Yine konular arası maratona başladık.. Son bir soru, serçenin balığa olan aşkı size ne hissettiriyor? Yeterince dağıldıysak başlayalım toparlanmaya..

Başlığın karşılığı, kader sevicilik. Kaderin kimi kadim dinlerde zaten yazılı olduğu varsayılırken, kimilerine göre karmayla ciddi ilişki içinde olduğu söylenir.. Ben her ikisine de inanan taraftayım. Hem kuklası olduğum bir yan var, hem efendisi olduğum.. Zaten olayım da bu olduğuna eminim diyebilirim. Hep bir ikilemdeyim. Yıldız haritamdan tutun, zihin kıvrımlarımdan çıkın. Hep kararsızlıklarla verilen mücadelenin merkezinde bağdaş kurmuş halde bekliyorum. Söylenmemiş olanla söylenen arasındaki uçurum, yaşanmış olanla yaşanmayı hayal edilen arasındaki engebeli yollar, düşünülenle davranışlar arasındaki dağ farkı hepsinin toplamı eşittir ben ediyor..

Aradaki farkı kapatmak için formüle sokulması gereken farklı denklemler var. Bir fincan istikrar, bir kaşık istek, biraz hayal ürünü, bir dolu yaşanmışlık, bir cimcik sağlık, biraz koç burcu inadı ve belirlenmiş bir rota derken alın size mis gibi başarı tarifi. Şimdi gerçeklerin acıtan yönünden kendimize bakalım: Saatlere meydan okuyan uyku sevicilik, amaçsızca vakit katli yapılan sohbetler, sağlığı ağlatacak hareketsizlik, anksiyete arttıracak kadar karamsar düşünceler silsilesi, vasat insanlarla yaşanılan it dalaşları ve kendine engel olunamayacak derecede tüketicilik..

Kendimi eve kapatsam da oturduğu yerden bana düşman olarak uyananlar var, dün yaptığım iyi ve kötü ne varsa bugüne sıcak öğün olarak getirenler, adımı ağzından düşürmemek için güne yeminli başlayanlar, kuyruk acı denilen illete yakalanmış olanlar.. Görüyorum ki düşsem de kalksam da derdi ben olmayı bırakmayan insanlarla çevrili bir hayatım var. Kabul etmek istesem de bu gerçek benimle beraber gün ve geceye dahil oluyor. Bir zaman öncesine kadar; neden insanlar benim kötülüğümü ister, neden kıskanır, neden yalanlar söyler, neden neden neden, diye düşünmekten kendimi unuttuğum zamanlar olmuştu.. Kavgalar olur, yalanlar söylenir, her ne sikimse yaşanır ve yola bakılır der insanların bu gereksiz düşmanlığını idrak etmek istemezdim.. Yalan söyleyenler yüksek sesle konuşmaya, zarar vermek isteyenler sokaklarda dolaşamaya devam ederken ben (ki eminim benim gibiler) ”tamam, belki bir süre göze görülmezsem bu düşmanlık biter dedim ve kapattım kendimi. İnsanlara, sokağa karışmaya, hatta bir süre sonra hayata..

Yalanlar artmaya, zarar verenler sokağımızda dolaşmaya, mide bulandıran insanların içine karışmaya devam etti. Bu hiç değişmezken ben her seferinde cezayı kendime kestim. Sonra ne oldu peki! İçime kapanan, doğruları söylemekten vazgeçen, sırf kavga çıkmasın diye, saygısızlığı kabul eden, kendini yetersiz hisseden kısaca hamurumda ve burcumda olmayan ne varsa hepsine sahip olmaya başladım. Komik olan kısma şimdi geliyoruz.. Söylediği yalanlara artık kendi de inanmaya başlayan, dürüstlük adı altında başkalarının hayatında söz sahibi olduğuna inanan, başkalarının tasmalarıyla bir yerlere gelenlerse tırnaklarla kazıyarak yaşayanlara karşı daha da bilenme hakkını gördü kendinde..

Bak! Bunu yüksek tondan girerek söylüyorum. İster ego de, istersen kendini bilmek ya da değersiz sayılacak hangi sıfatı koyarsan koy adımın başına. Toplumu hasta edenler sokakların sahibi gibi yaşamaya başlarken, sokağın hakkını veren bizler binalara saklanıp doktorlarda çare aramaya başladık.. Evde perdeleri kapatarak şarkı söyledik, sanki herkes anasınınkinden virtüöz olarak çıkmış gibi. Işıkta karanlıkta her birimizin hayatında mevcut. Bizler meleğin çığlığına kulak kabartırken onlar şeytanın fısıltında kayboldu. Ve bizi hasta olduğumuza inandırdılar. Ah benim sevgiye inan budala yanım. .

Kader çemberimin başına kanayan ayaklarla geri döndüm ve tam oradan bağırıyorum. Dünya bizim sayemizde kendi eksenini kaybetmeden dönebiliyor. İster kapat kendi baharı betonda bekle, ister çık sokağa devrim ayak seslerini yarat. Çünkü vasatın kol gezdiği gerçeği değişmeyecek. Gördüğün üzere sen kendinde hata bulsan da haklı olsan da fark etmeyecek. Daha doğrusu edecek. Ama sadece doğru insanlar için. Bunu kazı derine. Acıtmasına izin ver. İzin ver ki ”bunlar hangi yüzle toplumda hala kabul görebiliyor, nasıl bir midesizlik bu, statü açlığıyla gözü dönmüş maymunlar” cümlesinden sonra ismi gelecek olanlara fiyakalı bir gülüş atarak yoluna devam edebil. Çünkü sadece sen başarabileceksin. Çünkü sadece sen dünyanın Atlas’ı olacak kudrettesin. Diğerleri parazit olmaktan öteye gidemeyecekler. Başta konuştuğumuz gibi hepimizin bir amacı var; ister kaçalım, ister yerine getirelim. Biliyorum yara alacaksın, yorganla dost olmayı seçeceksin bazen, yaptığın şakalara gülmeyecekler, kurduğun cümlelere çok uzun diye seni bezdirmeye çalışacaklar, vaktini çalıp sana sen depresyondayken tekme atmaya kalkacaklar, kendini anlattığın hikayeni paylaştığın ne varsa senin zayıflığın haline getirip her alçağın yapacağı gibi tam oradan vurmaya kalkacaklar.. Maddi manevi güçlerini kullanmaya bile kalkacaklar kimi zaman (senin sahip olduğun güçten habersiz), diş bileyip sahip olduklarını onlar için kullanmaya kalkma bazen bazı kurşunlar tek atımlıktır.. Yeterince boşa sıkılmış kurşunun var elinde, onları unutma..

En kötü karar bile kararsızlıktan iyi olacak, vicdanının ceza sahasına girdiğinde etrafa iyi bak, kaleci olduğunu gör ve topu eline alarak oyunu yeniden başlat.. Hem kim bilir belki de deplasmanda olan sen değilsindir..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın