..YOUR STORY..

Issız bir adaya düşsen yanına almayacağın 3 şey ne olurdu? Aldıkların kadar almadıklarının da önemli olacağı bir yolculuk olsa bu, yolculuğuna tam olarak kimleri ve neleri dahil ederdin ya da etmezdin?

Böyle bir yolculuğa çıkalım şimdi. Süresi can isteğine bağlı. Tek şart var; öyle hemen pes edemezsin her yolu denemiş olman sonucunda geri dönebilirsin. Bu 1 günde de olabilir 1 asırda da. Ömür korkun olmasın. Tanrın bu adadan elini çekmiş..

Önce seni bu yolculuğa çıkmaya hazırlayalım. Odaklan. Bedenini saran bir ağırlık var ne olduğuna dair en ufak fikrin yok. Dinciler nazar diyor, psikologlar majör depresyon diyor, ailen yaşadıklarına bağlıyor, çevren kendine gel bırakma kendini diye zırvalıyor. İçinde çelişki halindesin. Geçmişteki enerjik hallerine bakıyorsun, verdiğin mücadelelere , fırtınaya karşı dik durduğun günlere. Kafanı kaldırıp aynaya baktığında ise gördüğün kim, ne istiyor senden anlayamıyorsun. İçinde cızırtılı bir radyo var, bir şeyler anlatıyor. Haberler, olaylar, duygular, bir yerlerde tanımlanamayan bir müzik çalıyor. Karmaşıklığın tam ortasındasın. Dışta birçok ses, içte desen susmayan birçok ses..

Hayatındakileri gözden geçir. O süreçte neler yaptıklarını düşün. Bir an neşelisin, bir kaygılısın. Davranışların düşüncelerinden ötürü kaotik bir hal almış vaziyette. Kardeşin acilen tedaviye başlaman gerektiğinin farkında. Partnerin sadece hastalıklıymış gibi bakmakla meşgul. Arkadaşların anlamak yerine, yaftalamakla, geçmişi önüne ısıtıp koymaktan başka bir şey yapmıyor. İçten içe çürümeye başlıyor hücrelerin. Sen sadece vücudundaki ağırlığı hissediyorsun. Yavaş yavaş bu çürüme, evrimleşmeye başlıyor..

Önce seni, dünyanın seni anlamayacağına inandırıyor. Yavaş yavaş evine çekilmeye başlıyorsun. Ailen kaygılı bir halde seni yanlarına çağırıyor. Karşı çıkıyorsun. Çünkü sadece yorgun bir dönemdesin, herkes bunu yaşayabilir diyerek devam ediyorsun. Bir sabah uyandığında yorganla olan ilişkinin, sokakla olan ilişkinden daha çok cezbettiğini düşüneceksin. İşte bu ilk evre. Dünyadan kendini soyutlamaya başladın, tebrikler. Uykunun altı üstüne girdiğinde bu yeme alışkanlığının da katili olacak. Hayatını; kahve, kullanıyorsan sigara, ve birkaç lokmalık atıştırmalıklarla idare etmeye başlayacaksın, merhaba sevgili iskelet sistemim dediğin evreye geçiyorsun şimdi. İkinci evre inkar. İnan bana en çok bu evrede eğleneceksin. Çünkü en doğru sensin. Hatalarınla yüzleşmek zorunda kalmayacaksın, insanlar hep yanlış olacak, seni anlamayacak, söylemeye çalıştıkları işine gelmediği anda siktir edeceksin. Süper item. Her şeyin en iyisini sen bileceksin bu süreçte. Kilo ve akıl kaybı, isteksizlik, zevke düşkünlük.. Gelelim üçüncü evreye; öfke. Karmaşa sonrası, suçlama evresi. Bana yapılan haksızlıklar diyeceksin, doktora mı gitsen diyenlere asıl hasta sizsiniz diye çıkışacaksın (doktora gittiğinde bundan kesinlikle emin olacaksın, ama o sonuncu evre, biraz bekle). Aynayla ilişkin bitecek, ilişkinin bittiği tek şey ayna olmayacak tabi. Aşka veda bu evrede olacak, kimse nazını annen kadar çekemez, bunu terk edilmeler sayesinde öğreneceksin. Umarım öğrendiğinde geç kalmamış olursun. Arkadaşlarına cümle kurma fırsatı bile tanımayacaksın, sesi çıkan her şeye karşı savunmada olacaksın. Hele de koç burcuysan geçmiş olsun. Özündeki ateşi etrafı yakmak için kullanacaksın. İşin sonunda o ateşle yaktığın tek şey sigaran olacak..

Nazardan, hastalıktan, kendini bırakmış olmaktan.. Sıfatı ne olursa olsun, seni yatağa çakılı kılacak olan şey gücü elin alacak. Senden geriye; duş almayı bile unutan, yemek yemese dahi acıkmayan, sevgisizlikle nefes alan, amaçsızlıkla güne başlayan, balkondan akıp giden hayata tüküren, yaşamına devam eden eski sevgiliyi ve arkadaşlıkları suçlayan, dünyanın son gününü her gün baştan yaşayan etten çok kemiği kalmış, aklı bedenini terk etmiş, kalbi kendi halinde harabe olmuş, ruhu mağlubiyet ordusuna komutanlık eden biri kalacak..

Göğe bakacaksın, tanrının seni terk ettiğini anlayacaksın. Şöyle bir bakacaksın, kimse olması gerektiğinde yanında olmamış olacak ya da sen izin vermemiş olacaksın. Pazarlık evresine hoş geldin.. Doktora istemeye istemeye gideceksin. İstemesen de gitmelisin. Çevrende haklı olduğunu ve hasta olmadığını söylemesi gereken birileri olmalı. Tabi reçeteyle evine döndüğünde, senin için büyük vurgun olacak. Hayatla arana girenlerden elinde kalan tek şey o reçete olacak, ha bir de sağlık geçmişinde oluşacak olan raporun.. 

Hasta olduğun yerde, iyileşemezsin.. İşte sana o yolculuğa çıkman için yeterli gelmesi gereken en önemli sebep bu.. Kabullenme ve son aşama, tebrikler simülasyonu bir şekilde intihar etmeden tamamladın. Bundan sonra, başta olduğu gibi yine senden ibaret olacak. Hastalanabilir, aşina olduğun evreleri tekrar yaşayabilirsin. Bunu güvenli alanın yaparsın. Gelsin suçlamalar, gitsin akıl sağlığı. Düşe kalka emeklemekten yürümeye geçen bebek misali, ayağındaki morlukların hakkını verip adım atmaya çalışabilirsin, işte yolculuğun ilk aşaması, gelsin maceralar gitsin yorgunluklar. Olduğun yerde üstüne bir battaniye alıp zamanında tükürmeyi sevdiğin balkona elinde kahveyle çıkar ve güneşe okkalı bir selam çakarsın, gelsin dinlenmeler ve gitsin huzursuzluk..

Biliyor musun, bu sana sanırım onca yazı arasındaki ilk gerçekçi itirafım. Her aşamayı hakkını vererek, biraz da suyunu çıkararak yaşadım. En büyük nazım her zamanki gibi ailemeydi, şımarık olarak büyüdüm, hadi tutukla beni. Kimi arkadaşımla ağır tartışmalar yaşadım, sildim attım. Ağır konuşmuş olmalıyım ki onlar için beni silip atmak kolay olmadı. Aşkta desen, iyi bir batırıştı. Titanik görse dağa çarpışından utanır. Sevgili doktorlarım, içten içe umutsuz bir vaka olduğumu söyleyemeseler de Hipokrat’a şükürler olsun, doktorlarımın baş belası olmamın tatlı mimarı. Ve gelelim tanrıya. Kendisiyle aram pek iyi sayılmaz, sadece sorgulamak değil yaptıklarından ya da yapmadıklarından dolayı kendisini haksız çıkarak pek çok konuyla çıktım karşısına. Kendimle olan savaşın hem galibi hem mağlubu oldum. İnanmadığım hiçbir fikri yazmadım, yazdıklarımınsa inandıklarımla pek bir ilgisi yoktu çoğu zaman.  İyi bir hikaye anlatıcısına ve tiyatroculara dikkat edin, kandırmak onlar için işin en basit yoludur. Özellikle işin ehli olduğuna inananları bu konuda sınarlar. Kibirle sınırlarını korurlar. Aşabilmene aşk olsun. Yolculuğa çıkmak konusunda adım attığımı söyleyemem. Evrelereyse geri dönmek gibi bir niyetim yok. Yani demem o ki ne yapacağıma dair fikrim yok hala. Burada meydan okumak kolay. Yol bu, sıkıyorsa çık demek.. Hem mutlu olmak istiyorum, hem de yazmayı hiç bırakmamak. İkisinin aynı masada oturamayacağını yaşayarak öğrendim. Bir seçim yapmam gerek biliyorum. Hatta bildiğim 3 şeyden birisi bu. Belki lanetim, belki ödülüm bilmiyorum. Şimdi gelelim sana ve yolculuğa..

Evrelerin hangi aşamasındasın bilmiyorum, ben özetledim sene bütünüyle yaşa. Unutma, her nasıra dayanmak için bir umudun olmalı. Ya da kendine iyi bir hikaye yazmalısın.. 

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın