
Batırdığınız anları düşünelim. Belki bir iş, belki arkadaşlık ya da aşk hikayesi. Gerçi hepsinde batırış hikayesi olanların daha şanslı olduğunu düşünüyorum..
Benim batırma hikayem başlayamamamdan kaynaklı oldu genelde. Çoğu zaman da bitirmeyi beceremememden..
Mesela şarkı söylemek, keyif aldığım ilk 5 şey arasında. Ama hangi tondan daha rahat söylerim düşüncesine dalar ve o keyfi ortadan kaldırırım. Yazmak mesela, sadece keyif almakla kalmıyorum sevmenin tadını da alıyorum. Gelgelelim bazen ilaçlar yüzünden, bazen duygu durum bozukluğumdan, bazense sadece sebepsizlikten kaynaklı ne yazacağımı bilmem klavye başında mal gibi otururum sonra. Konuşmak; ah benim zevzek yanım hiç durmaz başlayınca. kimi zaman saçmalarım, çoğu zaman anlatmanın hazzına düşerim unuturum es vermem gerektiğini. Bazense lal olduğumu sanacak kadar sessizliğe gömülürüm, ne desem ne yapsam diye düşünmekten. Ve sevgili anksiyete, depresyon, bipolardan oluşan drama üçgenim. Kendileriyle kavga dövüş derken bir yol izleme konusunda anlaşma yaptık yakın zamanlarda. Bazense koalisyon kurup sinsice kontrolü ele alıyorlar, işte o an da yüzümü güzel şeylere dönmüş olmam anlamını yitiriverir, tanıyacağınız en keyifsiz ruh emicilerden birine dönüşüveririm..
Uzun zamandır kitap okumuyorum, bunun gerçekliğiyle yaşamak yeterince kızdırıyor. Yemek düzenim altüst. Sporu bırakım, yani artık köprü kuramıyorum. Yürüyüşe çıkmayı bıraktım, bu da beslendiğim malzemeden uzak kaldığım anlamına geliyor, yani insanlardan, yani, yazmakta zorlanıyorum. Doktorlarımı kızdırdım biraz, bu yüzden olsa gerek artık beynimi uyuşturmak onların tek çözümü. Kızgın değilim onlara, hak veriyorum da. Aylarını harca, iyileşmeye direnen bir hasta gelsin karşına ”ne ilaç ne siz beni başa dönmekten alıkoyamıyorsunuz” desin. Gerçi intihar etmemden korktukları için de uyutmayı seçmiş olabilirler, emin değilim..
Benim batırmalarım meşhurdur. Genelde hikayelerimin temelini oluşturan konuda budur zaten. Yani kötü hayatların iyi hikayeleri oluyor diyelim. Terazinin dengesi böyle sağlanıyor. Yaşadıklarımı yazabilmem, yazdıklarımı yaşayabilmem için bir yerden vermeliyim. Alabilmenin yarısı bu değil midir zaten..
Fikirlerim dağınık, yapmak istediklerim uykusuz gecelerden ibaretken yaptıklarım arasında sadece uyumak var. Hem her şey olsun istiyorum, hem de aylaklık ediyorum. Beynimi sokağınız gibi düşünün; esnafın dükkanları sürekli açık, apartmanların ışıkları hep açık, trafik hiç durmuyor, sesler birbirine girmiş durumda, sizse balkondan sadece seyirci olarak kalakalıyorsunuz. Belki inseniz sokağa başka olacak derken bir anda kaygı sarıyor etrafı battaniyenize daha sıkı sarılıyorsunuz. Kepenk indirsin istiyorsunuz olmuyor, ışıklar kırmızıya dönsün istiyorsunuz size inat hep yeşil yanıyor, bari diyorsunuz insanlar uykuya dalsa ama yok inatla ayakta duruyorlar. İşte yıkım burada başlıyor. Düşünmek lanetine bir kere kaptırdığın an kendini, ki inan istediğin son şey bu oluyor, yine de boğulacağınızı bilmene rağmen kaptırdığın an kendini tamamdır, geçmiş olsun..
Benim batırışımda her şeyin ilmek ilmek hakkı var. Hayatın, insanların, travmaların, kursakta kalan hevesin, kendinden verilenin, asla alınamayanın. En çokta düşünmenin. Düşünmek ve yaşanmışlık olmasa yazabilir miyim, sanmıyorum. Bazense ödediğim bu bedeli düşünürken acaba diyorum ‘aptal puma sendromu mu’ yaşıyorum. Hiçbir maddi kazanım amacı gütmeden, milyonlara seslenmeyi düşünmeden yapıyorken bunu attığım taş ürküttüğüme değiyor mu, bilmiyorum. Ödediğim bedelin ağırlığını geceye bırakıyorum. Sabaha farklı bir umutla uyanabilmeyi diliyorum..
Ben de görünen o ki çöpe gitmesi gereken şey düşünmek.. Peki ya sende?
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın