..GÜNAYDIN MONŞER..

Tabiatımla ters düşmüştüm. Çok uzun zaman önce..

Kendinizi en yorgun hissettiğiniz ana götürün. Pes etmenin vazgeçmenin doruklara çıktığı o ana.. Tam olarak ne yapmıştınız? Yorganı tepeye kadar çekmek, kendini dışarıya vurmak, belki umursamamak, belki kedere gömülmek. Tam olarak ne yaptınız? Geriye mi takılı kaldınız ya da önünüze mi baktınız?

Ben kendimi bu noktada 3’e ayırarak düşünüyorum; 17’li yaşlarımda kanımın deli aktığı, her şeye karşı duracak cesareti bulduğum ve pes emenin lügatimde olmadığı anlar. 23’lü yaşlarımda karar mekanizmamın sıfırda olduğu, sorumluluklarımın olmadığı (hayata dair sorumluluklarım olsa bile almadığım diyelim), heveslerin kurbanı hayallerin katili olunduğu ve vazgeçmeye ramak kalınan o anlar. Ve son olarak 27 yaş laneti.. Hayatın sorumlulukları altında omzun çöktüğü, hesapsız harcamaların yaşandığı, amaçsızlığın gırtlağa yapıştığı, anksiyetenin tavan yaptığı, rotanın belirlenemediği, geçmişin su üstüne çıkardıklarıyla mücadele edildiği, verilen çabanın karşılığında sadece elde yorgunluğun kaldığı şu sevgili yaş.. Hayatın virajını ya alacaksın, ya toslayacaksın. Her iki durumda da öğrenmen gereken şeyler olacak. En önemlisi geç kalmışlığın sızısını hep hissedeceksin. Aşka, arkadaşlığa, hayata. Elbette zaman sadece rakamsal, toplum düzeni dışında pek bir önemi yok. Yine yaşadığın hayata uyum için uyman gereken kurallardan biri de zamana ayak uydurmak..

Son 3 yıl içinde ilerlemeye kaydettiğim çok şey var. Yine de artık bunlar yetmemeye başladı. Başlarda hayatta olmanın önemi yokken, şimdi hayatı yönlendirememenin sıkıntısını yaşıyorum.. Aslında not aldığım ”yapmak istediklerim” listesine bakıyorum: Mezun oldum, ehliyetimi aldım, iyileşme kaydettim, istediğim kitaplarımı aldım..

Peki şimdi?

Elimde yapacak şeyler birikse bile nereden başlayacağım düşüncesi beni sadece oturmaya itiyor. ”Kalk kızım o zaman bir tek adım at” dediğinizi duyar gibiyim. Ya da sanrılar yeniden başladı. Her iki durumda da söylenmesi gereken bu nasılsa. Adım atsam bile, öyle küçük adım ki bunlar beni pek doyurmuyor. Hatta hiç doyurmuyor..

Mesela saat şuan 13.00 yazının bitiminden itibaren, yapacak başka şeyler bulabilecekken beni uyumayı düşünüyorum..

İşte tam bu noktada, bu isteksizlik halinde sen olsan ne yapardın?

Aylaklığa devam mı ederdin, yoksa mideni bulandıracak bile olsa kendini inadına zorlar mıydın?

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın