
İşe gitme telaşım yok, kitap okumak alışkanlığım sıfıra indiği için okuma telaşım yok, bir yere yetişme telaşım yok, kahvaltı için acelem yok, yazmak için zaman kısıtlamam yok, hayata erken başlamak için kaygım yok..
Sahi olmalı mı bu kaygı, telaş, koşuşturma?
Çalışırken, hayatımı zaman yönetiyordu. Şuan sadece aylaklık var hayatımda. Biyolojik yaşım 25 Martta 28 yaşına giriyor. Bense her geçen gün daha da gailesiz bir hal aldım. Şuan, güne 9 gibi başlayanlar öğle yemeğini yerken ben daha yeni kahvaltı yapıyorum mesela. Akıp giden hayatın aksine kahvemi yudumlayıp yazımı yaşıyorum..
Yahu ben bu hayattan artık ne istiyorum?
Fiyakalı ama aptal, enerjik ama hoyrat, samimi ama dengesiz bir ruh hali içinde çırpınıyorum. Olduğum yerde hayatın akışı değişsin diye bekliyorum. Bravo gerizekalı..
Aylaklığa alışmadan, hayata tutunmayı öğrenmem gerekiyor. Ama nasıl? Cevaplar göz önünde beyaz uçak misali geçip gidiyor değil mi! Kalk yürüyüş yap, spora başla, bir işe gir, yazmaya devam et, hobi edin. Yani kısaca kaldır götünü, bir adım at. Bu kadar basit..
Aylaklık beni bugüne değin telaştan, kaygıdan, sorumluluk almaktan korumuştu. Şimdiyse beni yoğun bir karmaşaya sokuyor. Keman kutusundan uzakta melül melül yüzüme bakıyor, kitaplar beni beklemekten toz bağladı, ailem şehir dışında özlemenin anlamını yeniden yazdı, hayat akıp gitmemi bekliyor, ödenmeyi bekleyenlerse cabası, uzaktaki dostlarım neredeyse yüzümü unutacak. Bense işte penceremin önünde, yıllar evvel ”donup kalmış pencerelerle hayata bakan birine, hayatın rengini anlatmak ne zor” dediğim o pencerenin önünde oturmuş baharın gelişini bekliyorum..
Hayat benden ne bekliyor?
Küçükken iyi insan olmanın bir meslek olduğunu sanıp ve hep iyi insan olmak istediğimi söylerdim. Kahkaha ve kıvılcımın neşesiyim benim vizyonum derdim. Geldiğim dünyaya iz bırakacağım noktanın bu olduğunu düşünürdüm. Şimdiyse o nokta cümlelerimi kurmadan bitirmeye sebep oluyor. Neşe ve kahkaha yerini depresyon ve anksiyeteye bıraktı. Ruhsuz, plansız, yattığı yerden kalkmak istemeyen bir insana dönüştüm. Gerçi şuan durum biraz daha iç açıcı. Şuan kahvemi yudumlarken etrafa göz kırpıyorum, kahkaha atmasam da gülümsetebiliyorum. Ruhumun cenazesi kalktı yine de mezarındaki çiçekler aptallara baharın gelişini müjdeliyor..
Saat 13.48 işi gücü olanlar stres yüklü koşuşturma içinde. Bense yazıyı bitirip, duş keyfi yapıp, kahvemle balkonda güneşin vücuduma vitamin aktarmasını bekleyeceğim. Hava aşıklar için tam cilveleşmelik. Yalnızlar içinse kulaklığı takıp yürüyüş yapmaya müsait. Benim içinse hava; sorumluluklarımdan kahvaltı yaparak uzaklaştığım, kahvemi yudumlarken duyduğum sendromsuz bir pazartesinin ayak seslerinden ibaret..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın