..BOBBY FISCHER SATRANCI..

Hayatınızın amacı tam olarak ne? Onu gerçekleştirdiniz mi? Gerçekleştirme yolunda mısınız?

Bobby Fischer, kendisi satranç ustası. Google’yın, çünkü konumuz onun biyografisinden örneklerle fakat farklı bir yönde ilerleyecek. Kişisel gelişimcilere kalırsa başarmak, hedefler koymak, hayaller kurmak derken bu durumları bambaşka yönlerde ele alıyorlar. Kısaca osur osur osur ipe diz. Kime inandığınızsa sizin yörüngenizi belirliyor..

Kimisi yaş geçmeden adım atın diyor, kimisi yaş geçse de ilerleme kaydedebilirsiniz diyor. Tek ortak noktaları ilerleme konusunda hem fikir olmaları.. Siz peki, siz ne düşünüyorsunuz?

Bobby, hayatını satranca bağlamış ve büyük başarılara imza atmış. Lakin bir süre sonra bu durum paranoyalarını tetiklemiş ve hayat amacını gerçekleştiren birinin elinde sadece asperger sendromu ve paranoyaları kalmış..

Yaşın önemi var mı, inzivaya çekilmek önemli mi mesela?

Hayat amacımı hala bulamadım, kalbimim sesi cılız, inzivanınsa bokunu çıkardım. Yazmak dışında rutine bağladığım 7 şey var; uyanmak, kahvaltı yapmak, kahvemi almak, yazımı yazmak, herhangi bir şeyi izlemeye dalıp gitmek, gün bitiminde oyun oynamak, uyumak.. Halbuki yapmayı istediğim 7 şey bunlardan çooook daha farklı. Neden mi yapmıyorum, çünkü inzivadayım..

Öylece beklemek daha kolay. Hayat akıp gitsin bense suya sadece ayaklarımı sokayım istiyorum. Bugün izlediğim başka video da ne olursa olsun hareket et, inziva kandırmaca diyor. Yahu bir karar verin be kardeşim.. Herkesin bir öğretisi var. 

Bobby’e dönelim. O yıllar sonra oyunu öyle hale getiriyor ki kurallarını değiştirip yeniden oynamak istiyor. İşte hayat amacının körelten tarafı. Eğer tek bir amacınız varsa ve onu gerçekleştirirseniz sonunuzun pek farklı olacağını sanmıyorum. Her öğretiyi denedim diyemem. Fakat Bobby’nin son hamlesi dikkat çekici. Mesela bizde öyle yapsak. Kuralları yıksak, yeniden yazsak..

İnziva olayının saçmalık olduğuna aylardır inzivada olan biri olarak hak veriyorum. En azından aşırı konfor alışkanlığı yaratıyor. Benim gibi bağımlılık eşiği düşük olanlar için gayet tehlikeli bir hal aslında.. Düşündüm, düşündüm, düşündüm.. Baktım, araştırdım, dinledim, anlamaya gayret ettim. Şimdi gelelim amacın nasıl bulunacağına ve ve bağımlılık eşiği düşük olanların bunu hayatında nasıl sürekli hale getireceğine. Ki eşiği düşük olanlar durumu tersine çevirince çok daha kolay adapte olacaktır..

Bir Japon öğretisine göre; severek yapabileceğin+ dünyaya faydası olan+ iyi(yetenekli) olduğun+ para kazandıran= İKİGAİ(hayat amacı) diyerek parçalara ayırdıkları bütünü oluşturan öğretiyi iyice düşündüm. Yazmayı çok seviyorum, hiç para kaygım olmadan hem de. İlk 3 seçeneği kapsasa da para olayından dolayı bunu eledik. Garsonluğunsa dünyaya değil, sadece müşterilere faydası var. Geriye arta kalan şeyler her neyse işte ben tam olarak oyum..

Tam olarak dördünü bir araya getirecek şey ne benim için bilmiyorum. Bulamıyorum. İşte burada motivasyon ve kişisel gelişimcilere değineceğiz. Sürekli hareket halinde olmak, yolu bulmanın ilki. Sonrası kendiliğinden gelecek. Gelmeli. Peki beni adım atmaktan alıkoyan şey tam olarak ne? Korku mu, kaygı mı. Belki depresyonun başları olsa buna evet diyebilirdim. Şimdilerdeyse amaçsızlık diye 12’den vuracağım tahtayı..

İnziva çukurundan, stres sokağına sollama yapmak istiyorum.. Bunca cümlenin ezici üstünlüğünün ortaya koyduğu hareket etme eylemi için şimdi sırada kendimi sokağa atmak var..

Bir an için düşünün isterim; amacınızı, amacınıza giderken attığınız adımları. Kabuğunuzu kıracak kadar cesur musunuz?

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın