
Cebinize bir el atın. Hangi kapının anahtarları var? Ya da nelerin anahtarı mı var demeliydim! Bugün karmaşadan sıyrılmanın huzurunu bulmak için kaos yaratacağız! Hazır olun, kendinizi ”ben demin ne yaşadım”ın içinde bulacaksınız. En azından şimdilik hedefimiz o.. Buraya geleli iki gün oluyor. (İzmir’e). Anında hasta oldum. Vücudum sağlıklı yaşama alışkanlığını yitirdiğinden beri, gayet iyiydim. Şimdi yediğim yemekten, aldığım oksijene kadar her şey öyle nizami ve sağlıklı ki bünyem kaldıramadı.. Hayatın sağlıklı alanına karşı bünyem aşırı hassas. Alışık olmamasının yanı sıra alışmamak içinde elinden geleni yapıyor. Sağlıklı ilişkiler, sağlıklı işler, sağlıklı arkadaşlar, sağlıklı bir yaşam sadece bende hassas bir bünye yaratmıyor, aynı zamanda yoğun bir alerji ortaya çıkarıyor..
İki günde, 5 gün önce kurduğum alışkanlık dizesini komple yıktı. Habire yatmak isteği, hareketsiz kalma ihtiyacı duyuyorum sürekli. Ne sigaramı almak için markete gitmek istiyorum, ne köpeğimle yürüyüş yapmak. Aklıma yapılmayı bekleyen şeyler yük oluyor, yapılmadıkça artan bir yük..
Dün bana garip hisle güne başlatacak bir rüya gördüm. Hala sebebini düşünsem de önemsiz olduğu gerçeğiyle üstünü kapatıyorum. Hayatta istediklerimiz olmayacaksa bir şey istemenin ne gibi bir önemi olabilir ki? Bunu sadece rüyada görmek bana bir avuntu mu olmalı? Yoksa bir başka şeyin habercisi, hem de iyi bir şeylerin, diyerek kendimi mi avutmalıyım?
Eğer uyulmayacaksa, kuralların ve planların ne önemi var mesela? Hayat akışı kendine göre çizecekse sürekli, birazcık olsa bizi hesaba katmayacaksa bizim ona dahil olmamız neden keyifli olsun ki?
Yine sorgulamalar başladığına göre, ilaçlar kana daha karışmamış demektir. Ne hoş değil mi! Beni ottan farksız kılan ilaçların arkadaşım olacağı aklıma gelmezdi. Hatta yıllarca da buna karşı direndim. Şimdiyse teslim olmakla kalmadım, bunu kanıksadım da..
içimden ne yazmak geliyor, ne kahvemi yudumlamak ne de son sigaramı içmek.. Bir masal -dan bahsedelim..
Evvel zaman önce bir kral varmış. Masal bu ya kral halkın tam içinde yaşar, asla sarayda oturmazmış. Mal mülk desen hep topraklara dağıtılır, Yaşayan halk ise ne ekerse onu biçermiş. Kanun da böyle işlermiş. Cezalar kadar ödüller de varmış. Bu yüzden bir süre sonra köyde ne yalan kalmış, ne haksızlık..
Ama her şey böyle mutlu giderse ne masal, masal olur. Ne ders çıkarılacak bir nokta kalır. İlla bir karmaşa olmalı, ona bir çözüm bulunmalı ki ders alınsın, masal yerini bulsun..
Köye sürgünle gönderilen iki prens gelmiş, yıllar sonra. Biri çok zeki, diğeri çok akıllıymış. Biri kelime cambazı, öbürü sabırlı suskunluğun temsiliymiş.. Eee bizim prensesle çok geçmeden tanışmışlar. İkisi de gözü dikmiş, koymuş kafaya almayı prensesi. Prenses ise gönlü avare, ağzında şarkılar eksik olmayan neşenin timsaliymiş. Prenslerle çok keyifli vakit geçirir, aylak aylak gezinirmiş. Bir gün ormanda yabani bir bitkiye merakla yaklaşmış, parmağına batan diken sonucu oracıkta bayılıvermiş. Hiçbir hekim çözüm bulamamış. Prensler çareyi annelerine gitmekte bulmuş. Anneleri bitki bilimiyle yakından ilgilenirmiş. Gördüğü nadide çiçeğin dikeninden aldığı örnekle günlerce deneyler yapmış Prensesi uyandıracak panzehiri bulsa da yan etkileri olacağını söylemiş. Her şeyi göze alan kral kızının uyanması dışında bir şey düşünmediği için kabul etmiş. Kısa süre sonra uyanan prenses, etrafa çatık kaşlı bakışlar atarak kendine gelmiş.. Gün geçtikçe içindeki huzursuzluğu dışarı yansıtmış. Kimse anlamamış nedenini. Prenslerin annesi prensesle konuşmaya çalışmış. Bakmış olacağı yok, krala gidip prenses için özel bir yer inşa etmesini söylemiş. Vakit kaybetmeden yapılmış. Çiçeklerle dolu, içeride kuşların cıvıltısı olan bu yerde prenses günlerce bir başına kalmış. Suskunluk orucuna başlayan prenses, köye bir keşişin gelmesini, onun dışındaysa kimseyle görüşmek istemediğini söylemiş. Dediği yapılmış..
Kral, prensler ve hak bir süre sonra öyle umudunu kesmiş ki prensesten unutuvermişler onun varlığını. Bir sabah güneş olduğundan daha parlak yükselmiş, herkes şaşkınlıkla sokağa dökülmüş. Herkesin kendinden vazgeçtiği prenses beyazların içinde, etrafa uçuşan kıyafetinde güneş kadar parlak şekilde çıkıvermiş ortaya..
Masal bitti..
Alın size kıssadan hisse. Hayatın kendi özeti. İnsanların hayranlık duyduğu biri olabilirsiniz, her şeye çözüm üreten bir akla sahip olabilirsiniz, kendi halinde yaşayan biri de olabilirsiniz, hatta yalancının teki de olabilirsiniz. Kim olursanız olun. Sizden, koydukları etiketleri doğrultusunda, istenilen çok şey olacak. Ve çoğu istediğini alamadığında vazgeçecek sizden. Ya da istediklerini verdiğiniz, kendinizden vazgeçtiğiniz halde yine gidecekler sizden. Hayat neşenizi kıracak, hayallerinize çamur atacak, inşa ettiğiniz şeylere darbe yapacak belki de. Yapacağınız devrim barışı getirmeyecek belki. İşte tam o noktada. Hem herkes vazgeçmişken, hem de elinizde sadece hiçlik kaldığında. Ya yeniden doğmak için suskunluk orucu tutacaksınız, ya da yitip gideceksiniz..
Kendi yuvanızın anahtarına sahip olabilmeniz dileğiyle..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın