..LOTUSUN ÇALINAN RENGİ..

Kendisiyle verdiği savaşın sonu gelmeyen bir hayatın tam merkezine yolculuk için hazırlanmış sevgili Lotus.. Yanına ne almalı, neyi geride bırakmalı diye düşüne düşüne hazırlamış valizini.. Ne yolu biliyormuş ne de elinde bir harita varmış. Bildiği tek şey yola çıkması gerektiğiymiş.. Bavulunu hazırlamış, evinin elektriğini kapatmış, çiçeklerini komşusuna emanet etmiş, kapıyı tam üç tur kilitlemiş ve yola koyulmuş.. Gerçi aklı bir süre hep evde olsa da yine de silkelene silkelene yola koyuldu..

Bir hikayesi vardı, ve bunu öğrenmek istiyordu.. Yürüdüğü yol kalabalıklara ev sahipliği yapıyordu. Kendi içinde anlam veremediği bir kaygı doğdu. Ne hissettiğine odaklanmak istese de başaramıyordu. Derken bavulunu birinin asıldığını fark etti. Çalınacağı korkusuyla fevri bir asılış yaptı, ve yere kapaklandı. Başına toplanan birkaç kişi ona bakarken, o gelenlerin kendisine güldüğünden neredeyse emindi. Uzatılan elleri tersleyip bavulundan destek alarak ayağa kalktı. Üstündeki tozlara sert bir tokat attı. Bavuluna sıkı sıkıya sarıldı ve yoluna devam etti.. Şiirdeki gibi ”zaman aman bilmez bir safsata” olarak ilerlemeye devam ediyordu. Oysa sadece yürüyordu.. Hava güneşe düşman olmuş şekilde kararırken bulduğu ilk bara yöneldi.. Oturmuş sahnedeki orkestrayı dinlerken masasına gelen içecek dikkatini dağıttı birden. Kimin gönderdiğine bakınırken, barmenin gülümsemesi gözüne çarptı. İçinde bir öfke uyandı. Bardağı sert bi şekilde bara vurdu ve çıktı oradan..

İnsanların ona neden böyle davrandığına bir türlü anlam veremiyordu. Az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti. Yoruldukça devam etti. Bavul daha da ağır gelmeye başladı. Düşünceleriyse zulüm olmaya devam ediyordu. Ne bavulunu bıraktı ne düşünmeyi. Yolun nereye gideceğine dair fikirsiz oluşu onu iyice yıpratmaya başlamıştı. Küçük bir tepede yanan ışık gözüne çarptı. Etrafta ne ses vardı ne başka bir ışık vardı. Tereddüt ede ede ışığa doğru yöneldi. Pencere önünde çiçekleriyle konuşan birini gördü.. Sorgular gözlerle bakarken karşısındakinin dikkatini çekmeyi başardı. Kapıya yönelen kadın Lotus’u eve davet edercesine eliyle içeriyi gösterdi.. Kaygı ve merakla içeri doğru yönelen Lotus’un dikkatini kapının girişindeki ayna çekti. Aynanın karşısında dikildi, kendine baktıkça hem korkmaya hem de geri adım atmaya başladı. O an da kapıyı kapatan kadın kahve yapmaya yöneldi. Lotus pencere önündeki tekli koltuğa oturduğunda ilk defa bir hafiflik hissettik. Bavulunu kapının yanında unuttuğunu ve ilk defa elinden bıraktığını fark etti. Oturduğu koltuğun karşısındaki aynaya gözü çarptı bu sefer. Korkarak baktı yine. Bu sefer tam olarak kendini görüyordu. İçini rahatlattıktan sonra kadına yöneldi. Sormaya başlayacağı tonla şey aklında birikmeye başlamıştı ki, kadın kahvesini uzatıp, kapının oradaki aynadan bahsetmeye başladı..

Ayna kişiye olmak istediği kişiliği gösteren, hayal dünyasından hediye edilmiş bir parçaydı. Kadın aynayı anlattıkça lotus yaşadığı hayatı düşündü.. Kibrini, öfkesini, yardım elini tersleyişini, kendine yaptığı haksızlığı, suçluluğunu, kırgınlığını düşündü. Düşündükçe bavulunun yavaşça açıldığını fark etti. Kadın durumu açıklamaya devam etti. Yanın getirdiklerinin kıyafet ve erzak olmadığını, bavuluna her ne koyduysa hepsinin; travma, duygu, düşünce üçgeninin arasında donup kalmış ne varsa hepsinin bavulunda yük olarak oraya kadar yanında geldiğini söyledi.. Yolda ilk karşılaştığı kişinin yükünü almak istediğini, kibrininse buna izin vermediğini, bu yüzden bir hışımla düştüğü yerden kalkıp oradan uzaklaştığını söyledi kadın. Devam etti. Gittiği bardaki barmenin o kibri gördüğü için direkt yanına gelmek yerine soluklanması için o içeceği gönderdiğini, lotusunsa korkudan ötürü öfkeyle davrandığını ve öfkesinin verdiği yetkiye dayanarak oradan uzaklaştığını söyledi. ”Peki” dedi lotus ”o kibre ve öfkeye sahip bir ben varken neden kaçmak gitmek yerine buraya geldim?” Kadın gülümseyerek devam etmiş.. Ne kadar kaçsa, ne kadar korksa da aklıda ruhunun ne istediğini biliyordu. O eve girerken de yaşadığı tereddütten bahsetti, yorgun olduğu ve cevap aradığı için içeriye girmeyi tercih ettiğinden bahsetti..

Lotus karşısındaki aynaya baktığında yaprağındaki renklerin solduğunu gördü. Oldukça yorgun, tatminsiz, ne yapacağını bilmez bir halde hissetti kendini. Kadın isterse orada dinlenebileceğini söylese de lotus evine dönmesi gerektiğini söyledi. Yürürken aşılmaz olarak gördüğü yolu bir lokmada bitiriverdi. Eve girdi, kendine bir bitki çayı yaptı, ve penceresinden yola baktı. Önünden el uzatan ilk kişiyle barmenin yan yana geçtiğini gördüğünden kapıya yöneldi ve arkalarından seslendi. Lakin onu duymadıkları gibi de gittikçe uzaklaştılar. Geri eve döndüğünde ortada bavulunu açık halde buldu. Çayını yudumlarken yavaş yavaş boşalttı bavulunu. Paslanmış yanlarını düşünürken daldı uykuya.. Renginin soluk olmasını bile umursamadı uykuya dalarken..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın