..GÜNEŞE GAREZİ OLANLARIN ANISINA..

”Ölüm yatağında olsam bile bu dansı gerçekleştireceğim..” Hayallerine dair hatırladığı en köklü cümle buydu. Sanırım o zamanlar ortaokul çağlarındaydı.. Sobalı evlerinde sobanın olmadığı odada dans eder şarkı söylerdi..  Doğaçlama yapmayı severdi, biraz da asi oluşu her şeyi yapabileceğine olan inancını perçinlerdi.. O yaşlarda devrimci olan ruhu, şimdilerde yoklukla boğuşan kendini bulamayan bir kaçak burjuva sadece..

Sahi ne oldu o küçücük haliyle büyük dünyalar yaratana?

Kendince her şeyden eğlence çıkarır, nefesi kesilene kadar top peşinde koşturur, lisede öğretmen edasıyla yaşamına devam eden o küçük kız şimdilerde nerede?

O zamanlar da dünyaca ün kazanmış bir sahnede müzikal sergilemek en büyük hayaliydi. Günleri evde dans edip şarkı söyleyerek geçiyor, zaman zaman top oynuyor, arkadaşlarıyla kendince el yazısıyla gazete çıkarıyor komşularına bunları verip karşılığında tatlı alıyordu. Onun için hareketsiz bir gün bile ölü bir gündü.. Lisesi saatlerini alıyordu. Malum üniversite için sınava girecekti ve pek hazır değildi..

Zaten sınav sonuçları da iç açıcı gelmeyecekti. Sınav sonuçlarının moral bozan yanı şöyle dursun bir de üzerine çocukluğunun geçti sokaklarda vedalaşması gerekecekti.. Başka bir şehre doğru yola çıktıklarında 18 yaşındaydı.. Dans etmeyi ve top oynamayı bırakmıştı. Hayalleri yön değiştirmekle kalmamış, başka bir duruma evrilmişti. Günlerini arkadaşlarıyla vakit geçirerek, bazen şarkı söyleyerek çoğu zamansa ders çalışarak geçiriyordu.. Sonunda da tam olarak olmasa da istediği olmuş üniversiteyi kazanmıştı..

Yeni insanlar, yeni düzen ve yeni bir başlangıç.. Hiçbir şey yeniliğin esintisi kadar heyecanlı olamaz. Yeni okul, yeni yaş, yeni arkadaşlıklar, yeni aşk.. Keşke her şey başladığı güzellikte devam edebilse.. 

Onca koşuşturma ve pes etme arasında, kendini arama, bazen bulma bazense kaybolma derken arada heba olan hayaller oluyor.. Bizimkisi ise heba olan hayallerin arta kalan hikayesini dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışmak.. 

Zamanını paylaştığı, hayallerini yerle bir ettiği günlerin sonunda elinde sadece depresyonun ve yalnızlığın kalacağını bilse yine yapar mıydı aynı şeyleri bilinmez.. Bizse bilinenleri paylaşacağız şimdi..

Gönlünü arkadaşlarıyla ve aşkla meşgul etmeye öyle alışmıştı ki, kendine yer kalmamıştı hayatında.. Biliyor musun, insan kendinden uzaklaşınca kayboluyor en çokta. Onca hikaye biriktirdi; kırgınlık, öfke, aşk, ihanet, yalan bunların hepsi bazen koca bir yorgunluktan ibaret geliyor sadece kendisine.. 

Kendince neşeli, dostlarına güven veren, koşulsuz birilerinin yanında olan, kederden keyif yaratacak bir şeyler çıkaran, burnun dikinde ısrarcı, hatalarında aylak birisinin sonradan sonraya yorgun, kendinden uzak, evden çıkmaya keyfi yetmeyen biriye dönüştüren hikayeler silsilesi..

Önce dansı bıraktı, sonra topraktan ayağını çekti, insanlara harcadı nefesini enerjisini, hayatın kırbacı sırtındaymış gibi kaçtı kendinden.. Sonra birileri dansa kaldırsa da yetmedi. Şiirlere küstü, şarkıları bıraktı. Kapandıkça kapandı içine. Yazdı sadece, anlatmak belki birine dokunur, birinin hayatındaki çatlaktan ışığın sızmasını sağlar diye. Zaten başka türlüsü de gelmedi hiç içinden..

O hala  hayalleri olan küçük kızı arayadursun, bense onun hikayelerini anlatmaya devam edeyim. Sizde belki çatlağınızı bulur oradan ışığın sızmasına izin verirsiniz bir gün..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın