
Duygusallık kaybeden tarafta görülen kimyasal bir bozukluk. Bunu öğrendiğinizde ya yaralarınıza bakarak delireceksiniz, ya da yaşamı tiye alacaksınız..
Aynı kahve, aynı gökyüzü, akrep ve yelkovanın birbirinden sıkılıp kaçtığı aynı an.. Kavuşmamızın ve sohbetlerimizin tekdüzeliği beni hararet dolu geçmişimden ve iz bırakan hatıralardan koruyordu.. O ise bunların farkında olmadan gülümsüyor, hayata karışıyor, sabahları işine gidiyor, çıkışında ailesiyle yemeğini yiyor, ardından koşarak bana kavuşuyor ve kahvesini yudumlarken ağır çekimde gününü anlatıyordu.. Pazarları hariç, haftanın toplamından beni çıkardığında geriye işi ve kahve yanı sohbetleri kalıyordu ona. Pazar günüyse erkenden uyanıyor, sıradan ailesinin sıkıcı rutinine ayak uyduruyor, benimle öğleden sonra buluşuyor geleceğine dair umut dolu cümleler sarf ediyordu.. Diğer insanlardan farklı mıydım onun için, bilmiyorum.. Konuşmak konusundaki cimriliğim beni aynı kılıyor muydu gözünde, bilmiyorum..
Altın tepsiyle doğmuş birine, hayatın farklı pencerelerle dolu yanını nasıl anlatabilirsiniz? Diyelim ki kelimelere hükmedip bunu becerdiniz, peki ya o sizi ne kadar anlayabilir?
Aşkın ve çikolatanın beyninizde aynı yeri harekete geçirdiğini öğrendiğinizde duygulara güveniniz kalır mı?
O bana aşkını veriyor, bense ona çikolata alıyordum. Ne heyecanlı bir ikili.. Bana anlattığı hayatında sakinliğin ve sıkıcılığın karşısında ona verebilecek pek bir şeyim yoktu aslında. Düzensiz uykular, hayalsiz yaşanılan günler, tanrıyla yapılan alaylı kavgalar, ilaçlarla uyuşturulan bir akıl, yarım bırakılmış işler, ayık geçen sayılı günler, haritanın dışına çıkılan yollar..
Sahi, bir ömür nasıl yaşanır derken niye yaşanır kısmını es geçiyoruz çoğu zaman.. Bir ömrü, çeyrek bir ömrü, nasıl yaşadım! Kavgayla, en çokta kendimi anlatabilme kavgasıyla. Anlamaya çabalayıp, anlaşılmaya çalışarak. Ödünler vererek, saygınlığımı yitirerek, başladığım her şeyi yarım bırakarak, çoğu zaman başlamayarak. Anlamsızca uykusuz kalarak. Taktir bekleyerek, başarının ne ifade ettiğimi öğrenmemişken daha başarabildim demeyi isteyerek. Kazanmayı umut ederek kimi zaman, neyi kazanmalıyım demeden. Hayat dişlerini etime geçirdiğinde alacaklıyım diye bilenerek. Sağlığımı cebimden kolayca harcayarak. Yaşın kıymetini, yaşanılanların kıymetsizliğine emanet ederek. Bedenimi asgari hareket ettirerek. Sevgiyi çarçur ederek. Risksiz yaşamın utancına boğularak. Özümü unutarak. Kalbin sesini egzoz sesiyle bastırarak. Hamallığını yaptığım ne varsa ekmeğini yemeden vazgeçerek.. Hayatın giriş kısmında sıkışıp, sonucu es geçerek..
Tabi birde işin içine sanki yeterince aptal görünmüyormuşuz gibi giren duygular var.. Şarkılarda vazgeçmek kolay, dans ederken zamanı unutmak kolay, yazarken ahkam kesmek kolay..
Anı yaşama düşüncesine kendimizi teslim edelim ederken, savrulmaya başlıyoruz aslında. Her şeyden biraz eksiğiz. Keyfine vardığımızı sandığımız ne varsa perhizdeymiş gibi hissettiriyor. Gelişigüzel yaşamaya tam da bu noktada başlıyoruz.. İşmiş, aşkmış, arkadaşlıkmış, aileymiş sadece hayatımızdaki insanları nitelendiriyor. Sevmek, heyecanlanmak, merak etmek, hırslanmak, küsmek, kızmak, neşelenmek sadece kavram olarak hayatımıza eşlik ediyor.. Sarhoşken kendine sözler verip, ayıldığında hiçbir anlamı yokmuşçasına devam ediyorsun..
Etrafa bakıyorsun, herkes hayatın ipini tutmuş bir yerlerinden, sense sımsıkı tuttuğunun ne olduğunu bile bilmiyorsun.. Ellerinde yaralar sızılar var, ne ara oldu nasıl oluştu fark edemiyorsun bile.. Bir şey yoluna girerse her şey yoluna girecek diye ikna ediyorsun kendini, yine ayık olmadığın bir gündüzün gecesinde.. Tabi atladığın bir nokta var, gece aldığın kararı sabahına uygulamak gibi bir huyun yok.. Alışkanlıkların öyle bir sarmala dönmüş ki seni her hücrenden yakalıyor, yıkarcasına.. Yeni bir iş diyorsun, ruhun sıkışıyor buraya ait değilim diyorsun sonra, ama nereye aitsin bilmiyorsun. Yeni bir aşk diyorsun, kalbin daralıyor yeterince eksildim kalmamış ki vereyim diyorsun sonra. Yeni bir şehir diyorsun, otogara varmadan eve dönüyorsun..
Dalıyorsun aklında asla sonunu getiremeyeceğin bir şarkının cümlelerine; o anda kim varsa gözlerini gördüğün anlamaya çalışıyorsun hikayesini, yorgunluğunu bilmek istiyorsun sanki yeterince yorgun değilmişsin gibi, kahramanı olacağın hikayeler istiyorsun sanki adım atmaya enerjin varmış gibi.. Bir şey yapmalısın lanet farkındalığın getirisi bu, nereden başlayacağını bilmiyorsun lanet yaşanmışlığın götürüsü bu..
Eskiden keyif aldıklarınla yola çıkayım diyorsun, en azından zamanında adım attığım heyecanlar vardı diye ikna ediyorsun kendini.. Yağmurda birikintilerde zıplıyorsun, salıncakta sallanıyorsun his yok. Kakaolu sütünü alıp köprüye çıkıyorsun, anıların sisi kalmış sadece, hiçbir şey ifade etmiyor. Yeni bir şarkı çıkıyor, dansa eşlik etmek için bedenini ritme bırakıyorsun, ellerinin bomboş kaldığını görüyorsun, daha ilk adımı atmadan yerine oturuyorsun.. Aklına bir an geliyor, hemen bunu anlatmak istiyorsun, nasılsa anlamayacaklar düşüncesiyle daha başlığı yazmadan hikayeye nokta koyuyorsun. Elin kemana gidiyor, bari tozunu atsın yavrucak diyorsun, fermuarına dokunmadan..
Daha niceleri geçiyor aklımdan, hemen kenarda Selma Hünel eşlik ediyor düşüncelerime ”bir ihtimal daha var diyor” ansızın. O ise bu sırada, kahvesini yudumluyor. Evet, bu düşünceler aklımı milisaniyede yakı yıkarken o sadece kahvesini yudumlayarak zamana meydan okuyor, hem de hiçbir şeyin farkında olmadan.. Duydukları yeterli, gördükleri kesinlik içeriyor, hayat basit ve kolay.. Ailesinin sunduklarıyla, hayatın bahşettikleri yeterli bir yön belirlemiş. Düşünmesine gerek kalmadan, uykusuzluğuna neden olacak tek şeyin fazla kaçırdığı kafein olduğu günler dışında öylece zamanla bir akıp gidiyor işte.. Şimdi ben kahvesinden bir yudum aldığı anda aklımdaki zifti döksem masaya, anlar mı cehennemin varlığını?
Kahkahasına eşlik edip, kahvemi yudumlamak ve gülümsemek yandan çarıklı bir şekilde yetti. Yetmeliydi de.. O hikayesine kahvesiyle ve nasırlaşmamış kahkahasıyla devam etmeli.. Bense içimdeki mağlubiyete alışık yılgın orduyla zihnimin her kıvrımına yapacağım son darbeyle ruhuma oksijen aldırmalıyım..
Umursamıyor oluşunuzun, anlamadığınız anlamına gelmemesi dileğiyle..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın