..TOROS’TAN HAYALLER..

Siktir etmek listesi yapmak birçoğumuz için kolay olabilir, hele de içimizdeki kırıklar ve öfkeler su üstüne çıktıysa.. Bugünse tam aksini yapmayı öneriyorum.. ”Yok ya çok saçma” dediğiniz ne varsa yazmayı.. Maval okumak kolay, sıkıyorsa kendin yap deyip bunları yazmaya karar verdim..

Hayat gerçekleştirebildiklerimizin bütünü, yapamadıklarımızınsa hesap tutanı aslında.. Bulunduğumuz yaş kaç olursa olsun istediklerimiz, istemediklerimiz, sevmediklerimiz, sevmeye başladıklarımız, hayallerimiz, çöpe attıklarımız bir zaman öncesine göre değişir. Bu olması gerekenin tam da kendisi. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir çünkü.. Lakin bazı şeyler özümüzden akar gelir önümüze ve aklımıza.. 

Yazmak hep gece gerçekleştirebildiğim bir eylem oldu. ”Erken kalkar yol alır” felsefesini hayatıma katıp yoluma devam etmeye kadar verdiğimde bilin bakalım ne oldu.. Yazmayı bıraktım, dışarıya çıkmayı bıraktım, sosyalleşmek yük gibi geldi, spor eziyet etmek oldu kendime ve sonuç olarak ne erken kalkabildim ne de hayatımda aksayarak bile olsa var olan şeyler eksilmeye hatta bitme noktasına geldi.. Zaman zaman erken uyandığım oldu tabi; yürüyüş, spor, yazmak, kemana geri dönmek gibi eylemleri gerçekleştirsem de kısa süreli eylemlerin kısa süren alışkanlıklar olması beni oldukça zor duruma soktu..

Tanı konulduğundan bu yana iyileşmek adına neredeyse her yolu denedim. Şimdi görüyorum ki elimde kalan son yol aslında başından beri tek yolmuş.. Hala yataktan kalkmakta sorun yaşıyorum, kesinlikle günün ilk ışıklarında uyanamıyorum ama ilk ışıkları uyumadan önce görüyorum. Gözümü açtıktan birkaç saat sonra gece çöküyor ve canım hala dışarı çıkmak istemiyor.. İşten istifa ettiğimden beri çalışmıyorum; yaklaşık 4 aydır. Bu beni maddi olarak zorladı başlarda ”kendine yaptığına bak en azından çalışıyordun, şimdi hiçbir şey yapmıyorsun” diye yüklenirken köpeğimle sarılarak uyamaya başladığımdan beri bir şeyi fark ettim; sevdiğim ve benim için kıymetli iki arkadaşımın düğününe gidecek, değerli bir arkadaşımın vefatına yas tutacak, ailemle bağlarımı yeşertecek zamanı bulmuşum aslında..

Hayatı olduğu gibi kucaklayın zırvasına girmeyeceğim çünkü 7 yaşındayken de 28 yaşındayken de gördüğüm tek şey kimileri bu hayatta layık olduğunu değil, tırnaklarıyla kopartıp aldığını hak ediyor. Maalesef herkese altın tepsiyle sunum yapmıyor hayat.. İster suçlayın, ister savaşın, ister pes edin hepsini denedim sonuç; hayat durup düşünüp size hak vermek yerine sürükleyerek devam edecek.. ”Sadece aptallar aynı şeyi tekrarlayıp farklı sonuç bekler” denir. Onca aptallığım dehamın yolunu keşfetmemden beni uzaklaştırsa da bir tek şeyi iyice öğretti; denemek.. 

Bunca hararetli düşünce dünyasının içinde es geçtiğim şeyse hayal etmekti.. Şimdi gelelim oraya. Elbette büyük hayallerimin flu görüntülerini yeni yeni anımsıyorum.. Broadway müzikalini izlemek hala 1 numara olsa da bugün hayal madalyonunun diğer yüzünü yazacağım..

Kesinlikle bir kamyon kullanmayı çok istiyorum. Otostop çekerken sürekli lüks araçlar yerine kamyonlara denk gelmem ve keyifle yolculuk yapmam tesadüf olabilir mi kim bilir, ben bilirim. Toros alıp her noktasını kendimce tasarlamak ve kızlarımla kampa gitmek istiyorum. Düşmekten korkuyor oluşum tırmanış yapmama engel olsa da eskiden tırmanmayı sevdiğimi ve yapmaktan korkmadığım günlerin yetkisine dayanarak istiyorum ki kimsenin keşfini yapmadığı bir dağda öylesine gezinirken eskilere ait yazılmış hikayeler bulayım. Bulunduğum mahallenin tam ortasında bir çatıya çıkıp, müziği son ses açıp, caddenin ışıklarını kapatıp birbirini tanımayan insanların bağıra bağıra şarkı söylediğini duymayı istiyorum. Sanayide bir gün geçirmiş ve keyif almıştım. Ara sıra bunu tekrar yaşamayı istiyorum, tostu hariç midem bunu kaldıracak kadar güçlü değildi maalesef..

Kendi dünyamdan sokağa baktığımda gördüğüm koşuşturmalar, telaşlar, kırgınlıklar, eskimiş hatıralar, yenisi yazılan hikayeler görüyorum.. Bir zaman öncesine kadar balkonumdan bakıp sadece griliği görüyordum. Penceremden başımı uzatır, ürkekliğimden sadece hayatı izlemekle yetinirdim. Sonbahara aşığım desem de yağmuru hep evimin korunaklı duvarları arsında izler, eskiden onca çılgınlığı yapan ben miydim diye düşünüp iç geçirirdim. Hepsi benim olmuş olan da, oldurduğum da, olacak olanda.. Bu yazıyı hala aynı masadan, evin başka penceresinden yağmura bakarak yazıyorum.. Tek bir farkla!

Başımı göğe kaldırıp, yağmurun yüzüme dokunmasına izin verirken salıncakta sallanma cesaretini göstermiş olmanın huzuru sayesinde..

Öfkemle yatıp kalktığım her ana, içimdeki küçük çocuğun sesini bastırmama neden olan her çığlığıma, iki ayağımın altı boydan boya yarayken çalışmak zorunda kalışıma ki bu maalesef yaşandı, beni anlamayanlara inatla kendimi anlatmaya çalışmama, hayallerin ve umudun değerinin olmadığına inanmışken bile benden hiç vazgeçmeyenlere, hastayım deyip kendimi dünyadan soyutlamama rağmen bıkmadan kahvemi getiren herkese, yaradan anlayıp asıp kesene ve özellikle de kendisine diş bilememe neden olan dünyaya sonsuz teşekkürler..

Piramit’in beşinci katından sesleniyorum; bırakın felaketler zamanın akışını etkilesin ve felaketi lehimize çevirelim..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın