..KADERİNİN DİREKSİYONU KİMİN ELİNDE?..

”Need the end to set me free”..

Hadi kendinize bir bitki çayı, bira ya da kahve ısmarlayın ve sessizce bu yazıya odaklanın. Eğer yazıyı okumaya başladığın yerde kafandakinden daha çok ses varsa üzgünüm ki sadece birkaç satır okuma yapacaksın ve noktayı koyduğun anda bir şey anlamayacaksın.. Şimdi hazırsak başlayalım..

Son 1 yılda kimlerle neler yaşadığına, kimlerin hikayelerine ortak olduğuna, hikayelerini kimlere anlattığına bak önce. Sonra kimlerle tanıştığına ve kimlerle vedalaştığına bak. Önemli noktayı kaçırmadan bunu yap.. SON 1 YIL! 

Son bir yıl benim için önemli, çünkü 28 yaşım bitmek üzere. İnsan vücudunun hücreleri kendini 7 yılda bir yenilermiş, bağırsaklarsa 16 yılda bir yenilermiş. Hücrelerimin yenilenmesine son 2 ay kaldı, bağırsaklarım içinse son çeyrekteyiz.. Yeni bir yedi yılın başlangıcına, eski 7 yılların tekrarınınsa bitişine az kaldı anlayacağın.. 

Bir zaman öncesine kadar yazdığım her cümle duygularımın kırbacı altındaydı. Bir zaman sonraysa kırbacı eline düşüncelerim almıştı. Şimdilerdeyse her bir kelime barış paktının anavatanından çıkıyor.. Her bir yaşımda, 365 günlük her bir döngüde yeni insanlar aynı hikayelerle tanışmıştım. Ta ki bu son 10 aylık döneme kadar.. 

Kendimi tanımak için adım atmam, adım atmayı kabul etmem yıllarımı aldı. Tabi hayatın çaldıkları arasında tek şey zaman olmadı. Akıl sağlığım, beden sağlığım, değer verdiklerim, emek harcadıklarım, yeşertmek için çabaladıklarımda cabası oldu.. Yavaş yavaş kendime döndüğüm de ve aynaya baktığımda siması bile yabancı bir ruhun oracıkta sessiz sakin dikilişini gördüm.. Kibir ve depresyon dolu tuğlarla bir ev inşa ettim. Kapattım kendimi oraya. Hayatım boyunca ne yardımı ne değişimi ben istemediğim sürece kimsenin bana dikte edebildiği olmadığı için bir şeyden kesinlikle emindim.. Ne bir kahraman, ne de sevdiklerim beni o çukurdan çıkaracak kadar güçlü değildi. Kendi hayatımda hem problem yaratan hem de bunu çözen biri olmak için büyük mesai harcamıştım, bu durumu kimsenin değiştirmesine izin veremezdim. Yalan yok biri direksiyonu eline alsın da beni potansiyelimin göbeğine tükürsün diye istediğimde oldu, elinde balyoz duvarlarımı yıkıp geçsin diye beklediğim de oldu..

Zaten hangimiz içten içe bir kurtarıcıyı beklemedik ki.. Başta annem, kardeşim, babam, biricik kuzenlerim (tabi ki de sadece birkaçı), orijinal hallerimizde birbirimizi tanıdığımız eski dostlarım ve hayatın ben evden inatla çıkmasam da karşıma bir kahve sohbetiyle çıkardığı yeni güzel insanlar beni o dört duvardan çıkarmak için çabaladı. Ailem eskiden tırnaklarımla kazıdığım başarıları hatırlattı, dostlarım diş bileye bileye direndiğim savaşları. Doktorlarım bu süreçte sadece duygu ve düşüncelerimi anlama ve ona göre bir yol izleme derdindeydi.. Çocukluğumdan bu yaşıma bildiğim bir şey varsa o da bana sadece sokakların ve o kaldırımda geçip giden insanların iyi geldiğiydi. Birilerini dinlemek, onlara yardım edebilmek, acılarını sırtlanmak benim bedava yaptığım ve hiç gocunmadığım bir mesleğimdi sanki. Ben 24 yaşlarına kadar dinlediği kadar da anlatan biriydim aslında..

Sanırım yaşanılanlar, şahit olunanlar, içimde kalanlar, kursağımda kalalar öyle doldu ki artık kelimelerle ifade etmenin bir manası kalmamaya başladı. İnsanlara öfke duyuyor, herkesin en ufak yanlışında cezasız kalmamasını istiyor, hıncımı da en çok kendimden çıkarıyordum.. Çünkü ben bir taş attığımda biri ona takılsa cefa çekiyordum ve ben yaşarken  bu yalnızlığı insanların kalabalığa karışabilmesi daha da acıtıyordu canımı.. İnşa ettiğim kulenin bir zaman sonra mezara dönüşebileceğini hiç hesaplamadım. Garantici biri olmama rağmen.. Hata yapmak fıtratımdı. Yanlış yapmadan öğrenemiyordum çünkü. Oysa onca hikaye duymuş birçok insanın hayatına şahit olmuştum, hatta kendimi tekrar ettiğim hatalarım vardı onlardan ders alsaydım belki de yeni hatalara vaktim olurdu.. 

İşte ben çok diyeyim diz daha çok anlayın. Bunca zamanın kocaman bir düşüşe hazırlanmakmış aslında. Hem de atlayacağım kuleyi endim inşa etmişim.. Ama ölmedim 🙂 ..

Beni hayatta tutan, ruhumu ölümden döndüren yine o düşüş oldu. Çünkü size ölümü getiren düşmek değil yere çakılmaktır.. Gelelim şu son zamanda hayatımda vakit ayırdığım insanlara ve olaylara..

Başlarda her şey eskisi gibiydi evde daha çok vaki geçirirdim, bulunduğum şehirdeki dostlarımın çoğu başka şehirlerde yeni hayatlara başlamıştı. Bir eski ve haksızlık yaşanılan aşk, hayal kırıklığı yaşanılan dostluk ve kahpece vuran insanlar kalmıştı burada. Birkaç güzel eski dost ve yeni birkaç güvenilir insan vardı. Birde bunları merkezinde bulunduran ben.. Hayal kırıkları ve kahpece vuranlarla karşılamamak için sevdiğim caddelerden kaçtım, haberlerini almamak için insanlardan uzaklaştım. Yine de ne oldu dersiniz, hepsi anlaşmış gibi sokağımın tam ortasına taşındılar.. Hayat ben dürüst ve hassas oldukça sert olmam için her şeyi daha da gözüme soktu.. İnsanlarla hem de inanmazsınız ama düşmanlarımla bile empati kuracak kadar kendimi sorguladım hep.. Sonuç; onlar sokağımda cirit atmaya devam etti bense kaçmaya.. Ta ki köpeğimle göz göze gelene kadar.. 

Son zamanlarda değer verdiğim herkesin güvenle benimle paylaştıkları hikayeleri kafamda bir bir düşündüm, Onların gözlerinden sızan acıyı hissettim, yapılan haksızlıkları duydum, yalnız hissedişlerini anladım. Çünkü biliyordum o dili, tanıyordum.. Tekrar baktım o aynaya Geçmişe, geleceğe, bugüne, gidenlere, kalanlara, travmalara, yaralara, iyileşmiş olana, iyileşemeyene, yaşattıklarımıza, yaşayamadıklarımıza, kendimi lime lime edişime, etmeyenin umursamazlığına ve elbette tekrardan köpeğimin gözlerine.. 

Yanlış müzikte dans ettiğimi gördüğümde kapatmıştım tüm sahneyi, kovmuştum tüm orkestrayı, bir maestro bir ben kalmıştık geriye oysa zamanla gitmiş ve bir ben kalmıştı benden öteye..

Bir hışımla eski defterleri doldurdum bir bavula, sürdüm savaş boyalarımı, açtım müziği, dans ederek ayna karşısında ve yanıma alarak sevdiklerimin hayal kırıklıklarını da indim sokağa. Vedalaşmadan bavulla sessizce bıraktım çöpün yanına.. Eşeleyenler olacak korkusu yaklaşsa da yanıma, gülümsedim kendisine eski bir dostu selamlarcasına uzaklaştım yavaşça oradan..

Her santimine daha güçlü ayak bastım sokağımın, eskiden fethettiğim sonrasından kaçtığım her kaldırımı yeniden selamladım.. Şimdi fonda tanıdık bir müzikle, ruhumda düşmenin verdiği bir özgürlükle yeniden savaşabilmem için bana olan inancını kaybetmeyenlerle beraber yeni cephelerde görüşmek dileğiyle..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın