
Güne nasıl başladığımızı bir inceleyelim; gözümüzü yarı yorgun yarı isteksiz açtık, havanın derecesindeki soğumaya inat sıcacık yataktan yavaş yavaş doğrul, yorganı düzelt, yüzünü yıka, pencereden akıp gitmeye devam eden hayata bir bakış at ve günün gerekliliği neyse onu yerine getirmek için kendine gelmiş gibi yap..
Hayal ettiğimiz bir gün başlama rutinini inceleyelim; güneş doğmaya yakınken hevesle açılan bir göz, anından yorgandan ve yastıktan kopup suyla kavuşan bir vücut, anında spor ve yoga, akabinde günü planladığımız bir 15 dakika ve hop kendimizi hayata atıp dünya için savaşacağımız şeyler yaparız..
Her ne olursa olun dün, bugün ve yarın için yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımızın değişim hızı aklımızda olanlardan biraz farklı oluyor.. Bir gün dünyayı fethedecek güce sahipken diğer gün duşa bile giremeyecek kadar yorgun oluruz. Bir gün neşe saçarken diğer gün kaz yaklarına yüzümüzün en kıymetli yerlerini rezerve edebiliriz.. Bugün aşktan sarhoş olup şarkılar söylerken yarına kimseyi istemeyen insanı yük gören biri olabiliriz. Bugün esprilerle Cem Yılmaz tişörtü giyerken yarına sessizlik yemini eden Budist rahibi olarak günü bitirebiliriz..
Bugünle yarın arasındaki duygu ve düşünce değişim hızına bakınca bipolar olma ihtimaliniz bir hayli yüksek gibi görünebilir, yine de bunu yalnızca doktorunuzla görüşün bırakın o bu konuyla ilgilenirken biz dünyayı değiştirmeye devam edelim..
Güne kaçta başladığınızın önemi yok, 24 saat içinde 17 saat ayaktasınız tam olarak ne yapmak isterseniz anında önünüze sunulacak. Şimdi bu 17 saatte tam olarak ne yapardınız? İster uyuyun, ister durmadan hareket edin. Nefes almaya devam ettiğimiz her an bu 24 saate sahibiz.. İster yatakta ister sokakta ister mutfakta bozdura bozdura harcayın..
Bunca alakasız cümlenin dakikalarımızı almasından sonra gelelim asıl mevzuya. Yukarıdaki cümleleri hayatımızda alakasız olan, bize yararı olmayan, dakikalarımızı gerek mecburi gerek ayıp olmasın diye ayırdığımız insanlar, duygular ve düşünceler olarak görün. Kendimizi bu kadar olumsuzluğun içinde hayatta tutmaya çalışıyoruz. Hem de neredeyse her gün her saat..
Yakın bir arkadaşım dün motivasyon kaynağı olarak kendimizin en iyi versiyonunu bulmak olarak görebilmemizin yararlı olacağını söylemişti. Hep hareket halinde olmamız için büyük amaçlar, yüklü değişimli bekliyoruz. Daha küçük adımlar, daha küçük amaçlar bulmak onlar için adım atmak yeterli gelmiyor. Hele de sosyal medyada her gün hayata büyük katkısı varmış gibi kendini gösteren insanlar arasında.. Detoksa girip kendinizle azıcık zaman geçirin; neyin size iyi gelmediğini, nelerden keyif almadığınızı, neyi sevdiğinizi, kimin sizde önemli kimin önemsiz olduğunu bir nebze görmemizi sağlar..
Gözünüzü açtığınızda kendinize sıcak bir bitki çayı ya da kahve yapın. Zorlayın kendinizi. Güne başlamadan 5 dakika verin kendinize. Bugün ne yapmalıyım, ne yapacağım diye düşünün demek gelmiyor içimden, düşünmek sadece olduğunuz yerde kalakalmanıza sebep oluyor zaman zaman.. Bitki çayınız veya kahveniz bitmeye yakınsa hemen çıkın dışarıya. Gerisi kendiliğinden olacak..
Kendinizle baş başa kalın ve bırakın sanat kötü televizyon dizilerini değil hayatın gerçekliğini ayaklarınıza sersin..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın