
Biliyor musun artık kimseye ihtiyacım yok.. Ne dertleşmek için, ne hayallerimi paylaşmak için, ne yardım istemek için.. Bunu öyle penceremden oturup dışarıda akıp giden hayatı izleyerek yazmıyorum. Bizzat alıp giden hayatın tam ortasındaki yalnızlığımla yazıyorum. Bunu bir başıma sıcacık evimde film izlerken rahat batmış götümü kaldırdığım ve karıştığım insanların tam ortasından yazıyorum.. Çevremde birkaç masa insanların sohbetine eşlik ederken, 4 tane boş sandalyenin eşlik ettiği masadan yazıyorum. Kahvemi yudumlarken, sigaramı içerken arkadaşlarımın çevre masaya eşlik ettiği yerden yazıyorum..
Hani derler ya sosyal varlıklarız hepimizin insana ihtiyacı var diye hah işte bu sikko yalanın tam merkezinden yazıyorum.. Tam 28 yıl herkesin iyi olduğuna, hepsine yardım etmem gerektiğine inanarak yaşayan bu yaşantının koca bir hiç olduğu noktadan yazıyorum.. Benim insanlara ihtiyacım hiç olmadı ki, olamadı ki.. Ama hepsinin bana tek tek ihtiyacı vardı.. Dertleşmek için, neşelenmek için, iyileşmek için, öğrenmek için, yollarına devam etmeye inanmak için, kimi zamansa çevrem için tek tek hepsinin bana ihtiyacı vardı..
Peki ya ben bu hikayede kime ihtiyaç duyduğum an yanımda gördüm! Kimsenin..
Biliyor musun, her bir aptalın kendine inancı geri gelsin diye aptal da oldum, her bir yalnızın yanı kalabalık olsun diye yanında herkeste oldum, her bir hasta iyileşebilsin diye yanında doktor da oldum..
Son birkaç yıl “herkese değil de bazılarına iyi gel bak sende yorgunsun” diyerek kendimi kalabalıktan yavaş yavaş soyutlamaya başlasam da merhamet dolu aklım yine de insanlara iyi gelme çabasını bir türlü bırakamadı..
Peki ne değişti!
Biyolojik yaşım, ders aldığım birkaç konu, kendini az buçuk toparlayan sağlığım.. Bunları iyileştirmek için çabalarken kim vardı peki? Şaşırmış gibi yapma lütfen, elbette kimse yoktu.. Hiçbir zaman olmadılar ki.. Hiçbir zaman olmazlar ki..
Ben ziyafetini yalnız başına veren biri olmaktan ne kadar kaçarsam kaçayım fark etmeyecekti zaten.. Hayat insanlar aracılığıyla bana unutmak istediğim şeyi inatla hep hatırlayacaktı..
Peki bugün ne oldu!?
İnsanları alttan aldıkça ne kadar nankör olduklarını bir kere daha anımsadım, üzerlerine gerçeklerle gittiğin an nasıl çil yavrusu gibi dağıldıklarını bir kere daha gördüm, ellerine geçebilecek en küçük fırsatta beni ezip geçmek konusunda tereddütsüz davrandıklarını gördüm, nazik oldukça bunu nasıl kullandıklarını gördüm, kartları açık olan masamda bana rest çekişlerini gördüm, kalbini açtığın an lime lime etmek için sıraya geçtiklerini gördüm, dertlerine ortak olduğumu unuttuklarını, yapılan her iyiliğin karşılığında daima bir kötülük hediye edebileceklerini gördüm..
Aslına bakarsak bunları tanıştığım her yeni yüzde, mumlarını umutla üfleyerek girdiğim her yeni yaşta, yardım için elimi uzattığımda yara bere içinde bırakılan her anımda zaten gördüm..
Biliyor musun, hiç sanmıyorum.. Herkesin en çıplak halini görüp insanca onlara yaklaştığın her an için seni defalarca pişman etmelerini bileceğini hiç sanmam.. Çünkü senin gibiler insanlardan en ufacık bir kötülük gördüğünde hemen gardını alır ve insanlara duvar örerek kendini korumaya alır.. Benim gibilerinse hayatta bunu yapmaya pek hakkı yoktur. Şarkı söyleyerek, tiyatro oynayarak, yazarak, resim yaparak bunları anlatmaktır çünkü görevi.. Fedakarlık olmadan zafer olmaz çünkü..
İnsanları olduğu gibi kabul ederek sağlığımdan oldum, onları anlatarak birilerine yalnız olmadığını anlataraksa akıl sağlığımdan oldum..
İşte bunu asla bilemezsin..
Tam şuan oturduğum yerden kahvemin son yudumlarına yaklaşmışken kafamı ne tarafa çevirirsem çevireyim o umutsuz ruhların çıplaklığını görmeye devam edeceğim. Bu hayatımın laneti..
Ama bu gördüğüm çıplaklığın arasında kendini yalnız ve değersizmiş gibi hissettirilen birine bile asla yalnız olmadığını ve daima ona inanacak birinin olduğunu anlatabildiysem işte bu da benim hediyem..
Ruhi Mücerret’in de dediği gibi “Yalan insanı aptallaştırır, hakikat ise delirtir.”
Aptalların dünyasında, aklını korumaya çalışan bir deliden..
.. SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın