
Kelimelerimde gaddar davranışlarımda merhametli.. Kendi dünyasında avare başkalarının dünyasında aklı başında.. Doğayı sev, yeşili koru ve beni sal temasıyla yaşayan aylak bir delinin travmatize olmuş düşüncelerine hoş geldiniz..
Pumalar avının peşindeyken yakacağı kaloriyle avından alacağı enerji arasında doğru orantı olmadığı sürece kovalamazmış.. Yani bir tavşanla bir geyiğe aynı eforu sarf etmezmiş.. İnsanlar içinse bu lineer doğruyu yakalayamayanlar aptal puma sendromu olarak adlandırılıyormuş.. İşte benim hayatımın geçmişine koyulabilecek güzel bir isim..
Liseden üniversite bitene kadar, ki bu da yaklaşık 13 sene demek, arkadaşlık ve aşk ilişkilerinde karşının hayatıma yükleyeceği enerjiyi hiç hesaba katmadan efor harcadığımı söylemem beni aptal yapar mı bilmiyorum. Ama bunu gerçekten yapmış olmam beni romantik bir aptal yapar.. Şükür ki aralarından bazıları hala hayatımda ve ona sahip olmak beni güçlü kılıyor..
Yüzyıllar boyu; aşkı, acıyı, ihaneti, ayrılığı, dost kazığını, güvenilmez insan profillerini, sadakatin ve sevginin ne olduğunu, yalanı, kederi, neşeyi, bunları yaşarken ne olduğunu yaşadıktan sonra ne olacağını, kitaplarla filmlerle ve müziklerle anlatan birçok sanatçı var.. Hatta hiç kitap okumayan, film izlemeyen biriyseniz bile çevrenizde bunlar tecrübe etmiş insanlar var.. Onlara bakarken gördüğünü, bu durumları tecrübe ederken anlayabiliyorsun aslında.. Yoksa ne kolay olurdu hayat..
Rastgele attığınız bir zarı tahmin eme olasılığınız yüzde kaç.. Ya da balkondan öylece fırlattığınız izmaritin birinin gözüne gelip onu kör etme ihtimali yüzde kaç.. Hatta gelin hayatın ironik mizahından bir örnek verelim; bir gece önce rüyanızda eski sevgilinizin evlilik teklifini görüp bir gün sonra öylesine gittiğiniz konserde sahnede sevgilisine evlilik teklif etmesi demin saydıklarımın yanında daha mı imkansız kalır..
Olasılıklar dengesi Sherlock..
İnsanların suratlarına bakın, onlarla sohbet edin, hayatınızda onlara bir rol belirleyin, sayılı ve sınırlı etiket koyun. İyi-kötü, güvenilir-yalancı, sadık-çıkarcı, entelektüel-cahil, enerjik-sosyofobik ve daha bir sürü şey.. Sonra bırakın kendi hallerine ve sizi haklı ya da haksız çıkarışlarını izleyin. Eğer bu süreçte onların kendilerini kanıtlanmaları için kendi hallerine bırakır ve hayatınızdaki başka şeylere de zaman ayırırsanız, tebrikler depresyona girme olasılığınız 9’da 1.. Benim gibi hem bakıp görüp, hem de üzerine olduklarının dışındaymış gibi hepsini hayatınızın merkezine alır kalbinizi açarsanız yine tebrikler, uslanmaz bir aptalsınız ve geçmiş olsun sadece efor harcamayacak onların sahip olmadığı hatta belki hiç sahip olamayacağı enerji ve neşeyi de yavaş yavaş kaybedeceksiniz..
Bazılarımız çok bir şey istemez aslında; güvenilir dostluklar, travmatik bile olsa arkanızda duran bir aile, heyecanlı bir aşk.. Peki insanlar bize ne verir; dünya sadece ona acılar yaşatmışçasına sorunlu bir bencillik, kendini yetiştirememiş olmanın verdiği yetkiyle iz bırakacak bir hayal kırklığı silsilesi, sahip olamayacağı şeylerin sorumlusu sizmişçesine savuşturduğu öfke dolu cümleler.. Peki biz ne yaparız, yani doğrusu böylelerinden uzaklaşmak elbette, lakin merhametine yenik düşenler olarak biz ne yaparız.. Elbette sevgiyle ve açıklamamalar işleri yoluna koyabileceğimiz ihtimaline inatla sarılırız..
Meleklerin yanında savaşabilir, hatta onlardan biri bile olabilirsiniz ama unutmayın cehennemin kuralını şeytan yazar..
Yazan insanların hayatla bir derdi var demiş birisi.. Umarım ölmeden önce kıymeti bilinmiş birisidir.. Ve evet kelime kelime duygu ve düşüncelerini kusan, kusabilme cesareti gösteren herkesin bu cehennemle bir derdi var.. Peki çözüm tam olarak nerede? Sorunun tam kalbinde!
Bakış açını değiştir bir dostum, daha ne kadar ve artık hangi yönde dedim, aynaya bak dedi, gözümü hiç ayırmadım aynadakinden dedim, o zaman tam olarak gözünün içine bak dedi dostum, sustum.. Her abukluğa karşı bir sabukluğum vardı. Ama kendi gözümün içinde yatan öfkeyle kalıp okyanusları yakacak gücü içimde hissetmeye cesaretim yok diyemedim..
Konuşarak kime yolunda ışık olduysam hep onların parlayışını izledim hatta durumu abartıp ayakta bile alkışladım.. Çoğunun kıskançlığının aksine insanların yapabileceklerini görmüş olmak, onları teşvik etmiş ve bu sayede kendilerini gerçekleştirmiş oldukları ana şahit olmuş olmak beni gururlandırmıştı çünkü.. Gözümün içindeyse seyirci kalmanın, başkasına ışık olurken karanlıkta kalmanın, hatta insanların bırak bir mum yakarak teşvik etmesini aydınlattığım yıldızlar tek tek söndürmüş olmasının öfkesini görmek.. İşte dedim, doğuyor güneşim..
Gecenin acısı, gözümün öfkesi ve hayatın gerçekliği arasında bir liste yaptım.. Konuşmak kolaydı, yapmaksa beni zaman zaman zorlardı.. Şimdiyse susmak zor olacak, yapmaksa en kolayı..
Bazen toparlamak için tamamen dağıtmak gerekir.. Ve sevgili dostlarım düşüşümün sonucu her şeyin en dibinden sesleniyorum, beni öldürmeyen düşüş birçok şeyin yere çakılmasına neden olacak..
Çünkü tahtımı özledim ve geri döndüm..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın