
Koşuşturuyoruz.. Yara bere içinde, ne istediğimizi tam olarak bilmeden, yetişilmesi gerekene ulaşınca tatmin olmayacak oluşumuzu umursamadan, elde etme arzusuyla, kendimizi kanıtlama çabasıyla..
İlgi görmeyi, sevilmeyi, güvende olmayı kim istemez ki zaten.. Muhtemelen ben.. Sevecek olandan kaçar yaramı kaşıyacak olana saplanırım, güvenli limanlardan uzaklaşır yüzme bilmiyor oluşumu umursamadan bulduğum ilk su birikintisine atlarım, her şeyden biraz biraz yapar hiçbir şeyi tamamlamadan hemencecik vazgeçerim.. Kendimle gurur duyuyorum, işte bu mükemmel bir istikrar gerektirir..
Delirmek için mesai harcamış olanın zamanla bir işi kalmamıştır. Zamansızlık size sonsuzluğu sunuyor. Ve bu sonsuzluk içerisinde acele etmeniz gereken bir şeyin kalmadığını anlamaya başlıyorsunuz.. Borçlar ödenir, kırılan kalp yeniden sevebilir, biten arkadaşlık daha sağlam ilişkiler kurmanızı sağlayabilir, hastalıklar iyileşebilir, sadece ölüm sessizliğini bozmaz ve ardında bıraktığı merak duygusunu aşmanıza izin vermez..
Yara, içeriye ışın girmesi gereken yerden açılır. Hayaller, yapılandırılması gereken yerden kırılır. Hayat, yönünün değişmesi gereken yerde engeller çıkarır.. Geçmiş, rehber olmak için vardır. Gelecek, nefes aldıkça umut vardır diyerek devam edebilmek için..
Yoğurttan ağzı yananın pastayı üfleyerek yediği zamanlardan, aman bir sürü çeşit var bir dilim alır yenisini yerim, diyenlerin dönemindeyiz.. Mevzu dilin yanmasından ders almayı geçti, olan özenle hazırlanmış pastalara oluyor, yoğurt halinden pek bir memnun dersi veren de kendisi eksilmeyen de kendisi.. Oysa pasta öyle mi; tecrübenin getirisi ilgisizliğe maruz kalıyor, raftaki diğer seçeneklerle savaşmak zorunda kalıyor, her tadımda biraz daha eksiliyor..
Her yiğidin yoğurt yiyişi başkadır deyimindeki yiğit misiniz, ders veren yoğurt mu, hiç alakanız olmayan bu savaşta araya kaynayan pasta mı?
Ben hem hepsiyim, hem hiçbiri mesela.. İz bırakan yoğurtta oldum, ders alırken bir yiğit edasına da büründüm, hiç bilmediğim bir rafın en özel yerinde kendimi bulmuşken harcanan pasta da..
Hani bazen bir gece de olur ya bir şeyler; kaybederiz bir gecede her şeyimizi, hayal kırıkları batar ciğerimize bir gece ansızın, nefes nefes ağlayarak uyanır bir sigara yakarız gecenin demine, gözümüzün ışığı sönüverir bazen bir gecede, kahkahamızı sessiz moda alıveririz de fark etmeyiz bile ya.. İşte o gecelerin koleksiyoncusu olmaya başladıktan sonra bunlarla ne yapacağım diye çok düşündüm. Zihnim hiç bu kadar yorulmuş muydu, bilmiyorum.. Müthiş bir doğum sancısının ilk yalancı darbeleriydi bu sorgu.. Gündüzleri uyuyup gürültüden kaçarken, geceleri benim zarafetle sokaklarda dans ediyordum.. Elimde ne yapacağımı bilmediğim raf dolusu tecrübe, önümde aldığım derslerden özet çıkarmam için beni bekleyen kağıt kalem, aklımda yapılmayı bekleyen ertelenmiş bir hayatın listesi..
Aylar süren bu bocalamadan küçük küçük adımlarla sıyrılmaya başlamışım. İşin içindeyken göremiyor insan neyim, neredeyim, ne yapıyorum, neyi yapamıyorum, nereye gidiyorum falan.. Ayaklarımın ritmini bozan bir müziğin eşliğinde senkronu tutturamadığım bir alkışlama sonrası kendime gelmeye başladım. Sersemleten savrulmanın tam ortasından yavaş yavaş uzaklaşmaya başladığımı..
Son birkaç günüm; duygu artıklarına tanık olmakla, kendini yaşamanın korkusunu duyanları görmekle, kalbine kilit vuranların duygusuzluğunu fark etmekle, cesurca sevebilenin korkutucu olduğunun sanılmasını anlamamla, yaraların etrafındakilerin neden orada oluşunu düşünmekle geçiyor.. Eskiden olsa suçu birilerine atar, kendimi dünyadan soyutlar, bir süre sonra eksik hissetsem bile devam ediyormuş edebiliyormuş gibi yapardım.. Oysa şimdi istesem bile bu yolu seçemem. Anlayabilmek, çabalayabilmek, korkmadan adım atabilmek, beni sizden yapmıyor evet.. Bense artık ne yiğit, ne yoğurt, ne de pasta olmak istemiyorum zaten..
Temeline dinamit koyup patlattığım geçmişin, sancılı ve temkinli yaşamaya iten her şeyin enkazını kaldırdığımdan beri inşa ettiğim bu dünyanın rengi öyle canlı bir kırmızı ki sadece bakmak yetmez görmek için, renk körü de olmamak gerek. Dahası renk körü olsa bile anlayabilmek için çabalamak gerek..
Kırmızıya eşlik edecek nice canlı renklerin şerefine..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın