..MECNUN/JOKER’İN YOLCULUĞU..

..BÖLÜM 1..

“Hayatım bir film olsaydı, izlerken ya uyuyakalır ya da yarısında çıkardım..” 

                                                                                                                          RUHİ MÜCERRET..

Bulunduğunuz yaşı merkeze koyun. Bu yaşadığınız hayatın ilk çeyreği olacak. Tabi 70’inize merdiven dayamadıysanız.. Bildiğiniz tüm kavramları listeleyin ve çemberin soluna yazın. Kendinize dair keşfettiğiniz şeyleri listeleyin ve çemberin soluna yazın. Oldurttuğunuz ne varsa; iş, aşk, aile, kendi markan, ev, ara bunları listeleyin ve çemberin soluna yazın. Başınızı ağrıtacak yoğunlukta olan düşünceleri listeleyin ve çemberin soluna yazın. Yaşarken sizi yoran duyguları listeleyin ve çemberin soluna yazın.. Sanıyorum solumuzu olabildiğince doldurduk.. 

Çemberin solu, tam olarak bugüne kadar yaşadığımız her şeyi yazabilme cesareti gösterdiğimiz kadarıyla karşımızda. Kendinize ne kadar dürüstseniz yüzleşmeniz o kadar sert ve gerçekçi olacaktır. Dürüst değilseniz, üzgünüm o sizin sorununuz..

Gelelim çemberin sağına.. Anlamlarının değiştiği kavramları listeleyin ve çemberin sağına yazın. Oldurtmayı hayal ettiklerinizi listeleyin ve çemberin sağına yazın. Aklınıza gelse de başınıza gelmeyen düşünceleri listeleyin ve çemberin sağına yazın. Yaşamayı umduğunuz ama ertelediğiniz duyguları listeleyin ve çemberin sağına yazın. Kalbinizde çiçek açtıran hisleri listeleyin ve çemberin sağına yazın.. 

Çemberin sağı, tam olarak bugünden sonra yaşayacaklarımızın listesi ve sanıyorum henüz dolmadı. Eğer kendinizi sevme cesareti gösterebilirseniz yaşayacaklarınız o kadar gerçek ve naif olacaktır.. Eğer sevemezseniz, üzgünüm ki bu da sizin sorununuz..

Stoa felsefesinin izini bulana kadar hazzın doruklarına erişmek için elimden geleni yaptım. Öyle ki bu durum beni dopamine bağımlı getirmişti. Ne kadar haz, o kadar bir fazlası.. Ne kadar fazlası, o kadar fazla haz.. Aptal bir bumerang gibi döndü durdu bu durum.. Alışkanlıklarınıza iyice bakın, mercek altına alarak, en ince detayına bakın. Alkol, seks, kahve, sigara, müzik.. Basit ve vakit harcanmayan bir o kadar da bağımlısı olduğunuz ne varsa.. Sadece vakit ayırdıklarımızdan ibaret sandığımız alışkanlıklarımızın, bizi kandırmak için en büyük yanılgısını da yine burada görürüz. Duyguların bağımlısı olabileceğimizi düşünmeden, düşüncelerin bağımlısı olabileceğimizi hissetmeden, bir bardak kahvenin ya da bir fıçı biranın bizi neye nasıl bağımlı kıldığından bihaber yaşamaya devam ederiz.. 

Çemberin soluna tıkıştırdığımız her küçük liste, bizi bizden koparan alışkanlıkların bir bütünü. Çemberin sağına eklemeye başlayacağımız her küçük madde, bizi bize bağlayan yeni alışkanlıklarınsa ilk adımı..

Aylaklık yaparak sorumluklardan kaçılamayacağını, aptallıklar yaparak sorunlarla baş edemeyeceğimizi, kırılganlıklarımızın ardına saklanarak yeni heyecanlar yaşayamayacağımızı öğrendik.. Şimdiyse ilk soru, gerçekten öğrendiklerimle yeniden bir ben inşa etmek istiyor muyum? Cevap evetse devam edelim, değilse biliyorsunuz ki bu benim sorunum değil..

Duyguların, gerçeklik algını yanıltacak kadar yoğun olabilir. Onlara dikkatlice kulak ver, yoksa duygularının oynamaktan sıkılacağı bir oyuncağa dönüşeceksin.. Düşüncelerin, gerçeklik algını yanıltacak kadar yoğun olabilir. Onları dikkatlice dinle, yoksa davranışlarını kontrol edemeyecek kadar köleleşebilirsin..

Körelmek ve köleleşmek.. Çemberin solunda var olan; alışkanlıklarımız, yoğunluğuna bir ömür verdiğimiz duygu ve düşüncelerimiz, zamanımızı hunharca harcadığımız insanlar insanlarımız, sonuçlarına katlanamayacağımız seçimlerimiz rehberimiz olacak. Körelmemize neden olan yorgunluklarımız, köleleşmemize neden olan bağımlılıklarımız mümkün olduğunca çemberin solunda kalmalı.. Sıfır hatayla, mükemmel bir hesaplamayla yeni bir biz, yeni bir sağ taraf oluşturmamız elbette mümkün değil, mümkünse bile yolumuz bu değil.. Sadece kendini tekrar eden hatalar yerine yeni hataları, işimizi görmeyen alışkanlıklar yerine yenilerini koyacağız hepsi bu..

Bilirsiniz denek olarak kendimi parçalamaktan çekinmem. Şimdi gelelim benim çemberimdeki solun yoğun olduğu birkaç şeye.. Hemen her şey olsun isteği, öfke, niyet okumaya çalışmak, harekete geçememek, ani motivasyon düşüklüğü, işaretleri kafama göre okuma yanılgısı, boş umutlar, köklü olumsuz inançlar.. Neyse ki bunlar sadece birkaçı.. Şimdi bunları sağ tarafta nasıl yeniden yapılandıracağımıza bakalım.. Aman artık fevri olmayayım ya, diyerek oldurtamadığımızı biliyoruz. Ani tepkilerin tetikleyici unsurlarına bakmaya başladıktan sonra diğer adımlar kendiliğinden gelişiyor aslında. Elbette bu durum da hemen olmuyor; tetiklenme sebebini bul, hangi duyguya yönelttiğini anla, duygunun çocukluğuna in, böl, parçala, yönet sonra.. Yazması ne de kolay ama, siz bir de beni anlatırken görün. Sanki duygu ve düşüncelerin ana kaynağını ben yaratmışım gibi.. Egomun okşanmasına bir süre ara verip konuya dönelim.. 

Böl, parçala, yönet projesin neredeyse her durumda kullanabilir esnek bir hale getirmek aylarımı aldı, bu yüzden 2 cümleyle buraya yazıp 2 günde halledilebilir bir hale getirmeye niyetim yok. O yüzden olaya Joker’in yolculuğuyla başlıyoruz.. Tam da çemberin ortasından.. Heybeye bu yaşımıza kadar yaşanılanları doldurup, aylak aklımızı da koyup önümüze ilk adımı atıyoruz..

Sevmek, sevilmek ihtiyacımızın derinlerine inerek. Kalbimizin kırılmış her parçasını tek tek severek, eskisi gibi olmayacağını bilsek bile eskisinden daha da iyi olur mu acaba umuduyla.. 

Kendinize sordunuz mu hiç; eskiyi yok saymadan, gerçekliği eline yüzüne bulaştırmışken bu kadar, yeniden başlamak hayata ve sevebilmek yeniden mümkün müdür?

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın