
Fantezilerimizin kurbanı mıyız? Zaaflarımız neye göre gelişiyor? Alışkanlıklarımız seçimlerimizin yüzde doksan beşini oluşturuyorsa kalan yüzde beşlik kısmımla kendimizi nasıl geliştirebiliriz? Verdiklerimizden fazlasını almayı beliyorsak tam olarak nasıl tatmin oluruz?
Merakım sadece başıma bela olmakla kalmıyor, ilişkilerimi de baltalıyor. Bu beni durduruyor mu, asla.. Merakımın yönü köreldi mi, kesinlikle evet..
Büyücü kartı; bilgeliği, mucizeliği, soyutla somutun bağını temsil eder. Avcı üstünlüğü; en temelde evcilleştirme arzusunu barındırıyor. Peki bu ikisi bizim dualitemize nasıl dahil olacak, elbette merakımızın körüklendiği yerden sorular sorarak..
Gün içerisinde sürekli seçimler yapıyoruz, bunlarsa kendi içindeki varsayımların doğmasına sebep oluyor.. Alışkanlıklarımız ve zaaflarımızsa seçimlerimizin otomatikleşmesini sağlıyor, zamandan tasarruf ediyoruz.. Çoğu zaman kar- zarar dengesini düşünmeden bunu yapıyoruz. Zamanla fayda sağlayamadığımız şeylerin yönünü değiştiriyoruz ve yerine yeni zaaflar yeni alışkanlıklar oluşturuyoruz.. Sahip olma arzumuz ve evcilleştirme içgüdümüz, travmalarımızla harmanlanınca ortaya yaralanma ve iyileşme ikililiğinde muhteşem bir ahenk ortaya çıkıyor..
Kendimi bir boşluğa bıraktım. Travmalar, genetik miraslar, öğrenilenler, ders alınamayan deneyimler, avcı üstünlüğü, bilgelik ve cehalet, duygular, düşünceler derken seçimlerimi ve zaaflarımı yönlendiren ne varsa hepsini arkada bıraktığım bir köprünün tepesinden bıraktım kendimi. Biliyorum ki beni öldüren şey düşmek değil, yere çakılmış olmak. Yere çakılmadan bir çözüm bulacağıma eminim..
Dün bir arkadaşım, hep aynı tarz adamları seçiyorum ya da aynı sorunları yaşıyorum ve nedenini bulamıyorum, kendimi didik didik ettim yönümü yolumu değiştirdim ama buna hala bir çözüm bulamadım peki ama neden, diye sormuştum.. Aynı iş modeli, eğlence ve dağıtmaya dayalı bir ortam, aynı tip insanlar içindesin onlardan farklısın evet, ama o ortamda olduğun sürece kimse senin farklı olduğunu göremez dedi ve elbette ekledi, ruhunun anaçlığıyla herkesi iyileştirebileceğini düşünüyorsun ve yarası olanı, büyümesi gerekeni seçiyorsun çünkü senin elinden tutulmasına ihtiyacın yok birilerinin elinden tutmaya ihtiyacın var dedi.. Haklılık payı can sıkıcı..
Güzel ve çirkin masalında, canavar hikaye sonunda yakışıklı bir krala dönüşür. Sevginin ve inanmanın mükemmel etkisini görürüz. Karanlık tarafında yatanıysa aklımız bilir ama biz es geçeriz; ortada dışarıya öfkesini sunan, hayatta kalmayı başarabilen birinin içindeki güzeli çıkarmanın ve evcilleştirebilmenin verdiği haz.. Peki bunu kendimiz için de yapabilir miyiz?
Ruhumuzu ehlileştirip, davranışlarımızla hayata karşı üstünlük sağlayabilir miyiz?
Ruhumuzun yırtıklarından, aklımızın eksikliklerinden, kalbimizin yaralarından sıyrılarak üstünlüğü kendimizde sağlayıp aklımızı kontrol etmeyi öğrenerek, ruhumuzu evcilleştirerek, kalbimizi onarıp yeniden renkleri hissedebileceğini inandırarak zaaflarımızdan arınabiliriz.. Alışkanlıklarımızın duygu ve düşüncelerimize hükmetmesini istemiyorsak tabi..
Boşluğun derinliği arttıkça düşmek bile anlamını yitiyor. Her şeye derinden anlam yüklemeyi bırakıp, fantezilerim ve zaaflarımın beni savurmasından arınmaya başlıyorum.. Umarım yere çakılmadan, av olmadan bir üstünlük kurabilirim, aklımın dehlizlerine..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın