..İŞTE BÖYLE HAVALARDA OLUR OLANLAR..

Bir aşk hikayesi mi arıyorsunuz, yoksa bir hayat hikayesinin peşinde misiniz?

Güneşli bir havanın tesiri mi bu boğulma hissi, içimdeki değişimin anlamına ulaşamıyor oluşum mu? Aman yıllarca sorguladım, okudum, değişim dönüşüm için yırttım hücrelerimi, anlamlandırma çabasıyla yandım tutuştum, anı yaşamaya çalışsam da pek odaklanabilen biri olduğum sayılmaz, bekledim mesel özellikle de anlaşılmayı tabi iş sadece beklemekle kalmıyor.. 

Kendi geçmişime bakma, kendimi sorgulama, belki sağlam bir ben yapma belki de sadece bir ben yapma isteği oluşmaya başladı içimde.. Aman ne ilahi bir istek. Çıldırmalarım, dramalarım, anlam yüklediklerim, etik ve ahlak kurallarım, kendimi çepeçevre saran her bir durumun beni aslında nasıl rahatsız etmeye başladığını fark ettim. Büyük bir buluş..

Kaos, düzenin devrimsel habercisidir. Bazen tamamen dağıtmak, toparlayabilmek için iyi bir yoldur bazen. Yağmurlu havanın huzuruna güneş gölge düşürebilir bazen. Aslında her şey kendi dualitesiyle mümkün, bizse bu durumun terazisini sürekli bozuyoruz. Bozulan yapıya sahip çıkma arzumuz gerçeği olabildiğince gölgeliyor. Kendi çıkmazımıza saplanıp orada sıkışmaya başlıyoruz. Yol mu bizi oraya götürüyor, biz mi orayı inşa ediyoruz emin değilim. Sonucu değiştirmiyorsa da emin olmanın pek bir önemi olmuyor..

İnsanlarda beni huzursuz eden şeyleri, öfkelendiren yönleri görmeye başladım. Asla asla dememek gerek, kendimize dikte ettiğimiz yaşam yasalarımız nasıl da çürük nasılsa koşuşmuş olduğunu asla dediğin yerde bulabilirsin. Yapmam dediğin ne varsa, ona direnç gösteriyor ve kendimizi ikna ediyoruz ahlaklı ve dürüst olduğumuza. Büyük saçmalık! Yalana tahammülüm yok erken kendi yalanlarımın ortaya çıkmasından korku duymalarım, bir konu hakkında sabit fikri savunanın sesi yükseldiğinde öfkelenirken aslında haksız çıkmaktan korku duymalarım, kolay elde edilenlerle bir tutulmalara karşı sinirlenmelerimin içi boş insan olma korkumdan olması, sevgisizliğe kırılmamın nedeninin görülmüyor muyum korkusundan kaynaklaması derken liste biraz uzuyor.. İnsanın kendini iyi, güzel, ahlaklı, dürüst sayıp bunları korumak için gösterdiği tavrın altında bunların tam aksinin yatıyor olmasının ihtimali ne korkunç. İhtimalden sıyrılıp gerçeklik kazanması, gerçeklik kazanmakla kalmayıp bununla yüzleşebilmek için çok daha korkunç. Yüzleştikçe ilmek ilmek inşa ettiğiniz yapının bozukluğunu anlamaksa, neyse o korkunun ve bedende yarattığı tedirginliği konuşmaya gerek yok..

İyi olduğum konulara, ahlak anlayışımın sağlamlığına, dürüstlüğümün verdiği gurura tonlarca örnek verebilir hatta bununla yetinmeyip egomun vereceği yetkiye dayanarak hatalarımın kurbanı olarak herkese ahkam kesme cüreti gösterebilirdim. Kaynak olarak beni sevenleri, hatta zamanında sevmiş ama şimdi aramıza boşluk girmiş insanları ve onlar için yaptıklarımı sunabilirdim. Olumlama ve tavsiyelerle yazıyı bitirip güneşli havanın tadını, çimlere ayaklarımı basarak çıkarır, gururla kahvemi içebilirdim. Sahi bunu gerçekten yapabilirdim. İşte asıl mesele bu! Bir şeyi yapamıyor olmak bizi dürüst, doğru, iyi, merhametli biri yapmaz. Yapma imkanımız varken yapmamak bizi iyi ya da kötü olan kulvara sokar. Anlayabiliyor musunuz o ince çizgiyi. Şuan kimliğimi kullanıp birilerine caka satmıyor olmam beni statüye tapmayan biri yapar mı hayır, kimliğim saygınlık kazandığında bunu yapmıyor olmam beni ben yapar..

Ah yağmurlu havaların gözünü seveyim, onun kasveti ne de güzel bastırıyor insanın ruhunun kasvetini. Halbuki güneşli havalar öyle mi, insanın gölgesini nasıl da ortaya çıkarıyor hınzır..

Sahi böyle güneşli havalarda neyin peşindesiniz; bir aşk hikayesinin mi, yoksa bir hayat hikayesinin mi?

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın