..YAZ KIZIM; TAHTINI, KAVGALARINI..

Çenesini tutamayanlar, en ufacık ilgide dünya ayaklarına serilmiş gibi sevinçten deli olanlar, uçuk kaçık hayallere dalanlar, hayatın dişleri etine geçince hayata küsenler, bir anlık keyifli hisse kapılıp tamamen iyileştiğini sananlar, kalbi kırılanlar, kırılgan hislere rağmen yeniden denemekten vazgeçmeyenler toplanın..

Bir dağ var tam karşımızda, her şama yaşımızla ve yaşadıklarımızla doğru orantılı. Yürümeye başladık; manzara harika, güneş bulutların ardında hafif gülümser şekilde yüzümüze yansıyor, rüzgar ılık ılık esiyor, dağın tepesinde parlayan bir  hayalimiz bizim ona temasımızı bekliyor..

Yol ayaklarımızın altına serilmiş, ne engel var ne de fırtına. Yürümesi amma da keyifli. İlk temas ailemizle; genetik mirasımızın başrolleri. Duygularımızın kara kutusu, düşüncelerimizin seslendiricisi. Onlar aktardıklarıyla dağa doğru aldığımız yolun seçiminde önemli bir etkiye sahip. Şahsen ben kasvetli, karanlık, yolun görünmediği bir ormandan yola devam ediyorum bu noktada.. İkinci temasımız çevremiz; onlar yürümeye devam ettiğimiz yolun haritası, ama asla yolun kendisi değil. Şahsen ben dikenleri gür çiçekler, oksijeni kafa yapan sağlam ağaçlar, karanlıkta parlayan yıldızlar, zaman zaman da toz kaldıran fırtına görüyorum. Üçüncü temasımız gönül ilişkilerimiz; onlar bize hayal kırıklığını, istemekle sevmenin farkını, aşkın deliliğini, güven kırıntısıyla hayata tutunamayacağımızı, kimi zaman da yeniden sevebileceğimizi öğretecek. Şahsen ben rengarenk bir bahçe görüyorum, kiminin eşi benzeri yok kendine has bir çiçek, kimisinin kökü zehirlerle dolu dokunmayı bırak yakınına yaklaşmak bile ciğerlerinizi yakabilir ki yolda en çok ihtiyacımız olan organımız olacak aman dikkat, yalnızlığına saklanmış olanlar da var ne garip, birde yolun belirginleşmesine sebep olanlar. Son temasımız kendimizle; aman ha buraya kadar yol karmaşık, karamsar, koşuşturmalı ve iyisiyle kötüsüyle  heyecanlıydı. Bundan sonrası olabildiğince yavaş, temkinli ve emek istiyor..

İlk üç aşamada öğrendikleriniz, öğrenmekten kaçtıklarınız, kaldığınız dersler ve tekrarları, yaralarınız, kabuk bağlayan yanlarınız, temasa geçebildiğiniz duygularınız, bağ kurmakta zorlandığınız düşünceleriniz, anlatabildikleriniz, anlayamadıklarınız derken her şeyin bir bütün haline gelip büyük resmi oluşturacağı yer tam olarak burası.. Şahsen ben yolun bu kısmında; alkolle bile uyuşturulamayacak düşünceler, kahveden bile daha etkili uyku kaçıran anılar, oksijeni tam anlamıyla hissedemeyen bir ciğer, nasır tutmuş ayaklar, talan olmuş bir bahçe, geri dönülmesi imkansız sığınaklar, hayatın ipini sıkı sıkıya tutmaktan parçalanmaya yüz tutmuş bir çift el, şarkılarını söyleyemeyecek yorgunlukta kısık bir ses, dağın yamacındaki parlaklığı görmekte zorlanacak astigmat olmuş iki göz, duygularla dokunmaya kalkışınca sızlayan yaralı bir kalp, sağlığına darbe almış bir akıl, kaç kere düştüğünü anımsamayacak ama izlerden okunacak kadar yırtılmış bir çift diz, yine de her şeye ve herkese rağmen inat edip kafası atınca dimdik duran bir kız çocuğu görüyorum.. 

Sesim kısılana kadar anlattıklarımla, parmaklarım kanayana kadar yazdıklarımla, kulaklarıma ağır gelse bile dinlemekten vazgeçmediğim hikayelerimle, dağın yamacına ulaşamam ki korkusunu kenara bırakarak, bazen de savaşacak gücü bulamayıp yorgan altına saklanıp vazgeçerek, Yaşadıklarımla, yaşattıklarımla, yaşamaya layık olduklarımla, hak etmediklerime maruz kalışlarımla, yalnızlığımla, gürültülü kalabalığımla, hatalarımla, pişmanlıklarımla, asla yapmam dediklerimle, ben bunu nasıl yaparım ya diye kendime kızdıklarımla, korku ve kaygılarımla, umutlarımla, heyecanlarımla, aşkımla, enerjimle, en önemlisi de aklı başında deliliğimle..

Tahtımı özledim ve geri döndüm..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın