
Sadece saçmalayarak birçok sorumluluktan kaçmışlığım var. Delirerek anlama zahmetinden kurtulmuşluğum da cabası.. Yine de zamanla bunların biriktirdiği enkaz baskın geldi ve aklıma başıma almak zorunda kalmışlığım var.. Yapmaktan en çok keyfi aldığınız şey ne; şarkı söylemek, boyama yapmak, resim, fotoğraf çekmek, enstrüman çalmak, konuşmak, dans etmek, uyumak, güzel bir yürüyüş yapmak..
Benimki kesinlikle dans etmek, müziğe teslim olmak.. Kontrolü elden bırakabilmeyi hala öğrenmeye çalışıyorken, müzik tamamen üzerimde hakimiyet kurabilen tek şey, şeymiş.. Kendimi bildim bileli ritmin yaşamımda mükemmel bir etkisi var; çalışırken, konuşurken, eğlenirken, ağlarken, depresyondayken, heyecanlıyken, kendimi cazibeli hissederken.. Aslında hep yanı başımda duran tutkumu anlamam 29 yılımı aldı. Umarım bedenim için geç değildir.. Yıllarca bir boşlukta dolanıp durdum. Tutkumu bulabilmek için, amaç edinebilmek için. Hayatımın merkezinde kendime yer bulamıyorken başka neye yer verebilirdim ki, elbette her şeye..
Beni harekete geçiren şeyler hep başkalarındaydı gibi gelirdi. Hayatıma aldığım adamları çok sevdim, sadık kaldım, merkezimin yörüngesi yaptım, harekete geçirirdi beni bu durum. Onlar gider ve eylemlerim sonuçsuz elimde kalırdı. Onları büyütürdüm, kendimi parçalara ayırırdım. Sonrası malum; öfke, pazarlık, depresyon falan filan.. Yeniden sevmek beni harekete geçirir, terk edilmekse yorgan yastık devirirdi.. Son ilişkimden bu yana iki sene geçecek, belki de geçti, saymadım. Bolca yalpaladığım bir süreç olunca zamanın rakamsal değeri kalmıyor.. Artık kendime dönmeliyim dedirten bir terk edilme hikayesi aslında.. Bolca sorgulamalar yaptım, en dipten inci çıkartmak için yüzme bilmediğim halde okyanuslara açıldım, boğulmaya ramak kalmıştı ki yardım isteyebilmeyi öğretti hayat.. Bugün hayatımda olanlar kadar olmayanlarında yardımı bir hayli dokundu. Son altı ayım potansiyel, başarı, amaç kelimelerini yeniden inşa etmek için aramakla geçti. Aradığım bulduğum mu, bilmiyorum. Bulduğumsa tam olarak aramaya çıktığım şeydi, işte bunu biliyorum. Her şeyi yarım bırakan birinin yıllar sonra bir şeyi tam olarak yapmak için direnişini görmelisiniz. Öyle ürkek, disiplinsiz ve vazgeçmeye meyilliyim ki her halim beni çok güldürmeye başladı. Paten kaymayı denedim, düştüm bıraktım. Keman çalmaya başladım, istediğim melodiyi çalamadım bırakıtım. Şarkı söylemeye başladım, nodülüm çıktı bıraktım. Annemden miras yemek ve el işçiliği konusunda iyi olduğumu görecek kadar yemek yaptım, makrome denedim, sıkıldım ve bıraktım. Yogaya başladım, kaslarım acıdı, bıraktım, Yazmaya başladım, acıdan geçilmez oldu bıraktım. Bırakmıştım aslında.. Resim için denemeler yaptım, aman bu yetenek işi dedim bıraktım. Anlamak için okumalısın dedim, odaklanamıyorum dedim bıraktım. Yürüyüş yap ciğerlerin açılsın dedim, dinleyecek müzik yok dedim bıraktım. Arkadaşlarınla çık eğlen dedim, hep yaralayanlarla karşılaşıyorum dedim bıraktım..
Bırakmak ne kolay iş.. Kimsede neden demez, bırakmanıza bakar sadece. Normal değil mi, kim bilir ki sizin dışınızda hikayenizin büyük resmini.. Bu hayat bana bir çocukluk, bir aşk borçlu dedim durdum. Bu hayattan alacağım var dedi durdum. Bu hayat bana çok gördüklerini başkasına kepçeyle aşevinde dağıtır gibi dağıttı dedim durdum.. Ben zaten bir dedim, bir durdum, bir de bıraktım.. Hayat olmayı hayal ettiğim sahnede bana bir acıyı izleterek üzerine bir de alkışlatarak gösterdi ki, bana hiçbir sikim borçlu değil.. İşte bu bana gösterdi ki; ya izlemeye ve alkışlamaya devam ederim ve bir köşede şikayet ederek geberip giderim, ya da tırnaklarımla hak ettiğimi söküp alırım.. Kemana geri başladım, parmaklarım sızlasa da durmadım dün. Yogaya geri başladım, kaslarım yırtılmaya yüz tutana kadar bırakmadım, güzel bir duşla acısını hafiflettim sonra. Yazmaya geri başladım; kaçmadan en karanlık yanlarımla, yüzleşerek, şikayet etmeden, mağduru oynamadan, kimsenin de kahramanı olmaya çalışmadan. Kitap okumaya geri döndüm, en çokta kendimi anlamak için. Yürüyüşlere çıktım, karşılaştıklarımın canı cehenneme yeter ki köpeğim ve ciğerim mutlu olsun. Ve dans.. Ben onu bıraksam da o benden hiç vazgeçmemişti, şimdi sıra onda.. Ha böyle dediğime bakmayın, bunları son bir haftadır yapmaya başladım. Zaman sikimde değil.. Durmayı, bırakmayı ve izlemeyi kenara fırlatıp atmaya bugün karar vermiş olsam bugüne devrim günü derim. Ve ben tam bir haftadır kendi devrimimin kas yırtılmasına şahitlik ediyorum.. Tolstoy 80 yaşında bisiklete binebildiyse, ben 32 yaşımda niye virtüöz olamayayım..
Hayatının maestrosu olursan, dans edişlerine eşlik eder her şey..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın