
Bu şehirden gitmek istemiştim, gitmesem olur mu?
Dünün bir kısmı yok, o derece kafam güzeldi. İyi ki içmişim diyecek kadar eğlendim. Yine de uzun bir süre bunu tekrarlayacağımı sanmıyorum..
Biliyor musun sadece karşımda duran televizyonu, dinlediğim şarkıyı, masada duran Atatürk portresini, yanımda yatan köpeğimi yazasım var. Fazlasını akıtasım yok, eksik bırakasım var.. Sadece eğlenmiş olmanın keyfine varmak yerine, gece sonu sızmış olmanın hüznü çöreklenecek gibi üzerime.. Şimdi yazımı yazacağım, kıçımı kaldırıp yoga pratiği yapacağım, kemanımla zaman geçireceğim, köpeğimle çamlığa çıkıp kitap okuyacağım ve saat daha 11..
Hani günlerdir yazdıklarım var ya hepsini tek kelimeyle silip atıyorum şuan.. Alter egoma hoş geldiniz..
Toplumun kurallarına aykırı olmak bile kendine kurallar koyarak oluşuyor. Ne gerek var, kaybedecek bir şeyi olmayanın özgürlüğünü yaşamak varken.. Her şey bitebilir, herkes gidebilir, her konu başarıyla ya da tam tersiyle sonuçlanabilir. Kendimi buldum, geri kalan her şey kaybedilebilir..
Hayatım bir çeyrek asrı geçti, özrü kabul eden biri olamadım. Bana göre bir şey yapan ya özür dilememeli yaptığının arkasında durup davranışlarıyla telafi edebilmeli durumu, ya da hiç yapmamalı.. Ama şimdi ilk kez tüm samimiyetimle karşınızda kendimden özür diliyorum.. Boktan kurallarla, çürümüş düşüncelerle, yıpranmış duygularla kendime eziyet ettiğim için.. Kabullendiğim birkaç gerçek var elbette; depresyona kafama göre girip çıkmak gibi bir şansım olmadığı gibi, terk edilme dürtümden dolayı beni terk edecek adamlarımı seçmem gibi, yapacağım dediğim şeylerin lafta kalmasının eyleme geçmekten daha kolay gelmesi gibi, yaralı insanları bulup iyileşmeleri için götümü yırttıktan sonra aslında bana zarar verecek düşmanlar yetiştirmiş olmak gibi, şarkı söylemeyi sevsem bile sesimi mahveden sigarayı asla bırakamamış olmak gibi..
Sürekli sınırlarımızın içinde kıvranıp, sonra da neden başaramadık diye sızlanıyoruz.. Daire içine alınan karıncalar gibiyiz. Bizim dairelerimizinse kalemi genelde bizim elimizde, ne ironik.. Yalpalaya yalpalaya daireden çıkmaya çabaladım aylarca. Öncesindeyse içinde bulunduğum daireyi mümkün olduğunca küçülttüm durdum.. Şimdi anlıyorum, yeni daire çizmek değil olay, daireyi komple silip atmak..
Huzurunuzda kendimden bir kere daha özür diliyorum; ne düşünülür, nasıl anlaşılır, ne doğru, ne yanlış, aman açıklayayım, aman yanlış yapmamış olayım, aman ya yakalanırsam, aman bana göre değil, aman savaşamam, aman ya başaramazsam, aman ya utanırsam diye diye daire oldu mu sana nokta kadar.. Kalıpların canı cehenneme, ne olacaksa olacak zaten, en rezil durumun içinden aydınlığa çıkmasını da bilir ve bir yolunu bulur insanoğlu.. Tanrılar yaratıyoruz, küçük insanlardan.. Onlara iman etmek için travmalarımız ve amigdalamız bize müthiş bir kokteyl hazırlıyor. O kokteylden shot attım defalarca, şimdi kusmak zamanı.. Kusup yeni kokteyller deneme zamanı..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın