Etrafımız uyaranlardan yürünmeyecek yoğunlukta.. Çeşit çeşit oyunlar, bambaşka eğlence şekilleri, susmak bilmez insanlar, sızlayan travmalar, göz alıcı ışıklar, öğrendiğimiz sınırlar, içinde kaybolduğumuz döngüler derken arayıp bulduklarımızın bazen aradıklarımızla pek bir ilgisinin olmadığını görüyoruz..
Şu sıralar beni şaşırtan nadir şeylerden birisi de meditasyon yapan insanların odaklanma şekilleri. Zihinlerini nasıl susturabiliyorlar, nasıl odaklanabiliyorlar hayretle izliyorum. Ne zaman meditasyona ve yogaya başlasam bir hafta demeden bırakıyorum. Odaklanmak sorunu şöyle dursun, kendimi disipline etmekte de çok zorlanıyorum..
Disiplin! Hayatımın en büyük sınavı. Sürekli sınansam, kendimi sınasam bile sonuç hiç değişmiyor. İstikrar sağladığım konular genel olarak fayda sağlamayan konular. Ödüm kopuyor kendime yararım olacak diye.. Bu aralar çevresel uyaranlar hayatıma yön vermeye başladı. Buna izin verecek kadar zayıf mıyım, yoksa sadece hazcı oluşumun kurbanı mıyım bilmiyorum. Bilsem de sonuç değişmedikçe nedeni bulmaya çabalamak sadece zaman kaybı gibi geliyor..
İstesek bile kendimizi soyutlama şansımız pek yok; sosyal canlılarız ve birlerine ihtiyaç duyabiliyoruz, çalışmak zorunda kalıyoruz, bazense zorunluluk hali olmasa bile kendimizi akışa bırakma adı altında kaybetmeyi seçiyoruz.. Her an manifesto yapacak kadar diş bileyen bir öfkeye sahip olsam da eyleme geçme konusunda bu aralar pek bir isteksizim..
Kendimi arındırsam; kafamdaki gürültüden, çevremdeki kalabalıktan, sızlayan yaralardan, beni kuklaya çeviren duygulardan, gerçekten kim olduğumu bulabilir miydim yine de?
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın