..SAHİ, NE ZAMAN VAZGEÇER İNSAN?..

Olmaktan haz almayacağım birine dönüştüm. Peki ne zaman ve nasıl? Bizi sevdiğimiz şeylerden alıkoyan, eskiden neşelendiren şeylerden artık keyif aldırmayan, kimi zaman yılgın, kimiz zaman geri dönüşü olmayan yollara sokan tam olarak nedir? Büyümek mi, öğrendiklerimiz mi, kaçtıklarımız mı, ata aktarımlarımız mı, yoksa hepsinin bir sonucu mu? 

Kendimle yola çıktığımdan bu yana savaşlarım daha sertleşti. İnsanın kendinden kaçmamak için verdiği savaş meğer ne de zormuş. Sevdiğin şeyleri yeniden öğrenmek, sevmediklerinin nedenini anlamak, yanlışlarda ısrar edişlerin temelini bulmak, bu ben bu döngüyü biliyorum ya diyerek o döngüden kendini uzaklaştırmaya çalışmak, yeni bir kimlik kazanmak. Her biri için müthiş bir dirayet ve sabır gerekliymiş meğer..

Onca sorgulama ve yüzleşme arasında sıkışıp kalmışken, belki de asıl sormam gereken bazı soruları es geçmişim. Bunu da dün öylesine bir konuşmanın göbeğinde derin derin nefesler alırken anladım.. Yapmaktan keyif aldığım şeyler var mıydı, her yaşımda. Beni heyecanlandıran şeyler var mıydı, zaman zaman. Peki sonra ne oldu da yavaş yavaş hepsi çürüyüp yok oldu?

Kronolojik gitmek alfabetik gitmekten daha çok iş görecek sanırım.. Birçoğumuzun üniversite için hayalleri vardır, benimki pek somut şeyler değildi. İyi bir insan olmanın her yönünü tatmak be öğrenmek önemliydi. Sadece iyi niyetli, yardımsever ve dürüst olmak, olmaya çalışmakla kalmadım elbette. Kimi zaman yanlış ilişkiler kurdum, kimi zaman ilişkilerde yanlışlar yaptım. Aslına bakarsanız insan ilişkilerim dışında herhangi bir şeye yatırım yapmadım demek daha doğru olur..

Olmayı umduğumla, olduğum insan arasındaki uçurum git gide açılmış. Gölge yanlarım aydınlanmak istedikçe onları karanlığa tıkmak konusunda baya bir çaba harcamışım. Bu çaba enerjimin tüketiminde hayli rol oynamış.. Biliyor musun bu bastırmaların sonu kaçınılmaz; ani öfke patlamaları, duygusal yıkıntılar, ani tetiklenmeler, mevsimden hızlı değişen ruh halleri, bağımlılıklara yatkınlık, iyi gelenden uzaklaşmalar, karar mekanizmasının zayıflaması gibi yan etkileri var..

Peki ama onca şey yazdım ve yaşadım bu savaşı kaybedecek körlüğe neden olan neydi? Neyden vazgeçtim de hırslar ve hayaller defterini okuyamaz hale geldim? 

Son bir aydır kendimle yoğun bir yüzleşme yaşadığım konusunda hem fikiriz. Lakin bu bazı şeylerden hala kaçtığım gerçeğini değiştirmiyor. Buna hakkım var, olmalı. Sonuçta bir alim ya da bilge değilim bir insanım ve her şeyi anladığım ölçüde doğru yapmak zorunluluğum yok. öyle mi gerçekten? 

Hayata gelmiş her canlının bir amacı olduğuna inanan biriyim. İşte çelişki burada başlıyor.. Kimim ve neyim sorusuyla kendimi oyalamak, kim olduğumu bulmak için yola çıkmaktan daha kolay. Kolay gibi görünüyor. Sorgular bitmez, yollarsa bir yerde tükenir ya yenisine başlarsın ya da oturup biraz dinlenirsin. Beyin kimyamı değiştirebilirim lakin yapısı aynı kalacak. Sorgulamak benim ata sporum evet, neyi sorgulayacağımsa benim seçimim.. 

Bir türkü tutturmuşum aylaklanıyorum. Kendim savaştım kendim yenildim, yanlış.. Bana inan bir ailem, sevgisinden şüphe duydurtmayan dostlarım, koşulsuz seven köpeklerim var. Bir yerde hep ışık ve ses oldular hayatımda. Ben kabul etsem de etmesem de. Evet kendim savaştım, kendim yenildi, doğru. Ama hiç yalnız olmadım.. Güçlü olan insan temalı konuşmalar, başarıya gidenin yalnızlığıyla ilgili hikayeler sosyal medyada cirit atıyor. Tamamen yanlışlar diyemem elbette, ben de kaybettim insanlar çoğu seçimlerimde.. Ama hepsini değil.. 

Hastalığın en karanlık anlarında başımı yorgandan çıkarmadan yaşamaya yeminli gibiyken kapıma kahve gönderen bir ailem, evden asla çıkmadığım dönemlerde sokağımda adımı seslen dostlarım, yere kapaklanarak ağlama krizlerine girdiğimde yüzümü yalayıp ben buradayım diyen sevgili köpeğim.. O dönemlere tekrar dönerek sebepleri arayacak olursak bu yazı manas destanına dönüşür. Bizimse bir kahvelik vaktimiz var bugün..

Sıkılmak iyidir, insana olması gerektiği yerden uzaklaştığını hatırlatır aslında demişti bir yazar. Bakış açısı ne kıymetli bir erdem. İlaçlar kontrolsüz bırakılmamalı demişti kardeşim ne önemli bir yardım. Kaçma, savaşmak zorunda değilsin elbette ama kaçarsan kaybedersin demişti dostum ne kıymetli bir öğüt.. 

Nerede kayboldum biliyor musun; kendime yeni eve çıkınca bir düzen kuracağıma dair söz vermiştim, hatta bu şehirde bu son denemem demiştim, sözümü de tutarcasına yeni kurallar belirledim ve denemeye başlamıştım. İlk aylar her şey yolunda gibi olsa da önce kendime verdiğim sözlerden uzaklaştım, sonra bana iyi gelecek gerçek arkadaşlıklarımdan uzaklaştım, sonra uykunun sağlıklı saatlerinden ve sağlıklı beslenmekten uzaklaştım. Zar zor toparlamaya başladığım sağlığımla büyük bir kumar oynadım. Sonuç, kasa daima kazanır.. 

Yaş 27, kendime sarılmam gerektiğini anlamaya başlamışken seçimlerimi yeniden revize etmişken vazgeçtim. Yaş 29, ya daha da kaybedeceğim benliğimi ya da yeniden başlayacağım seçimlerimi revize etmeye.. Nerede kaybettim neşemi, enerjimi, heyecanımı, hayallerimi biliyorum. Kendinden kaçan, yine kendini aramak için döner durur kendi etrafında ama bilerek ama bilmeyerek..

Ve ben bugün yeniden anlıyorum neye ihtiyacım olduğunu ve kim olmak istediğimi.. Şanışer’in dediği gibi ”umudum iyi biri olarak anılmak bir gün, tek isteğim eve dönmek ve anneme sarılmak şuan..”

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın