Verdiğiniz en büyük savaş ne? En cüretkar adımınız neydi? Gerçekleşmeyi bekleyen hayalleriniz var mı? En son neyi ertelediniz? Kaçtığınız bir korkunuz?
Soru sormayı cevap almaktan daha mı çok seviyorum bilmiyorum. Burada sorduğum her sorunun yanıtsız kalışı canımı sıkıyor mu, onu da bilmiyorum.. Neyse on binlere ulaşana kadar kendime bir şeyleri itiraf ederek devam edeceğim bugün..
Başlangıç tarihi 2021 olsa gerek belki de 2020 tam hatırlamıyorum. Bipolar olduğumu öğrendiğim zamanlar işte. Verdiğim onca savaşın, yaptığım seçimlerin, kararsızlığımın ve fevriliğimin koç burcu oluşumdan kaynaklı olduğunu sanışlarım, kendimi dolaba saklayıp bunun dönemsel yorgunluktan ötürü olduğuna inanışlarımın üzerine şimşek gibi çakan gerçekle karşı karşıya kaldığım o yıl.. Kötü bir ayrılık, bitirilmesi gereken bir eğitim hayatı, sınanmalarla dolu arkadaşlıklar, kalmakla gitmek arasında sıkışılan bir dönem.. Uyanılamayan kabus gibi.. Bugünden o zamanlara bakıyorum da, zaten bugünlerden geçmişe bakmak hep daha kolay, asıl mesele yaşıyorken o anı bakabilmek ne olduğuna..
Hayatımı masalların ve filmlerin pelerin takmış kahramanı gibi yaşanılacağına inandığım zamanlar dünyayı sevmek sanırım daha kolaydı.. Gerçi şuan da nefret ettiğim söylenemez, hatta maalesef nefret duygusuna sahip biri değilim. Olamadım pek..
Hevesle başladığım çoğu şeyi, yazmak dışında, hemen bırakışlarım. Aşkın heyecanına kapılıp kısa zamanda sıkılışlarım, kaosun ve karmaşanın hazzına varınca şikayet edişlerim. Kararsızlıklarım. Odaklanma sorunum. Kim olduğumu bulamayışım. Kendi tevazuma yenik düşüşlerim, başa bela açmak konusundaki nokta atışlarım. Asla para biriktiremeyişim. İhtiyacım olanın dışındaki şeylere sahip olma çabalarım. Aklımdan şüphe duyuşlarım. Duygularıma ket vuramayışlarım. Zaaflarımın peşinden gidişlerim. Aklen dağınıklığım. Ruhen çoklu kişiliğe sahip oluşum. Hemen her şey olmalı arzum. Bazen gözümün önünde olup bitenleri gözden kaçırmalarım. Bana iyi gelecek olanı tercih edemeyişlerim. Çeneme mukayyet olamayışlarım. Dalgınlıklarım, dargınlıklarım. Potansiyelimi gerçekleştirmeliyim derken bile korkularıma teslim oluşum. Tabularımla yüzleşmelerim. Geçmişin hesabından sıkılmışlığım. Geleceğin kendisini beklemekten vazgeçişlerim. Hayır ve şerri ayırt etmekte zorlanışlarım. İnandığım şeylere sıkı sıkıya bağlanışlarım. Eğlenceye kendimi bırakışlarım… Hepsi tualimin derin bir parçası..
Hastalanmak anlatmakta en çok güçlük çektiğim konu sanırım.. Hem en zayıf düştüğüm anlara sahip, hem de beni en çok güçlü kılan şey.. Her konuda iki yönlü düşünebiliyor olmak, empati yapabilmek, dünyayı anlamak daha doğrusu anlamaya çalışmak kendi dünyamı, uykudayken bile aktif olmak hayata karşı, siyahın beyazın derinine girebilmek, duyguların dilini konuşabilmek, düşüncelerin temeline inebilmek gibi çok yönlü bir yaşam sunduğu gibi bir o kadar da yorucu ve kırılgan biri haline dönüştürüyor insanı.. Anlıyorsun, anlaşılamıyorsun, bu anlaşılamama hali bile anlayışla karşılıyorsun. İşte bu durumda belirli seçenekler doğuyor, nazikçe anlayışsızlığa göğüs germek ya da seni anlıyorum maalesef sana rağmen seni anlıyorum ama bu bende yarattığın kırgınlığı değiştirmeyecek diyerek tepki göstermek. Ya da sadece anlamak ve tepkisiz kalmak. Anlamamazlıktan gelmekte seçenekler arasında fakat ben bunu uzun süre yaptım kimse gocunup gücenmesin ve aptal oluşuyla yüzleşmesin diye o zaman da işler pek eğlenceli olmuyor. Yine de kimileri için köşede duran bir seçenek..
Yarın benim için yeni bir başlangıç. Bunun pazartesi olmasıyla ilgisi yok. Her şeye anlam yüklemeyi sevişimle ilgisi var.. Saçlarımı boyattım, evimi temizledim, yazımı yazıp kendime yeniden programlama yapacağım. Yeni bir yeni bir başlangıç diyerek..
Son zamanlarda önüme hep keşfet videolarında kendini 6 ay kampa al değişimi gör, şunu yap değişimi gör, bu kadar çalış değişimi gör gibi videolar çıkıyor. Bu sosyal medyanın algoritmasıyla alakalı biliyorum, yine de ben evrenin mesaj gönderme ve enerji dağılımına inandığım için bunu matematik olarak kabul etsem de mesaj olarak görmeyi tercih ediyorum. Bir şeyin doğrusunu biliyor olmam, doğruyu seçeceğim anlamına gelmiyor sonuçta.. Bu itiraflar silsilesi yazısı aynı zamanda kendimi nazi kampına sokacağım bir manifest.. Her an gözlemlediğim duygu, düşünce ve davranışlarla bezeli yazıları yazmaya devam edecek olsam da kendimi zorunlu sokacağım kampın sonuçlarını da yazacağım.. Başarmış insanlar bize sadece sonuçlardan bahsediyor. Yatırım yap, kendini sev, kendine inan, hayal kur ve daha bir sürü zırva.. Herkes doğum sonunda bebeği olan aileyi tebrik eder ve güzelliklerinden bahseder. Kimse kaç kere çabaladığından ve başarısızlıklarından bahsetmez..
Şimdilerde 29 yaşındayım, eğer 19 yaşımda yapmam gerektiğine inandıklarımın peşinden gitseydim bugün ne olurdum bilmiyorum. Ama bugün yapmam gerekenlerin peşine düştüğümde 39 yaşımda ne olacağımı biliyorum..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın