Alışkanlık kazanmak süreklilik gerektirdiği kadar yerine koyacağınız eski bir alışkanlığı yıkmayı da gerektirir. Yıktım. Peki günlerdir düzenini bozmadığım tek şeyi bugün yapmamış olmak daha doğrusu sırasını bozmuş olmak bu alışkanlığı edinemediğim anlamına mı gelir, sanmıyorum.. Rutinleşen bir durumun sadece yerinde kaydırma yapmış olmak bazen kendine ödül vermiş gibi oluyor. Bakış açısı diyelim..
Kendinizin ya efendisi oluyorsunuz ya da kölesi. Aslında her iki durumda da kendinize hizmet ettiğiniz için pek bir sorun yok. Tabi farkına varan ve değişimi getiren şey efendi olarak bilinçli seçimler yapabilmekte saklı. Ha derseniz ki kardeşim ben böyle iyiyim, rutinler kalıcıdır ve koruyucudur o zaman kaldığınız yerden güne devam edebilirsiniz..
Kendimi yenebilmek için önce yarattığım cehennemden sağ çıkmam gerekiyordu. Bu yazıları okuyabildiğinize göre de bunu başardım sayıyorum.. Gün içinde yaptıklarımı değiştirmek yeterli sandım, değiştirdim, yetmedi. İşim dolayısıyla zorlandığım bir hayat yaşıyorum sandım, değiştirdim, yetmedi. Şehir yıllarca beni tutsak etti dedim, değiştirdim, yetmedi.. İnsanlar dedim, anlayacağınız üzere yetmedi.. Dedim, çok şey dedim demesine de, bunu bana ben yapıyorum demedim, yeterliydi..
Ve dedim, sana senden başkası, dedim.. Devamı aklımın özel arşivinde kalacak, şimdilik.. Gördüklerim, yaşadıklarım, duyduklarım. Kafam almadı, kaldıramadı.. Direnmek ruhumuzda var be. Devrimci olan ruhumu korkak bir burjuvayla yer değiştirmeye zorladım.. Kaçabilmek için. Saklanan insanın en büyük arzusu bulunmakmış aslında. Ve kimse saklandığım yere ulaşamadı, muhtemelen denemediler bile. Bense o dolabın karanlığına yavaş yavaş alışmıştım, beklerken.. Gelmeyecek olana ikna etmek bile zordu kendimi. Çünkü ses tellerinden ben kahraman beklemiyorum tınıları yükselirken, zihin kıvrımlarınsa aksine seni biri gelecek diye oralarda oyalayıp bekletiyormuş.. Canım doktorlarım neyse ki doğru tanı hayatımı kurtardı.. Kendimle olan savaşımda karşımda dünya var sanıyordum, alacaklıydım da dünyadan. Gerçi bu konu hala münazara ediliyor, muhtemelen davacı olarak kazanacağım, zamanı var.. Her neyse.. Sis aralanınca, bakıyor insan karşısına bir ordu beklerken savaşmaya değer, hatta yenilmeye değer, bir tek kendisi var karşısında.. Çokta şaşırtmıyor ya insanı olsun, biz yine de şaşırmış gibi yapıp zaman kazananlardan olalım..
Bir savaş akılla kazanılırsa zafere layık sayılır, meydanda kan dökülen hiçbir savaşın galibi yoktur.. Aklımın, kalbime mağlubiyeti benim zaferimdi.. Şimdi asıl mesele şu ne onla ne ötekiyle olmaz, olamaz.. İkisinin ortak paydasından çıkarılacak sonuçlar var.. İşte aklımın imparatorluğunun, kalbimin sınırlarına erişmesini sağlayan anlaşma tam olarak bu.. İmparatorluğun yıkılması karşılığında, sınırların ortadan kaldırılması.. Adil bir dövüş, kansız bir zafer..
Akıl itibarını, kalpse aşkını geri kazanabilmek için aynı cephede.. İşte bu kendimi alt ederek kazandığım en büyük savaş.. Kendi cehenneminden, Laleli’ye doğru gidebilme cesareti gösterenlere..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın