..ÇOKTAN SEÇMELİ AŞK..

”Senden bekleneni, sana emredileni yada seni kurtaracak olanı değil, kalbinin derinliklerinde yatanı seç.” Aşk; bazen insana ıstırabını saklama gücü verir, bir öpücük kişisel kıyametinizin en büyük alameti olabilir. Ve bazı sonlar felaketle sonuçlanmış ama yarım kalmış bir proje gibi hissettirebilir.. Yani bu aşkın kalpazanca bir yönü var..

Aşk, birine seni mahvetme yetkisi vermek ve bunu kullanmayacağına güvenmektir der Antuan Quentin.. Kader, bütün ihtimallerin toplamıdır ve kıyamet tüm ihtimallerin aynı anda gerçekleşmesidir, aşkın kainatta bahar temizliği yaptırmıştın bana diye ekler Ruhi Mücerret.. Birbirini umulmadık şekilde bulup, beklenmedik şekilde kaybedenler için aşk izahı paketleyip duygularını mizaha dönüştürmek, hayatta kalmak için seçtikleri bir yoldur..

Aşkta dublör kullansak sorumluluğunu almaktan ve vicdani kasılmalardan kurtulmak, son virajda karşımıza çıkacak hayal kırıklığından kaçabilmek mümkün olur muydu? Birisine mesuliyet yüklü bir teslimiyetle kendini bırakabilmek, intiharın süslenmiş hali sayılmaz mı?

Köksüz medeniyetimize kadim krallar/kraliçeler ataması yapacak kadar kendimizden geçmeyi seçmek mi aşk?

Kendi hikayemizin başrolü değil de figüranı ya da dublörü olmamıza yol açacak kadar kimyamızla oynayan aşkı hayatımızda tutmak için niye çırpınırız peki? Bunca süslü sorgulamanı basit bir cevabı olması sizde hayal kırıklığı yarak olsa da bence sorun yok. Neticede hepimiz hayatımızda en az bir kez büyük bir hayal kırıklığına yol açmış ya da maruz kalmışızdır.. Cevap basit; yaşamı hissedebilmek için.. Shakespeare olmak ya da olmakla başlarken cümleye ve devam ettirirken cümlesini; yoksa kim dayanır zamanın kırbacına, zorbanın kahrına, gururun çiğnenmesine, sevgisinin kepaze edilmesine, kanunların bu kadar yavaş yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine derken aşkın hayatı katlanabilir kılışına şiirsel bir kılıf mı sunmuştu bize? Haklı olabilir miydi?

Aslında yüzyıllardır şairler, yazarlar, müzisyenler, ressamlar aşkın ve kainatın eserlerini önümüze koyarak bize bir harita çıkarırlar. Yaşamımız boyunca tanıştığımız insanlar ve edindiğimiz bilgiler bize bir maneviyat haritası oluşturur; bu haritaya bakıp hududunu cetvelle çizmeye çalışırsa insan hayatımıza katkısı olan şeylerle hayatımızdan çalınan şeyleri tespit edebilir ve bir yolculuğa çıkabiliriz.. Biraz karmaşık bir yol olarak görünse de Alice’deki tavşanın dediği gibi asıl mesele nereye varmak istediğin, onu bilmiyorsan gittiğin yolda önemsizleşiyor. Çünkü harita yolun kendisi değildir..

Aşk insana padişah gururu yaşatırken, zaman akrep ve yelkovandan daha hızlı akıyor.. Ve kalbin darmadağın olduğunda kontrol edilemeyen afetin krizini yenilgiyi baştan kabul etmiş komutan gibi mağlubiyet ordunla beraber değil tek başına tadıyorsun.. akrebin tümüyle hızlı akmasını ve aklının karmaşasının son bulmasını istesen de nafile..

Aşksız geçen günlerimi ömürden saymıyorum demiş şair.. Onca duygu karmaşasının sonunda insan yeniden duymak istiyor, korkma ben varım diyen birisini..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın