
Birkaç kulaç sonra karaya vurma heyecanıyla kulaçlarını hızlı atmaya başladı.. Her solukta ağzına kaçan bir iki damla tuzlu suyu tükürmek yerine yutuyordu buna aldırış edemeyecek kadar karaya odaklanıyordu.. Ayak uçlarında sinsi kramp girişlerine bile aldırış edemeyecek kadar kadar odaklanmış durumdaydı.. Parmak ucunun suyun tabağını hissetmesiyle odaklanmasına bir darbe indi ve bir anda kulaç atmayı bıraktı. Ayaklarını yavaşça yere doğru bıraktı.. Duraksadı.. Suya temas etmekten imtina ettiği burnundan derin ve yavaş bir nefes aldı.. Nefesini bırakırken aklından tek bir şey geçiyordu, peki şimdi ne olacak? Karaya çıkmak yolun sonu, varmak istediği yerde yeni başlangıcınsa ilk adımıydı.. Yapmadı ya da yapamadı.. Fark eder mi, kesinlikle fark eder.. Yapamamak merhamet duygusunun temellendirdiği içsel bir yerden gelir, yapmamaksa kibirden..
Her eylemin etki-tepki kapsamında yarattığı bir sonuç var. Sabah uyandığınızda ilk adımınız yüzünüzü yıkmak mı, yatağınızı toplamak mı, duşa girmek mi yoksa alarmı ertelemek mi? Fark eder mi, kesinlikle fark eder.. Yatağı toplamak, yüzünü yıkamak, dişini fırçalamak duşa girmek hayata karşı duruş geliştirdiğiniz ve disiplini olduğunuz yönlerinizi geliştirir. Oysa ilk iş alarm ertelemekse geçmiş olsun kendinden ve hayattan kaçan bir burjuva kadar korkaksınız demektir.. Yüzleşmesi zor, muhtemelen ilk tepkiniz kaşlarınızı çatarak cümleyi bitirmek olacak.. Seçimlerimiz bunlarla da kalmayacak gün içerisinde; ilk öğününüz bedeninize yaptığınız bir iyilik mi yoksa organlarınıza yapacağınız bir darbe mi, hayatın içerisindeki kimliğinizden ötürü işe mi gitmek zorundasınız yoksa zaman size ait mi bunlarda seçimlerimizin kontrolümüz dışındaki etkenleri elbette.. Her salise bir sonraki saniyeleri oluşturmak için canını verirken bizler dakikalar içinde bir sonraki saatlerimizi kolayca harcayabilen seçimler yapıyoruz..
Otomatikleşmiş seçimlerimiz kimimizin hayat asistanı olurken kimimizin celladı haline bürünebiliyor.. Kendi ayağına çelme takmayan alışkanlıklarımız varsa; okumak gibi, yazmak gibi, sağlığımıza etken spor ve beslenme gibi bunları kendiliğinden yapabiliyor olmanın hafifliğiyle zihin kıvrımlarımızın oksijene ulaşmasını kolaylaştırabiliyoruz.. Elbette herkes bu kadar anormal değil, kimimizde diğer aptallar gibi sıradan alışkanlıklarımızı otomatikleştiriyoruz.. Alarmı ertele, yorgun argın uyan, kendini sıradanlığa teslim et ve bırak akreple yelkovan senin yerine zamanı eritip biran önce uykunu getirecek kadar hızlıca birbirini kovalasın..
Soluk soluğa, terlemiş bir şekilde gözlerini açtı.. Rüya mıydı, kabus mu? Vücudundaki su damlaları uyurken gördüğü denizin gerçek hayatına tezahür etmesi olabilir miydi, yoksa sadece terlemiş miydi? Rüyanın bir mesajı var mıydı, yoksa yüzmekten korkan birinin zihninde bastırdığı yüzme arzusu mu onu o denize sokmuştu sadece? Karaya ayak basmış olsaydı ne olacaktı, yüzmeye devam ederek okyanusu fethedebilir miydi sonuçta rüyadaydı neden olmasındı.. Gözlerini ovaladı, Bedeni kadar aklı da terlemiş durumdaydı.. Bedeni içsel zehrini terle atmaya çalışırken aklı zehri nasıl kusabilirdi.. Saatine baktı, erken olduğu kanaatine vardır, alarmı erteledi ve zihnin dehlizine doğru yeniden yolculuğa çıktı.. Oraya vardığında okyanusun çöle döneceğinden habersizdi.. Zamanın tik taklarında kendini rüyanın varlığına teslim etmişti..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın