..MEZUNİYET YANILGISI..

Bitmesini beklediğiniz, aslında çoktan vazgeçtiğiniz şeyler gerçekten bitme aşamasına geliği an gözümüze güzel görünmeye başlayabilir.. Lisenin bitip üniversiteye başlamanın hayalini kurduğunuz zamanları düşünün; renksiz üniformaların (gerçi şu an üniforma diye bir şey kalmamış olabilir emin değilim) giyilmesinden sıkılmak, gereksiz olduğunu düşündüğümüz birçok ödevin, kopya hazırlanan sınavların, emekliliği gelmiş öğretmenlerin sıkıcı ders anlat(ama)ma biçimlerini, bozulan arkadaşlıkların bir an önce bitmesini beklediğiniz günleri.. Mezuniyetin olduğu an aslında bitmesini o kadar da istemediğinizi hatırlıyor musunuz yoksa bu durumu hiç yaşamayanlardan mısınız? Her neyse.. Bu durum ilişkilerimiz içinde geçerli aslında.. Size iyi gelmediğini düşündüğünüz, yanında güvende ve huzurlu hissetmediğiniz, çatışmaların yoğunlukta olduğu insanları düşünün. Aslında her iki taraf içinde iletişimi bitirmenin sağlıklı olduğunu anlamış olsanız bile bir yanınız alıştığı iletişim şeklini bozmaktansa katlanmayı seçmez mi? Ya da gerçekten insanlarla sağlıklı ilişki kuranlardan mısınız?

Kendime, iyi gelmeyen şeylerin listesini çıkardım; sağlığımı kötü ekileyen yiyecek içecekleri, ruhuma iyi gelmeyen insan davranışlarını, aklıma zarar veren alışkanlarımı tek tek yazdım.. Hepsiyle ilişkili olan tek bir yer vardı, oturduğum sokak.. En azından uzun bir süreye yayılan bu keşfin sonucu hep sokağa çıkıyordu.. Öyle alışmışım ki oraya ne kadar kötü etkilendiğimden şikayet etmenin alışkanlığını edinmiş olmama rağmen oradan uzaklaşmak fikrine varmamak için elimden geldiğince bununla yaşamaya çalıştım.. Kötü alışkanlıkların tek bir ortak özelliği var; siz onu ya da onları bırakıp dönüştürene kadar sizi sonsuz bir dibe çekmeye devam eder.. Sigara sizi kanser edene kadar, hareketsizlik vücudunuzu katılaştırana kadar, kötü insanlar ruhunuzun son kırıntısını sömürene kadar, polenler nefesinizi kesene kadar, uykusuzluk bilincinizi kaybettirene kadar durmaz..

Ya devam edersiniz ya da dönüştürürsünüz.. Her ikisi de sancılı süreçlere sahip olsa da ikisinin de sonuçları epey zıt yönlere götürür.. Peki buraya kadar aslında her şey normal.. Yani spesifik örneklerin sonuçları neredeyse kesin, peki geri kalan şeyler? Mesela aşk, insanı hayal kırıklığına uğratma ihtimaline rağmen yaşamaktan kaçılmalı mı aşktan ya da bahçesine emek verdiğin sokak seni yoruyor diye her şeyi bir kenara atıp oradan hemen uzaklaşılmalı mı ya da sevdiğiniz insanların hataları var diye hemen iletişimi kesip atmalı mı?

İki sorum var; herhangi bir konuda bu yanılgıya düştüğünüzü düşündünüz mü, gerçeklikle yanılmasının ayrımı için nasıl bir yol izlediniz?

Aklına sor kızım, kalbin cevabı bilir kızım, bedenin cevap verir kızım, tecrübelerine danış kızım, yenisini dene kızım.. Güzel, yani akıllıca yöntemler elbette.. Asıl sorum şu; bitme üzere olduğu için aklım illüzyon yaratıyor düşüncesi ya büyük bir yanılgıdan ibaretse o zaman bu paradoksla ne yapabilirim?

Ne yapılır şimdilik bilmiyorum, hatta uzun uzun yazmak için hangi kelimeleri seçmeliyim emin değilim. Karar ver ve yap. Dene; başarırsan mutlusun, başaramazsan belirsizliği ortadan kaldırmış ve sonucu görmüş olursun. Hareket et, hiçbir yere varamazsan bile yeni manzaralar görmüş olursun.. Gerçekten de bilmiyorum, bir şey hariç.. En kötü karar bile çoğu zaman kararsızlıktan iyidir..

Duygularımız yanılsamalar için aynalama görevi görebiliyor kimi zaman.. Kapılıp gitmek hayli normal, yine de boğulmamaya çalışın..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın