
”Bir sonraki bölümü bilmiyorsan yazara güven, yazana bırak..”
Kapüşonu seni çok güldüren aklını sustururcasına kafana geçir, kulaklığı tak, sokağın küçük hapishanesi sayılan kaldırıma adımını at, müziği aç lakin ses zihnini zımparalamasın, eski düşünceleri ve olayları yol haritası gibi önüne koy..
Laleli’nin keşfi için ya turist olcakasın ya gezgin.. Lakin unutma gezginler kaybolmazlar çünkü keşfetmek olarak bakarlar her adımına, turistlerse ya kaybolur ya da asıl manzarayı kaçırır.. Herkes başında gezgin olduğuna inanmak ister, kim maceraperest olmak yerine kaçak bir korkak olmak istesin ki.. Kimliğinizin ne olmasını istemeniz elbette onu oluşturmakta etkili olsa da asıl önemli olan hep seçimleriniz ve rutinleriniz olacaktır.. Laleli’nin sihri de tam olarak burası işte.. Herkesin hikayesine kalem değdiren yazarlar, şairler ve senaristlerle dolu bir giz barındırır içinde.. ”Ömür hanımla güz konuşmaları” bu kaldırımlarda yazılmış bir yaralı şiir mesela.. Göğe bakmak burada daha bir mavi.. İnsanların telaşı burada daha bir sakin gelir insana.. İşte tam bu mahallenin ortasında durmuş dünyaya doğru yürümeye başladığınızı düşünün..
Geçmişte olan biteni düşün deyince aklıma ilk olarak son anlarda yaşadığım geçmiş geliyor, çocukluğuma inmenin sırası daha sonraya kalıyor çoğu zaman.. Travmaların kökü çocuklukta oluşmuş olsa bile bana daha çok ne yaptığımızın farkında olduğumuz yaşlar asıl travmaları oluşturuyor gibi geliyor. Gerçi onunda ismi tetiklenme ve travmanın açığa çıkması yine de bilinçli seçimlerimizin bilmeden seçtiklerimize nazaran daha zarar verici olduğunu düşünmeden edemiyorum..
Kapüşon, kulaklık, sonbaharın çişeleyen havası, hafif seste müzik, kahve bana yürümenin lütfunu hatırlatıyor. Bu arada evet, yürürken de kahve içilebilir, yanmayı göze alabiliyorsanız..
Aktarılmaktan kaçınan düşüncelerin aklımı yiyip bitirdiği anlarda yazmayı bir kurtuluş yolu olarak seçenlerdenim. Baktım ne aklım hücuma uğrayan düşüncelerle savaşmak istiyor, ne de yazacak kelimelerim kalmış çıkıyorum Laleli’nin kaldırımlarına yürüyorum öylece.. Şu sıralar düşünmek, konuşmak, yazmak ve yürümek dörtlüsünden hiçbiri seçimlerimin arasında değil.. Oh diyorum oh olsun, kendimden çalarak cüretkarca dağıttığım ne varsa bendekini bitirdi. Şimdi bunların birikmesi için gerekirse Laleli’den bile uzak kalmak gerek..
Rastlaşmaların büyülü hikayelere sebep olacağı, akıldan geçenlerin sansüre gerek duymadan anlatılacağı, anlaşılanların doğruya en yakın olduğu haliyle anlaşıldığı, cesaretle adım atmakla hayata bodoslama dalındığı, telaştan uzak, karanlıktan ırak, kibrin gölgesinin olmadığı, neşenin hazzına varılan bir gün olması için çıkılan yolda geçmişte olduğunuz kişiyle değil bugün olduğunuz kişiyle konuşun.. Laleli’nin kaldırımlarında haliniz hazırken kimliğinizi bulmak yolundaki seçimleri yapmaya, düşünceleriniz geçmişin hesabını kapatmak için çabalasa bile yolsa yürüyenin bugünkü sen olduğunu unutmaman dileğiyle..
Dağılmış ve kaybolmuş olmaktan korkma, bazen toparlanabilmenin tek yolu budur..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın