..GELECEKLE EMPATİ YAPMAK..

Duygular üzerine düşünüp durmanın verdiği tuhaf bir pişmanlık kıpırtısı var.. Bu kıpırtının sızdığı kıvrımları görmeye başladıkça esas pişmanlık duygusu üzerine düşünmeye başladım..

Korku, neşe, tiksinti, öfke, üzüntü duygularının en temel görevi hayatta kalmamızın yollarını inşa edebilmek. Peki pişmanlık?

Diğer canlılardan farklı olarak düşünsel anlamda analiz yapabilme yeteneğine sahibiz. Bu bir güç mü yoksa lanet mi bilmiyorum, hikayeyi kimden dinlediğinize bağlı biraz.. Peki insanı sadece depresyona sürükleyen, anksiyeteye sebep olan bu pişmanlık duygusunun hiç mi faydası yok? Karamsarlığın mihenk taşı olmak yerine bize bir gelecek inşa ettirmez mi? Geçmişi sadece ah, tüh, vahla anmak yerine pişmanlıklarla harmanladığımız şeyleri zırh olarak dönüştürebilir miyiz?

Durmak eylemi.. Etki-tepki prensibi.. Dürtüsel davranış biçiminden bilinçli davranış biçimine yani eyleme geçmek.. Ve elbette özgürlük.. Özgürlük; dürtülerinin aleyhine, dürtülerine rağmen karar alabilmek.. Öylece kelimeler silsilesi..

Hayatımızın on yıl sonrasını tam da bugün inşa ediyoruz. Seçtiklerimizle, vazgeçtiklerimizle, gittiğimiz yerlerle, uykuya daldığımız gibi uyanmalarımızla, işin içine katalizör görevi görecek olan genetikte eklendiği an, ee ne duruyoruz hayallerimizin helvasını kavurmak için..

Bir masa etrafına uzun süreli arkadaşlarımızı toplasak, bunlarla uzun zaman görüşmediğimizi eklesek mesela o ilk görüş anında herkesin ne denli değiştiği ilişir önce gözümüze. Kimi fiziksel, kimizi zihinsel, kimi statüsel olarak.. Onların nezdinde aynı değişime maruz kalan kişiyse bizizdir aslında.. Kendimize her gün maruz kalmanın verdiği yanılsamayla farkına varamadığımız değişimler cümbüşünün tam da merkezindeyizdir.. Durup aynaya baktığımızda, dikkatli gözlerle izlediğimizde fark edebileceğimiz değişimler.. O an ya hoşnut oluruz, ya da pişmanlığın sızısına bırakıveririz kendimizi..

Dürtülerimizin aklımızı ve kalbimizi yavaş yavaş ele geçirmesine izin vermiş olmanın geç kalmışlığı.. Aklın iktidarı gölge kabul edemez diyerek kalbimize dur dediğimiz kadar dürtülerimizi durduramamış olmanın mağlubiyeti çöker bir anda üzerimize..

Elbette kendimizi yeniden tasarlamak için her salise hazır asker gibi bekler bizi. Başlıyoruz komutasını verip yeniden ayağa kalkmak için hayat daima minik anlar verir bize.. Bunlar, hayatla aramızdaki küçük ironilerdir.. Mesele edilecek şeyler midir, bilmiyorum. Herkesin yeniden başlamaya ihtiyacı olan bir konu var mıdır, onu da bilmiyorum.. Herkesin kendisiyle olan ilişkisine kimsenin karışamayacağı malumunuz..

Kendimle olan ilişkimde, kendimi maruz bıraktığım her şeylerin acısını yazarak çıkaran biriyim sadece.. Akıl verecek, yön gösterecek bilgelik hırkasını giymek nasip olur mu bilmem. Lakin bir şeyi biliyorum, gelecekle empati kurmak isteyenlerin pişmanlık duygusunda yalnız olmadığını..

Kendisi olabilmeyi başarmış, kendine rağmen göğsünde özgürlük ordularının kelebeklerine kavuşmuş, ya da en azından bunu deneme cesareti göstermiş herkese..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın