..TAKVİM DÖKÜMÜ VE MELODİLER..

Deniz havasında huzuru hissetmek kolay, yürüyüş yaparken aklı dağıtmak kolay, kalabalıkta gerçeklerden kaçmak kolay, aylaklıklar yaparak sorumluluktan kaçmak kolay..

Bizi biz yapan şeyin kelimelerden çok davranışlarımız olduğunu anladığımız an peki, o an hayatı sil baştan yaşamak kolay mı?

Bir de bu silip baştan yaşama, unutup affetme olayları çıkttı ortaya.. Niye kardeşim niye silmek ister insan yaşadıklarını; çok acı çektiği için mi, ruhu kaldıramadığı için mi, yoksa pişmanlık utanç kaygı gibi duyguların altından kalkamadığı için mi! Ha bir de şu kendin için affetmek olayı var.. Hafiflemek için affetmek, üstünden geçip gitmek için affetmek.. Ne hoş, ben oturduğum yerde maruz kaldıklarımı yine oturduğum yerden affedeyim lakin maruz bırakanların hem yaptıkları yanına kar kalsın hem de affedilmenin huzuruyla yollarına devam etsin.. Bu ne cümbüş bu ne eğlence havası.. Böyle konuşunca da öfkeyle ayağa kalkmış dünyaya meydan okuyacakmış gibi duruyor, oldukça havalı.. Yazmak ve yazılanları okumak biraz da böyledir aslında. Bir pelerin giydirir insana, cümle bitene kadar kahraman gibi hissettirir.. Batman izlerken iyilik için mücadele ediyormuşçasına yaşanılan yanılgı gibi. Sonra film biter, perde kapanır, pelerini kostüm ekibine teslim edersin ve bulunduğun hayatın içine ani bir giriş yaparsın.. Acaba bu yüzden mi ardın sıra film/dizi izlemek bizi bir nebze tatmin ediyor? ”O” olmak istediklerimizin karakterine seyirci kalarak o olma çabası mı iyi geliyor?

Tabi böyle sorgulamalar, yazıp çizmeler bize kalırken takvim akreple yelkovanı durmadan harcıyor.. Kimlik sorgusu, bulma çabası zamanın hükmünün yanında epey cılız kalıyor. Bazen sadece yaşamak lazım.. Hesapsız, kitapsız, izlemeden, okumadan.. Bazen sadece yaşadım diyebilmek için, yaşamak gerekiyor.. Bunca yıldır yazılanlar kitaplarla, söylenen şarkılarla, çekilen filmlerle doldurup heybeyi öylece kendine aitmişçesine yaşamak gerekiyor.. Seviyorum dersem nolur demeden, kalkıp dans etsem ritim tutturabilir miyim diye düşünmeden, sırf mum üflemek için doğum gününü beklemeden.. Hayal kırıklığına rağmen aşkı, ihanetlere rağmen arkadaşlığı, travmalara rağmen aileyi, korkuları rağmen hayatı.. Affetmek büyüklük müdür yoksa kendine haksızlık mıdır düşünmeden affetmekli mesela, sevmek yük müdür yoksa lütuf mu düşünmeden sevmek mesela, gülümsemek bir devrim midir yoksa acılara baş kaldırış mı düşünmeden gülümsemek mesela.. Hayatı içine çeke çeke kelebeğin ömrüne eş değer bir ömürü, belki de sadece bir günü, içine çeke çeke yaşamak gerek bazen.. Ömür bir göz kırpması misali diyerek yaşamak.. Gözümü açtım vardım, kapatırken yokum diyerek.. Arada kalan küçük bir göz kırpmasına hayatı sığdırırcasına yaşamak..

”Unutursam bana hatırlat, bu pisliğin içinde bir adam var..” Zaman yok diyenlere, diyebilenlere..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın