..GÖNÜL HANIM VE RENKLERİ..

Hani göze temas eden ışığın kırılmasıydı renkleri algılamamızın nedeni, gönlümün kırıklarından sızan ışığın beslediği bir bahçede çiçek açmasını mümkün kılan neydi peki?

Planlarla yaşamanın pek çok iyi yönü var; düzen getirmesi, belirsizliği neredeyse ortadan kaldırması, bilmenin verdiği özgürlük.. Plansızlığın getirisi peki; sürprizlere karşı savunmasızlık, her şeyin mümkün olma ihtimalinin verdiği neşe, bozulan planın yaratacağı hayal kırıklığından kurtulmuş olmak..

Bilmenin verdiği huzur mu, bilinmezliğin verdiği stres mi? Tabi böyle sorunca huzura giden yolu gözü kapalı ve düşünmeden seçmek istiyor insan.. Soruyu şöyle sorsak; ömrün hikayesini bilmek, geleceğin belirsizliğini kaldırmak, her şeyin cevabına erişmiş olsak ve bu ölümün, yaraların, kayıplarında perdesini aralasa insan bunca acıyı da bilerek yaşamayı göze alabilir miydi yeniden? bilmek huzuru ortadan kaldırmış olmaz mıydı bu sefer?

Bir çiçek sizi hüngür hüngür ağlatabiliyorsa, çiçeği bile yeşertmeyi başaramadım dedirtiyorsa biliyorsunuz ki burada konu çiçeğin solmasından çok ruhunuzun solmuş bir yanının sızlamasıdır.. Böyle anlar size anlamanız için sessiz bir fısıltıdır aslında.. İnsan çoğu zaman o fısıltıları duyamayacak kadar yorgundur aynı zamanda.. İşte plansızca gerçekleşen bu yankılanmalara bir hayat sürprizler ekler, nadiren.. Biri usulca der ki; yeşertmenin bir yolunu buluruz, sen canını sıkma..

Kendinizi yeniden inşa etmek istemeniz sandığınızdan çok daha meşakkatli ve bitmeyen bir yolculuğun başlaması.. Bir konuda, bir duygu konusunda, insanlarla ilgili durumlarda, kendinizden kaynaklı konularda. Yani ne olursa olsun inşa etmeye bir kere başladığında öğrendiğin ilk şey yapmak değil yıkmak oluyor.. Seçimlerin, alışkanlıkların, davranış modelin, bakış açın, hayatındaki insanlarla olan ilişkin, kariyerin, sevme şeklin, sevdiklerin, sevmediklerin ve şuan aklıma gelmeyen birçok şey.. Özüne varmak, özünden uzaklaşmak. Asıl meselenin, her gün yaptığın seçimlerin yolculuğunun bir parçası olduğunu anlamaksa ikinci adım oluyor..

Kontrol edilebilir, kontrol dışı olanlar.. Çiçeğin bakımını, onunla olan iletişimimi kontrol edebilirim. Yeşermeye devam etmek ya da solup gitmek onun seçimi.. Karşında bir buket çiçek alan kızın mutluluğuna gülümseyerek eşlik etmek ya da ben niye bunu yaşayamıyorum diye sorgulamak benim kontrolümde. Çiçek alınması ya da yok sayılması karşımdakinin seçimi.. Müziğimi açmak ve kahvemi yudumlayarak kelimelerimi savurmak benim kontrolümde, okuyanın hisleri ve anladığıysa onun seçimi..

Beni ben yapan benden olmayandır.. İşte bir çiçek; gelişiyle, yetişmesiyle, renkleriyle, toprağa kök salıp salmamasıyla size hem darmadağınık hem de bir bütün hissettirebilecek kadar güçlüdür..

Ve sen bana tatlı bir sürprizle gelen sevgili Gönül Hanım; beni konuşmaya zorlayan, sarsan aklımın cılız ayaklarını, beni kuşatan, aylak aklımın karmaşasını dindiren ve baharın her halinin sevilmeye layık olduğunu hatırlatan sen.. İyi ki geldin, köksüz medeniyetime ve memleketime bir bahar gibi..

SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın