..KAOS VE DÜZEN; ZİHİN HARİTASI..

Kendinize uyandığınız an ilk neyi yapmayı layık görüyorsanız gününüzün çoğunluğu ondan ibaret olacak olsaydı, olduğunuz halinizle devam mı ederdiniz yoksa içsel bir telaşla başka bir başlangıç mı seçmek isterdiniz?

Zihnin kısa yolları, rutinlerimizin kaderimiz üzerindeki etkisi, seçimlerimizin ruhumuza ektiği tohumlar konusunda bir hayli kesin sonuçlar var..

Peki bunca seçenek çokluğu arasında doğru olanı nasıl bulacağız, bize iyi gelecek bizi tatmin edecek olanı olanları nasıl seçeceğiz?

İşte işin basit ve etkili formülü buradaki çokluğun yanıltıcılığından doğuyor.. Hastalığın şifası çoğu zaman hastalığın sebebindedir derler.. Çokluğun getirdiği sorgulamaları ele alalım; neler yapmak istiyorum, nelere sahip olmak istiyorum, nerden başlayacağım vs. .. Bir şeyi seçip, sebat edip, onun üzerinde emek vermek o konuda iyi olup olmadığımızı, iyi değilsek bunu deneyimlememizi, ya da daha da gelişip iyi olmamızı sağlayacaktır..

Kariyer hedeflerimizde, ilişkilerimizde, hayallerimizde bir personamız var.. Bir de ortaya koymadığımız eylemlere dönüşmeyen personalarımız var.. Kim olduğumuz kadar kim olmak istediğimizin de seçimlerimize etkisi hayli büyük..

Hayatın sunduğu koşullar sevdiğiniz değer verdiğiniz rutinlerinizi etkiliyorsa bir durun düşünün, önceliklerinizi siz mi belirliyorsunuz sizin dışınızda kalanlar mı? Mesela uyanır uyanmaz telefonu eline alan birisiniz diyelim; yaptığınız ilk şey sevdiğiniz birine ya da birilerine mesaj atmak ve günün geri kalanına hazırlanmaksa ne mutlu size. Diyelim ki bunu yapmak yerine ilk yaptığınız; hali hazırda gecesinden attığınız mesajın rahatlığıyla, güne kendinizle başlamak oldu diyelim yine ne mutlu size, lakin bu süre zarfında ince bir dipnota dikkat etmek gerek eğer sizi önceliği yapan insanlara karşı koşulları ve başkalarını öncelik yaparak davranmaya devam etmeyi seçerseniz size atfedilen rütbenizin bir gün düşmesini de göze almalısınız..

Size verilenler kadar sizin verdiklerinizin de hayatın size sunacaklarını etkilediğini unutmamakta fayda var..

Duygularınız ve düşünceleriniz davranışlarınıza, davranışlarınızsa kaderinize dönüşecek. Ve bu her gün yaptığımız bir seçimdir aslında.. Bizi biz yapan sözlerimiz değil davranışlarımızdır demiş Platon.. Başkalarının kulağımızdan çok gözlerimize, oradan da aklımıza hitap eden bu sebepten dolayı da kalple aklın savaşını başlatan ilk şey bu olabilir.. Kulağımıza hitap edenin büyüsüne kapılarak gözlerimizi kapatıp dans etmek, biraz da otobanda piknik yapmaya benzeyebilir.. Hayatın sizi dansa davet etmesinin heyecanına kapılmak haz verici olsa da dansa adım atarken yerin asfalt mı yoksa ahşap mı olup olmadığını kontrol edin..

Kaos kendi içinde bir düzeni getirecek olsa dahi, var olan bir düzeni de altüst edebilecek kadar güçlüdür.. Beyin sizi hayatta tutmak için bir şeyin iyi ya da kötü olmasına bakmaksızın sizi seçimlere itecek, bu itişi uygularken de eskilerin örneklerini ve datalarını sunacak.. Bu bir tuzak mı yoksa gerçekten kaçmanız gereken bir şey mi işte orada ilkel beyninizi bir kenara bırakabilir, gelişmiş olan sinir sisteminizi devreye sokabilirseniz yanılsamalar içinde kalmak yerine gerçekçiliğin dünyasında kalmaya devam edebilirsiniz..

Geçmiş; ben bunları daha önce yaşadım ya bu yolları biliyorumları önünüze koyarak başkalarıyla yediğiniz yemeği bir başkasına ödetmeye kalkabileceğiniz bir bahane zırhı olmamalı.. Pişmanlığını yakıt olarak kullanarak geleceğe yol haritaları çıkaracağınız, önünüze gelen yolunuza çıkan yeni insanları olduğu gibi tanıma şansı sunacak tecrübelerin biriktiği bir cephanelik olmalı bence..

Birini olduğu gibi yalın ve derin olarak anlamak, tanımak, keşfetmek böyle yazmak ya da konuşmak kadar kolay değil biliyorum.. İnsanın kendine bile yabancı olduğu birçok yaşı, bir dolu yanı varken, kendisiyle geçirdiği zamanın bile buna yetmediği zamanlar varken bir yabancıya karşı yargısızca ve koşulsuz inanması anlaması elbette zor.. Lakin imkansız değil..

Kendimizle olan ilişkimizin harcını kim attıysa eline sağlık ve fakat hayat her gün yeni bir dünya sunmayı bekliyorken harcı atanlara minnet duyarak dünde yaşamak yerine bugün bir daha estetik bir yapı inşa edebilir miyiz, kendi temelimizin üzerine kendi ellerimizle yeni şeyler yaratabilir miyiz, bence biraz da burası önemli.. Geçmiş bugünün hamuruna su katmış olabilir, lakin katılan su bulanıksa yarınınıza çamurlu bir ekmek pişirebilirsiniz.. Bir bakmak lazım; yapının harcına, harç ustasına, yapının tarihine ve en önemlisi restore edilebilir mi edilemez mi?

Kendin olabilmenin, kendi kurallarını yazabilmenin, kendi müziğinle dans edebilmenin özgürlüğüne erişmiş, o özgürlük için cesurca bedel ödemeyi göze alabilmişlere..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın