
Dakikalardır yazıp, bütünlüğünü koruyamadığım için bitiremediğim hikayenin burukluğu var kursağımda.. Giriş var, gelişmeye kadar yükselttim lakin sonuç fiyasko..
İşte çoğu zaman hayatın akışı da bu özete sahip oluyor.. Giriş, emek, gelişme, zaman, fiyasko.. Güzel hikayelerin yerle bir olan sonları, harabe halinde olanın büyüleyici sonu, zaman zaman karalıkla başlayan karanlıkla, aydınlıkla başlayansa aydınlıkla bitiyor.. Hayatın tuhaf bir mizah anlayışı var.. Kolay kolay şen kahkahalar arttırmıyor, kimi zamansa tekme tokat dalacakken başını okşamaya başlıyor falan..
Aynalama taktiğini sürekli kullanan, yansımalarla dolu bir mizah anlayışı.. Ne bütünüyle acıtıyor, ne de tamamlanmaya izin veriyor.. Yazarken de yaşarken de, anlatırken de dinlerken de, susarken de konuşurken de hep bir dahil olma arzusuna sahip bir mizah anlayışı.. Dilediğin kadar plan yap sanki Saorun’un gözü gibi sürekli izliyor.. Sen planlama yaptıkça, senin aksi yönünde planlar ekliyor..
Sitem etmek hak, şikayetçi olmak helal.. Senin emek emek kurduğun şeyin bir cılız esintide yıkılıvermesi buruk bir çaresizlik yaratıyor.. Kalp çizgisi gibi inişli çıkışlı bir hayatın insana ucundan kıyısından yaşadığını hissettirmesi gerekirken çoğu zaman lineer bir ilerleyişi yeğliyoruz..
Bir hikayenin en can alıcı noktası, sonuca yaklaşırken bizde iz bırakan kahramanın dönüşümüne şahit oluşumuz aslında.. Kendi hikayemizinse kuşbakışı görülen kısmıyla kendi gözümüzden görülen kısmı arasında farklar olur.. Dışarıdan bakanlar mimiklerinin, kıyafetlerinin, dolaştığınız yerlerin değişimini görürken asıl değişimin olduğu içsel farklılıkları pek fark edemezler..
Hikayelerde böyledir aslında, tansiyon yükseldikçe başlangıç noktasıyla varış noktası arasındaki kısımlar sona doğru unutulmaya başlar.. Kahraman güçlendikçeyse yaşanılan heyecan başlarda hissedilen acıyı baskılar..
İşte yazabilmek, yazmaya iten hikayelere şahit olabilmek o yolculuğun kendisiyle ilgilidir biraz da.. Bu yüzdendir çoğu zaman sadece hikayeye giriş yapılır da gelişme de tıkınıp kalınır.. İşte bu yüzden bazen sadece yazmak için başıboş cümleleri ortalığa saçmak lazım..
O kelimeler cümle bütünlüğünü yakalayabilir ve bir sonuca varabilirse ne ala , baktın ki tamamlanamayacak kadar dağıldı, bırak öyle kalsın.. Her cümle noktayla bitmek zorunda değil, her hikayeyse tamamlanmak..
Bazen sadece başlamak gerekir; hikaye yazmaya, yola çıkmaya, inanmaya, teslim olmaya, akışın içinde savrulmaya, anlatmaya derken bazen sadece bir adım atmakla başlamak gerekir yaşamaya..
Sonunu düşünmeden, kusursuz planlar yapmadan, boyu aşan hedeflere gömülü kalmadan.. Yarım kalır endişesinden azade, sonu ne olur telaşından uzak, ya arzuladığın gibi olmazsa hayal kırıklığı yaşarsam korkuları duymadan.. Sadece yaşamak ve yaşatabilmeyi denemek..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın