..KORKMADAN, KORKULARA RAĞMEN..

Astrolojik haritama göre Satürn, şuan olduğum şehrin üzerinde olduğu için bu şehrin bana sınavlar, kısıtlamalar, büyüyememe hali, sıkışmışlığın getireceğini söylüyor.. Daha doğrusu ben bu aydınlanmayı (aydınlanma deyince havalı duruyor, aslında rastgele bir okuma esnasında karşılaştım) birkaç gün önce yaşadım.. On yılımı geçirdiğim şehrin hayatıma etkisini geçmişte yazılan yazılara bakarak anlamanız daha kolay olacaktır.. Elbette tek başına bir şehir ne yapabilir, hayat seçenekler sunarak ben de bu konuda şehre yardımcı olacak seçimler yaparak işini kolaylaştırdık..

Şimdi durup şöyle bir bakınca eğer bugüne kadar yapılan seçimler sınanmayı kolaylaştıran seçimlerse ve hayatıma giren insanlar hayatımın altını üstüne getirdiyse yine yeniden bugün hayatımda bu şehirden kalma insanların ve yaptığım yeni seçimlerin de acaba yeni sınanmalar olma ihtimali nedir? Aşkta, arkadaşlıkta, işte beni köşeye sıkıştıracak seçimlerle mi yola devam ediyorum yoksa beni destekleyecek seçimler miydi kalanlar ve atılan yeni adımlar?

Tamam tamam derin nefes aldım, bir dakika verdim kendime sakinim. Derinlere boğulmak üzere dalmadan sorgulamaları bir kenara bırakabilirim. Sorgulamalarımdan, derine dalmalarımdan benim o bataklıkta çırpınışlarımı görenler tedirgin oluyor farkındayım. Girdiğim zaman çıkamadığım, nefessiz kaldığım, yüzeyi bulamadığım çok zaman oldu.. Ne yapalım bu kafanın da dizaynı bu şekilde. Bu dizaynın arkasına sığınarak, saklanarak kendimi karanlığa hapsetmeyecek kadar delirdim, içiniz rahat olsun..

Hayat pamuk ipliğine bağlı benzetmesini rahatlıkla yaparız. Yaşamla ölüm arasında yapılan her konuşma az, öz, anlaşılabilen, nettir. Peki arada kalan zaman, o zaman içerisinde geçen yolculuğun hikayesi, o hikayeni anlatmak ve anlamak arasında yitirilip gidenleri neden net bir şekilde ifade edemiyoruz? Sadece anlatmakta değil, anlamak konusunda da zayıf olduğumuz yer burası. Halbuki asırlardır akıp giden bir hayat var, o hikayeyi yaşayanlar ve yaşadıklarını çeşitli yollarla anlatanlar var.. Bu anlayamama halini biraz; matematik sınavında araç gereçlere sahipken, formüllerini ezberlemişken, elinde kitapla girdiğin sınavda kalem oynatamamaya benzetiyorum.. Kimi zaman hangi sorudan başlayacağını bilememek zaman kaybettiriyor, kimi zaman doğru formülü yanlış soruya uydurmaya çalışarak (ki soru da doğru formülde, sadece birbirine uygun eşleşme değil) enerjini kaybediyorsun, kimi zamansa her şeyi biliyor olmanın verdiği eminlik yüzünden hatalar yapıyorsun ve ilk ilmek yanlış atılınca geri kalanların doğruluktan uzaklaşma hızı hevesini kaçırıyor..

Giriş, gelişme ve karmaşa sonrası gelelim sonuca.. Ne kadar okursak okuyalım hayat çalışmadığımız yerden karşımıza çıkabilir, avcının bildiği hilelerle ayının bildiği yollar her zaman işe yaramayabilir, ihtiyacımız olan her şey (formüller, kitaplar, tecrübeler, bilgiler) elimizin altında olmasına rağmen saplanıp kalabilir ve işin içinden çıkamayabiliriz.. Hayat sadece öğrenmekten, anlamaktan, kazanımlardan ibaret değil. Olmamalı da.. Deneyimler iyidir sizi denemekten alıkoymuyorsa, okumak kesinlikle iyidir sizi aklınızdaki dünyaya hapsetmiyorsa, gözlemlemek iyidir sizi etiketler koyarak önyargılı biri yapmıyorsa.. Yani kısaca bilmek iyidir elbette üretmenizi, anlamanızı, keşfetmenizi, harekete geçebilmenizi, canlılığı korumanızı sağlıyorsa..

”Mazbut bir hayat, sağlam bir ahlak ve bol bol sevgi” diyen Yılmaz gibi.. Öğrendiklerimiz, farkına varmadan bizlere öğretilenler, deneyimlerimiz, denemeden edindiklerimiz ve denkleme gideren diğer tüm konularla birlikte yaşamak ve yaşatmak.. Duygulardan, düşüncelerde azade.. Köşeye sıkıştırılmalardan, kaybederim diye korkmalardan, azıcık güldüm ya umarım ağlamam demelerden, tam heveslendim yine olmadı diye hissetmelerden, aman zaten olacağı yok diye sürekli vazgeçmek zorunda kalmalardan azade..

Kahkaha atarken oh iyi güldüm ve artık daha çok güleceğimlere, hevesim heyecanımla birleşti ne de güzel anlar biriktiriyorumlara, bir hayal kurdum daha da güzelini yaşıyorumlara, bir aşkla rast geldim meğer yaşatılanların en değerli armağanıymış hissinin çoğalmalarına.. Korkulara rağmen sımsıkı sevebilmelere, telaşlara rağmen elini sımsıkı tutabilmelere, kaygılara rağmen içtenlikle konuşabilmelere, yaşanmışlıklara rağmen tedirginliği bırakıp inatla şeffaf olabilmelere.. Ve üzerine yapıştırılan onca etikete rağmen, her gün samimiyetle kendin kalabilmelere..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın