
Bir dostum vardı, bir arkadaşım. Yıllarca aramızda 12 saatlik zaman farkına, binlerce kilometreye yenik düşmeyen bir dost.. Elbette bu benim dünyamda, benim lisanımda.. Senelerce kavuşmanın, yüz yüze kahve içmenin düşünü paylaştığımız ve saatlerce susmadan konuştuğumuz..
Bu bank yıllara ve yollarla meydan okuyan o arkadaşlığı, yıllar sonra doğum günümde bir arada gören ilk bank.. Ne heyecanlıydım ama, ne neşeliydim. Ona göre hüzün vardı gözlerimde bana göreyse yılların yorduğu, kendiyle yeniden tanışmaya başlamış, 31 yaşında ilk kez dilek dilemeden hayatın sürprizlerine kendini bırakmış bir kadın..
Öyle eskisi gibi içip eğlenmeli değildi, eski kalabalıklığım yoktu çevremde gün boyu bir o bir ben birde gece 12 olunca kutlayan birkaç arkadaşımla geçen sakin bir doğum günüydü.. Gün sakindi de ben tam aksine çok heyecanlıydım. Özlediğim insan yanındaydı, kendimi bulma yolunda evim diye inşa ettiğim her şeyi yıkmıştım. Hem yeni yaşımın, aslında yeni yaşantımın toyluğu vardı üstümde..
Bunu o gün ona hiç söylemedim, hatta sonrasında da söylemedim, ama o gün bu bankta otururken içimden hep o an o dakikalar bitmesin dileği geçti durdu.. Hayat bu ya, meğer mum üflerken bu sefer dilek dilemeyeceğim desem de meğer hayat o içimden geçeni dilek kabul etmiş.. O günden sonrası biraz karışık, lakin şuan tam da şimdi aynı banktan tam da 4 ay 25 gün sonra neredeyse aynı saatlerde oturmuş kendimi dalgın dalgın gökyüzüne bakarken buldum..
Biri yıllarca sırf siz en ufacık hüzün hissetmeyin diye dikkatlice imtina ederken nasıl olur da hüznün sebebi olmayı başarabilir.. Sadece düşündüm, bugün bu saate kadar her kelimeyi, her olayı tek tek düşündüm..
Merhaba ben kaygılı bağlanma stiline sahip, buna sahip olmasına karşın durumun farkına varmış ve ihtiyaçlarını dile getirmeyi öğrenen, güvenli bir alan inşa etmeye özen gösteren, yeni yaşına hayatı akışına bırakarak girmesine karşın şuan tam da bu anı idrak eden..
Bu bankta yeni yaşına giren, bu bankta bir kediyle ve aşkla yeniden oturan, şuan yine bu bankta bir başına kalmış..
Arayan giren saat ve kilometre farkının 25 marttan önce heyecan yarattığı, 17 Ağustos itibariyle ise özlem yarattığı yerde en çokta neyi özlediğimi düşünür buldum kendimi..
Heyecanımı, sevildiğimi, merak edilmenin ve önemli hissetmenin çocuklaştıran neşesini, değerli hissedince o kollarını açıp sarılmak için koşuşlarımı, beklemenin sabırsızlığına rağmen kavuşacak olmanın güvenini, bir tatlı söze ikna oluşlarımı, ufacık bir sürpriz karşısında tek başına dev kadro oluşturan ruhumun çocuksuluğunu, zaman zaman problem olan kaygılanmalarıma rağmen hep bir çözüm bulunur deyişlerimi, stresle baş edemeyince ürkekleşen kalbimi, ve yine de her gün yeniden sevebilmeyi seçen kendimi..
İnsanım elbet bazen işin içinden çıkamıyorum, kimi zaman kaygılarıma yenik düşüyorum, göremediğimde oluyor anlayamadığım da, stresin aklımı ele geçirmesine izin vermişliğim de oluyor, kendi içimde küsüp küsüp barıştığmda..
Yine de şu bankta kimseye sitem etmeden öyle usulca gökyüzüne bakıyorum da, kendime olsun diyorum, olsun. Sen her gün yeniden seçebilecek cesarete sahipsin, sen her gün inşa edebilecek bilince sahipsin. Çok anlattım, anlaşılmayı beklerken. Tamam dedim ya bu kusur benden olsun, bir samimi özür beklerken. İnsan bu ya kırar ama kıyamaz kırgın uyutmaya dedim, defalarca kırgın uyumama rağmen..
Biraz buruk, biraz yorgun, yine de vazgeçmeyen benim hoyrat kalbim.. Bence başardık.. Çünkü kendi dertlerine rağmen derman olmaya, onca kaygına rağmen güvenmeye, yaralarına rağmen şifa olmaya, anlaşılmamışlığın yorgunluğuna rağmen çabalamaya, kimseyi kırgın uyutmamaya, belirsizliklerle boğmamaya özen gösterdin, hep devam ettin. Bekledin, sanki zaman sadece onlar için kıymetli de senin için işlevsizmiş gibi bekledin..
Kim ne derse desin. Ben seni umursuyorum, sana değer veriyorum ve kırgın uyumana izin vermiyorum.. Bu bankta neşeyle girdiğin yeni yaşında, bugün elinde bir mumla yeniden üfle pastanı.. Senin de hata yapmaya, senin de yüklerini paylaşmaya, senin de sırtının sıvazlanmasına ihtiyacın var..
Bir dost, bir aşk, bir bank ve bir kedi.. Sen olduğun halinle parla güzel kızım.. O gün hayatın sürprizlerle dolu olduğuna inanman için bir mum ve bir dileğe ihtiyacın olmadan hayat ruhuna bir ışıltı bıraktı.. Şimdi, inandığın şeyi korkmadan yaşaman için bir muma bir dileğe ihtiyacın yok.. Korkma, kaygılanma, stres yapma demeyeceğim. Sen de insan evladısın korkacaksın elbet lakin karanlığına ışık olacak olan, kaygılarına güvenle yaklaşacak olan (hatta tatlı bir gülümsemeyle o kaygılarını çocuksu bir samimiyetle sarıp sarmalayan), stresin kontrolden çıktığında nefes almanı sağlayana sahipsin.. Şimdi, bugün bir seçim yap.. Sahip olduğunun sana ev olmasına izin ver.. Seç, o evde huzurlu ve neşeli olacak olan halini seç..
Zihninle değil, bu sefer bilincinle seç.. Aynı hikayeleri değil, tam da bu bankta yeni yaşına giren o toy, lakin geçen zamanda o toyluğunu üzerinden tetiklene tetiklene atan o kadın olmayı seç..
Sahip olduğun aşkı, ait olduğun dostu seç.. Çünkü senin hikayen anlaşılmaya ve yaşamaya değer..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın