..KABULLEN, TEŞEKKÜR ET, VEDALAŞ..

“Bugün bir söz verdim, kendime..”

Yüreğim bir telaşın içinde. Görüyorum, anlıyorum da. Lakin kabullenmek zor, kabullenmek vazgeçmeyi gerektiren bir adım bu sefer.. İnsan hiç veda etmek istemediği şeyle sımsıkı sarmalanmak istiyor, sıcaklığını güvenini hissetmek istiyor. Hayatınsa planı başka, hissediyorum. Henüz sonunu göremiyorum lakin hissediyorum.. Sımsıkı tutunmak, anlaşılmak için dil dökmek faydasız artık, faydası olsaydı bu kadar çırpınma olmazdı çünkü..

Şöyle bir anılara göz attım bugün, paylaştığım çoğu şeyi silerek başladım güne. Bazı videolar, fotoğraflar o an ne denli keyif aldığımı gösteriyor olsa da o anlara ait olanlardan kalan yoktu. Ben de bana ait olmayanı o anlarda bıraktım.. Şimdi bugün bununla yetinmek mi gerek yoksa bir gayret cesaretle her şeye aynı tarifeyi mi uygulamalıyım..

Aslında bir cümle bu soruma cevap oldu biraz önce telefonla konuşurken “o mekanda kahve içerken de böyleydi, bazı şeyler değişmiyor” cümlesi anlık kendime yüklenmeme neden olacak gibi olsa da gerçeklik tüm çıplaklığıyla önümdeydi.. Anlaşılmama, görülmeme ve duyulmama hissi.. Evet tam olarak buydu, o gün de beni yıkan bugün de hislerimin üzerine bir yük gibi çöreklenen.. Oysa bir köşede anlaşılmayı da beklemiyordum ki, neye ihtiyacım varsa neyi bekliyorsam dile getirmeyi öğrendim. Yine de kabullenmem gerek, söylemek ve istemek yetmez verecek olanın da buna gönlü olmalı..

Ben anlaşıldığı yerde bülbül gibi şakıyan o şen şakrak kadın. Ben gözlerinin içine bakıldığında neşeyle, heyecanla dans edercesine yaşayan o küçük kız çocuğu. Ben ruhuna güven ve şeffaflıkla el uzatana kadim krallığını emanet edecek cesarette o dimdik duran tatlı şımarık..

Biliyor musun işte benimle yaşamak bir karnaval havasında ömür geçirmek derken en çokta bu yönlerimi kendim gölgelemişim.. Halbuki öyle gösterişli hava atarcasına taleplerim olmaz kimseden, öyle maddiyatla büyüle beni triplerine de girmem. Benim ruhuma giden yol gerçeklikten geçiyor, benim kalbimi samimi sevgi fethediyor, benim zihin dehlizimde şeffaflığın hükmü geçiyor..

Ben artık affediyorum.. Dünü, dün de olanları, oldurtulanları, yarım kalan hikayeleri.. Ve ben artık kabul ediyorum hayatın gecesini, gündüzünü.. Don Kişot misali yel değirmenlerine karşı verdiğim savaşı bırakıyorum..Çok anlattım, az anlaşıldım. Çok ağladım, az el uzatan gördüm. Çok sevdim, azıyla sevildim. Çok koştum, azına vardım.. Belki de en önemlisi bu çokluk yüzünden kendimle olan savaşımı, kendimden verdiklerim için beklentilere girdiklerimi, feda edip kar elde etmeyi beklemediğim için yaşadığım hayal kırıklıklarını affetmeliyim..

Canım eylül, sevgili 1 eylül.. Öyle bir gel ki hayatıma, geçmişin tüm sonlarına tüm yarım kalmışlıklarına değdi diyeyim. Öyle bir başlasın ki sonbahar tüm ilkbahar ders alsın,bu nasıl bir tazeliktir, nasıl bir yenilenmektir diye..

Çünkü yüreğim telaşlı olsa da artık gönlüm inanıyor; çırpınmama gerek kalmadan anlaşılacağıma, koşuşturmama gerek kalmadan isteklerime sahip olacağıma, hislerimin kıymetli bulunacağına, düşüncelerimin önemseneceğine, köksüz medeniyetimin çoraklıktan çıkıp huzurlu ve güvenli bir kale olacağına, dünyaya kafa tutarken yalnız hissetmeyeceğime, yaşayacağım streste sinir sistemimin istekle sakinleştirileceğine, hayatın meşguliyetine ve koşullarına rağmen öncelik olacağıma.. Ve gönülden inanıyorum; daha nice neşeli, kahkahalı tatillere, kaymaklı kahvaltıların ve yemeklerin denize karşı huzurla yapılacağına, kahvenin anlamını hiç yitirmeyeceğine..

Zor, belki acıtacakta, kaygılar baş gösterecek kimi zaman. Biliyorum.. Bir şeyi daha biliyorum, kanatıyorsa ip, uçurtmayı salma vakti. Zaten kanatmayacak olan benimle rüzgarda süzülmekten hep keyif alacak.. Çünkü benim karnavalımın ışıkları zor olsa da yandı, o ışıkların sönmesine izin vermeyeceği..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın