..HEP BEN DEĞİL, BİR KERE DE BİZ..

“Anladım sandım, anlaşılmayı beklerken anlamayı unutmuşum..”

Neyse ki artık eskisi gibi idrak etme konusunda zamanımı tüketecek kadar bol keseden harcama yapmıyorum.. Aslında tatlı dille anlatılınca anında kavrayan zihnim işin içine tartışma ve anlaşılamama duygusu girince açıklamalarla ve anlatma çabasıyla boğulurken anlama işini erteliyor..

Önceleri anlamaya zaman harcamakla kalmaz, hep bir suç ve suçlu da arardım. Çünkü yaptığımın doğruluğundan eminsem hakkım olanı almalıydım.. Oysa durum pekte öyle değilmiş, haklı olmak değil mutlu ve huzurlu olmakmış asıl mesele.. Bana yapılanlar kadar, kendi yaptıklarımı da açık yüreklilikle anlamaktan hiç gocunmadım. Çünkü asıl istediğim gerçeği bulmak oldu. Bunun yoluysa dürüstlükten geçiyordu, en çokta kendine dürüst olmaktan.. Elbette kalem kimdeyse onun haklı, kahraman ya da ne bileyim mağdur olması pekte kaçınılmaz. Sonuçta kendini deşmiş, yüzleşmiş, ilmek ilmek ortaya bir eser koymuşsun kendini gururlandırman hakkın..

Lakin bu sefer kalem benim elimde olsa da kahraman başkası.. Çünkü ben inatla bir  pencereden bakmaya çalışırken bana kadim krallığımı ne denli ihmal ettiğimi gösterdi. Acıtarak belki, hatta kanatarak kimi zaman. Lakin kraliçe kendini çekerse imparatorluk çöker, deyişini ben duymayınca o da başka yol bulamamış..

Her sözünde beni suçlandığını sanarak savunma yapmalarım, bak ben bu olanlara ses çıkarmadım derken beni yargılandığını düşündüğüm için aslında ‘ses çıkarmadım çünkü sana güveniyorum’ demesini bir an için anlayamayışım, beni duymuyorsun deyişindeki kırgınlığı pekte fark edemeyişim.. Ah be kızım tamam haklısın kırıldın, haklısın bir takım sarsıntılar yaşadın, haklısın anlaşılamadığını hissettiğin için daha da çırpınarak anlatmaya çalıştı, harbiden haklısın.. Yahu tamam haklısın, haklısın da, eeee!

Baksana şu hale. Baksana kırgınlığa sıkı sıkıya tutuntukça daha da keskinleşmene. Keskinleştikçe kesip kanayan yerlere.. Kan kaybediyorsun. Kan kaybettikçe görüşün bulanık bir hal alıyor. Dur lütfen, anlaşılmak kadar anlamak önemli değil miydi.. Tamam kırıldın, beklemekle mi geçecek bu. Tamam kızdın, bağırarak çözülecek bu. Hem sen sahip olduğun hiçbir şeyi altın tepsiyle almadın ki. Neşen, ışığın, enerjin, anlayışın, hayatın yoluna çıkardığı kırmızı ışıklara anlam yükleyişin, yeşil ışığa gülümseyerek ‘bak hayat bize yol veriyor’ demelerin, gecikiyorsak zamanında orada olacağız diye inanışların derken hepsini ilmek ilmek kazandın.. Oluyor mu böyle..

Sen sabah gülümsemeyle uyanır tatlı tatlı kahvaltıyla uyandırırdın, sen şarkıları açar klip çekecesine dans ederdin, bir tatlı sözle gönlün hemen alınırdı, bir küçük hediyeye dünyaya sahip olmuş gibi sevinirdin..

Bak şimdi kendine de yüklenme çünkü sen bu değildin seni biraz da bu yaptılar. O yüzden öyle tek başına yükü omuzlamak yok, zaten bunu yapacaksan o yükten arındıktan sonra kimseye de gerek yok.. Ben gardını al, tek başına baş et, fedakarlıklarla kendine yüklen demiyorum.. Zaten kendimize bunların sözünü de vermedik mi. Anlaşıldığımız yerde mutluyuz lakin anlamalıyız da, güvende hissettiğimiz yerde huzurluyuz lakin güveni canlı tutmalıyız da, doğrudan iletişim kurdukça sağlıklı ilişkiler kuracağız lakin muhatap alanlarla..

Bak bu senin en önemli adımın. Anladın, anlıyorsun da bu sefer anlamakla kalmayacağının sözü bu adım.. Lakin hatırlayacaksın da..

Sürekli sorgulayarak güvenmeye çalışmaktan vazgeç, güven veren zaten kendi isteğiyle şeffaf olacaktır hatırla. Gününü merak ettiğin ve sorularından dolayı sıkılanı değil ‘beni merak ediyor mutluluğu’ yaşayana harca merakını. Kırıldığında telafi edilmesini bekleme anlat, bırak ve gözlemle değer veren zaten önce kırgınlığını telafi eder köşeye geçip beklemez. Ha bu sadece senin için geçerli değil en çok ben kırıldım, önce ben telafi edilmeliyim demek yok çünkü bu sadece yoracak. Hepimizin en temel ihtiyacı anlaşılmak yine de anlaşılmayı beklemekle sevgiyi ertelemekten vazgeç, unutma sevgi kendi içinde en çokta çırpınmaya gerek duyulmadan anlaşılır kılar ruhu. Ve yine hatırla sevilmeyi istemek güzel, sevmek daha güzel o yüzden anlamaktan vazgeçme.. Senin kaygıların kadar başkasının da korkuları olabileceğini hatırla. Senin ihtiyacım var demeyi yeni öğrenmen gibi bu ihtiyacına nasıl karşılık verileceğinin de yeni öğrenilebileceğini hatırla.. Sen onca yolu mücadele ederek geldim diye herkesin aynı yerden görmesini bekleme, kim bilir belki onlarda başka yerin savaşından gelmiştir belki oraya.. Ha birde sevme şeklin güzel kızım sen kırılan kalbine rağmen bir cesaret yine sevmeyi seçtin diye, sen cüretkar bir şekilde sokakta aşkınla dans etmeyi seçtin diye karşındakinin de aynı şekilde gelmesini bekleme. Belki de o da seninle öğrenecektir dans etmeyi, izin ver sadece. Seninle dans etmeye varım demekte onun sevgi lisanında büyük bir cesaret adımıdır belki, bunu gör.. Sen mutluluğu ve aşkın her yerde ve herkesle paylaşmayı sevecen bulabilirsin, belki de bu karşındakinin kaygılarını arttırıyordur, orada iyi bak seni mi gizliyor yoksa başkalarının tepkisi mi onu geriyor bunu iyi anla, çünkü seni gizlemesi sana değer vermediğinden ha seni gizlemiyorsa ona zaman tanı belki de onu strese sokacak kadar büyük değildir biz diye bağırması lakin bunu kendisinin istemesine izin ver.. Ha bir de şu öncelik meselesi var, yahu tamam sen merkezine aşkı koyuyorsun da bak gönyen nasıl kayıyor ufacık bir çelmede.. Gözlemle, belki de gerçekten onun önceliği de sensindir, sadece bunu kendi öğrendiği sevme şekliyle yapıyordur, bunu gör bunu anla.. Merakını tatlı bulan, sorularına gülümseyerek yanıt veren, çırpınmana gerek kalmadan anlayan, niyetini sorgulamayan, desteğin ve takdirini kıymetli bulan, şu dönemde en çokta güven ve sadakat konusunda gözü aç olmayan, sana şarkılar söyleten, dans ederek mutfağa giren, senin çoğu insana tuhaf gelen ritüellerini tatlı bulan bir aşk.. İlişki sorumluluk ister tatlı kızım ve bu sorumluluğu bir kişi almaz..

Sen sevginin iyileştireceğine inanansın.. Sevmekten vazgeçme.. Sevginin nelere sahip olması gerektiğini bilensin, bunları hatırla.. Hem geçtiğimiz yıllarda neyi öğrendik çırpındıkça batarsın, gerçek sevgi çırpınmayla var olmaz.. Emekle, çabayla, anlamakla, anlaşılmakla, güvenle yani tek tek inşa ederek olur.. Kaygılar olacak, korkular da, zaman zaman kırgınlıklar.. Bunları masaya koyarak afiyetle yemek yemeyi bekleme.. Anladın, anlam yorgunluğun anlaşılamama yalnızlığına terk etti seni.. Şimdi anlamakla kalmıyorsun, anladığını göstermek zamanı.. Herkesi kendi sevgi dilinle sev, seniyse sevmelerini istediğin gibi bekleme. Kim bilir belki de beklediğinden daha güzeli gelecek.. Kim bilir belki de senin öğrendiğin, senin kendi yolunda inşa ettiğin şekilden daha büyülü bir sevilme hali vardır.. Anladım diyerek, bekleyerek değil gerçekten anladığını ortaya koyarak hayata bir adım daha at..

Ve ben seninle gurur duyuyorum, vazgeçmeyişinle, her gün yeniden öğrenme çabalanla.. Sadece artık anla; hayat seni iki kere boğdu ilkinde kafanı yüzeye çıkarmayı başardın, ikincisinde sudan çıkmayı başardın. Bu üçüncü boğma hissi, uyandın. Şimdiyse sadece farkındalıkla, anlamakla, anlaşılmayı beklemekle kısmını yüzeye çıktığın kara parçasına bırak.. O göle gir, yüzmeyi öğrenmek istiyorsan yüzmeyi öğrenmeyi istemek yetmez, hatta yüzmekle ilgili okumak dinlemek izlemekte yetmez.. Suya girmeli, kendini teslim edecek cesareti göstermelisin..

Kadim krallığının sevgili kraliçesi, imparatorluğunu yeniden yeşertmek istiyorsan, istemekle ve anlamakla yetinmemelisin..

..SEVGİLERİMLE..

Yorumlar

Yorum bırakın