
Bir iç daralmasının göğüs kafesime baskı yapmasıyla başladığım 3 eylül sabahı.. Kelimeler, göğsümden klavyeye akreple yelkovanın tam 12.12’de buluşmasında akıyor. Komplike duruyor, anlamı yok gibi geliyor ya da deli saçması denilebilecek olsa bile 3 rakamının etkisine ve anlamına inanmayı seçiyorum.. İçimi daraltan anla onu akıtmayı seçtiğim zamanın denkliği arasında bir anlam var mı şuan için bilmiyorum.. Sadece yazmamın görmemi daha berrak bir hale getireceğine inanıyorum..
Düşün, karar ver, taşın.. Bu denklemin ‘düşün’ kısmında bir hayli yol almanın verdiği tuhaf bir yorgunluk var. ‘Karar verme’ kısmında pinpon topu gibi sekiyorum. ‘Taşınma’ kısmını söylemiyorum bile.. Böyle sanki hem her şeyi yapacak, kanatları açacak yere bakmadan göğe çıkacak hissiyle yürüyorum kaldırımlarda. Hem de yorganı kafama çekip varacağım yere vardığım gün uyanmak istiyorum.. Çabala, yol al, tırmandım say, sonra bir bak varmayı arzuladığın yerle vardığın yerin arası kilometreleriyle, saat farklarıyla dolu.. Sadece sayılardan ibaret olsa aşılması gerek yol, ayak tabanını yaralayan ayakkabıyı değiştirir bir nefeslik soluklanır ve yürümeye devam ediler.. Aşılması gereken şeyler listesinde kendi kontrolümde olan kadar olmayanlar da var. Halbuki bu listeyi düşünerek, taşınarak, kararlar vererek, kimi zaman vazgeçerek, kimi zamansa değiştirerek oluşturmuştum..
Bakıp umutsuzluk hissi yaratan uçurumla, denemene rağmen hissettiğin yetersizlikle, emeklerine rağmen ortaya çıkan boşa gitmişlikle dolu bir an.. İki yandan çekiştiren bir duygu ve düşünce çıkmazı.. Bir taraf yap diyor diğer taraf temkinli ol, bir taraf sadece adım at diyor diğer taraf yine aynı yerinde saymamaya dikkat et diyor, bir taraf önce taşın sonra düşün artık diyor diğer taraf bunu öncesinde yaptın şimdi ne değişecek ki diyor..
Yaşama kabızlığı yaşıyorum resmen. Küçücük bir çıkış yolu bulsa birikmiş tüm kirlilik akacak ve bir rahatlık gelecek, lakin öyle bir tıkalılık hali var ki hem akıp gitmek için zorluyor, hem de sımsıkı durmuş çıkamıyor.. İşte o sıkışmışlık halinin verdiği ağrı bir yanda, bir kurtulsam ferahlayacağım umudu diğer yanda..
Bir kurtarıcı el, bir umut ışığı, bir nefes aralığı, bir oh be şükür heyecanı lazım tam da şimdi.. Düştüğün yerden sürekli kendini kaldırmaya alışmış olmak elbette önemli de, insan bazen somut olmasa bile bir elin uzanışını hissetmek istiyor en azından..
Her gecenin bir sabahı var, her yolun bir sonu, her düşüşün bir kalkışı.. Bazense o sabaha aynı kişi olmayarak uyanıyor insan, o yolun sonunda vazgeçmeye karar veriyor, o düşüşten ayağa kalkarken insanın gözü ilk olarak aldığı yaralara gidiyor..
Derler ya kendine inan diye, yetmiyor bazen, insanın sadece kendine inanması yetmiyor bazen birinin birilerinin de sana inanmaya ihtiyacını duyuyorsun.. Tabi ailem ve birkaç dostum bu konuda bana bir yıldız edasıyla göz kırpıyor gökyüzünden, karanlığın içine düştüğümde.. Tabi bazen de senin desteğini birebir görmek istediğin birisi oluyor, bakıyorsun tam bir sessizlik sarıyor o tarafı. Olsun diyorsun yine de şanslıyım ya hiç kimse olmasaydı..
Eylül için umudum derinden geliyor olmasına karşın yorgunluğumda bir o kadar derinden geliyor.. Belki dinlenmek gerek belki de yeterince dinlenmenin verdiği bir huzursuzluk, bilmiyorum.. Bir şeyi biliyorum, her ne yaşanıyorsa bitecek..
Sadece yolumdayım.. Kimi zaman biraz yalpalasamda, kimi zaman hayalperestçe davransamda, kimi zaman kapana sıkışmış hissetsemde sadece yolumdayım.. Bir farkla, bugünleri bugünlerde yapılanları ve olanları ya da yanımda olmayanları hatırlayarak..
Sürekli geri bildirim değil, biraz da yapıcı ve çözümcül davranışla yaklaşılmasının zamanı.. Öncelikler, verilen değerler, kurulan hayaller ve edinilen amaçlar yeniden rotası oluşturuluyor.. Varış noktasında görüşmek üzere..
.. SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın