
Sevmek gerek bu hayatta, bir şeyi de çok sevmek gerek. Ve korkmak gerek sevdiğin şeyi kaybetmekten, delicesine korkmak gerek. Öyle bağımlı hale gelircesine bir korkudan bahsetmiyorum çünkü bu çok yüzeysel, çok çabuk vazgeçilebilir bir şey. Ben daha derinden bir bağdan bahsediyorum, daha samimi bir yerden bağlanmaktan. Değerini çok az kişinin fark edebileceği güzellikleri keşfedebilmek, anlayabilmek, onun kıymetini kendinden bilmek aslında.. Öylece sevmek gerek yüreğini ortaya koyarak, her gün büyük küçük demeden eylemlerinle göstereceğin bir sevgi.. Çünkü sevgi eylem gerektirir..
Güvenmek gerek, bu hayatta bir şeye kendini bırakacak kadar güvenmek gerek. Gözünü kapatıp, kendini boşluğa bıraktığında o boşluğa düşmeden seni tutacak bir şeye güvenmek.. Bu öyle birinin sana vereceği türden değil, bizzat senin seçiminle sonuçları göze alarak vereceğin bir karar olmalı. Yaşadığın travmalara rağmen, senden açılan ihanet yaralarına rağmen, doğduğun evde görülmemiş olmana rağmen dimdik durup sorumluluğunu alacağın bir seçim. Sadece seçmek değil o seçimi doğrulayacak davranışlarla kanıtlamakta gerekir. Çünkü güven kanıt ister..
Ve özür dilemeyi gururun, egonun önüne koyabilmeyi öğrenmek gerek. Hata yaptığında, birini gerçekten kırdığında, kırdığını sen göremesen bile sana kırıldım diye savunmaya geçmek yerine bir durup düşünmek ve bir adım geri atmayı öğrenmek gerek. Tek başına özür yetmez elbette; değer verdiğin, sevdiğin, güven veren için o özrü bir çabayla taçlandırmak gerek. Kendi dünyanda koşullar seni hep meşgul tutabilir, içinde olduğun süreç sürekli streste yaratabilir lakin bunları öne sürerek kaçmak yerine bunların karşına geçip benim hayatım sizden ibaret değil diyebilme cesaretiyle gerçek sevgiye ve değerli olana 1 dakika ayırıp eyleme geçirilen küçük bir çaba göstermek belki de seni oyalan eğitiminden, kariyerinden ve bunlar aracılığıyla tanıştığın geçici insanlardan ziyade derin bağ kurduğunla kalıcı bir huzura adım atmanı sağlar. Çünkü özür değişim ister..
Hayatımdaki insanı merkeze koyduğum için bir an bile pişman olmadım aslında. O merkezi defalarca sarstığında, uykularımı bölecek stresi ve kaygıyı yaşattığında, mideme kramp girdiğinde, kendimi zaman zaman yalnız hissettiğim anlarda bile şüphe etmedim seçimim yanlış mıydı diye.. Çünkü sevgi, güven, şeffaflık ve özür dörtlüsünü ortaya koymaktan vazgeçmeyecek kadar net bir ben koydum ortaya, gurur yapmadan, bomboş savunmalarla karşındakini geçiştirmeden, anlayarak kimi zaman anlamasam da en azından gayret ederek.. Denedim..
Dün geceye kadar.. Huzursuzlukla ve zorla daldığım uykumdan mide ağrısıyla uyandığım gece yarısı baktım ki anlaşıldığıma dair, kırgınlıklarımın önemsendiğine dair en ufacık bir cümle kurulmamış ve bana ulaşılmak için küçücük bir adım atılmamış. Kendimi, midemi hiçe sayarak, bekleyerek zaman kaybetmek yerine yüzüme haksız yere kapatılan telefonu yine de arayarak bir gayret belki bir sevgi emaresi görme telaşıyla sarıldım telefona.. Haklı bulunduğum, sonrasında özen gösterileceğine kelimelerle ikna edilmeye çalıştığım ve elbette devamında suçlu ilan edildiğim bir konuşma sonrası anladım.. Gerçek sevgi eylem ister, gerçek anlayış akışkanlarına ve koşullarına bağlı olmadan gösterilir, gerçek özür karşındakinin alakası olmayan stresten ve onun sebep olmadığı sorunlardan arınarak kırdığın yeri telafi etme özrü davranışlarla gösterilir.. Peki bunlar gelecek inşa etmeye gönüllü insanların davranış ve sorumluluk almayı istemesidir. Zor değildir, dolaylı da değildir. Az, öz ve nettir. Peki başka şeyler için çabalayan, hiç tanımadığı insanların bile gereksiz sorunları çözmek için zaman ayıran, aslında birkaç dakika dönülmese sorun olmayacak şeylerde bile senin zamanından çalıp oraya yönelen sence sana davranışlarıyla seni nereye koyduğunu göstermiyor mu?
Her şey yeterince net. Hayat zaten zorluklarla dolu, günümüzde hangi ülkede olursanız olun insan ilişkileri zaten samimi değil, güven duymak zaten imkansız hale getirildi, koşullar zaten sürekli stres yaratacak. Sadece sana özel değil mi, hepimiz için geçerli. Hayat hepimize zorluklar veriyor, hepimizin stresini arttırabiliyor, insan her yerde insan. Emek verene, çaba harcayana, güven verene inci gibi davranmak yerine çöp gibi hissettirmek niye! Ben niyesini artık anlıyorum..
Sevgimi kendimden çok merkezimdekine verdim, şeffaflığın lisansını öğreterek gün gün güven duygusuna yatırım yaptım, aman ulaşılmazı oynayayım diyerek kimsenin zamanını çalmadım onun yerine hep konuşulabilir olmayı seçtim. Burnumun dikiyle, koç burcunun yetkisiyle sahip olduğum inatla yaklaşmak yerine kendime bile parmak sallayacak kadar merkezimdekine öncelik verdim.. İşte bunlar hep kendime verdiğim değer ve merkezimdekine verdiğim öncelikle ilgiliydi..
Şimdiyse anlıyorum, kendimi ve kendimdeki değeri. baktığında limandaki gemilerde güvendedir, ama gemiler limanlar için yapılmamıştır.. Ben bu dönemde kim olduğum konusunda daha netim. Ben neyi istemediğim konusunda daha netim. Eyleme geçecek cesaretim, ortaya koyduğum güvenim, geçiştirmeden emek emek gösterdiğim çabanın bulunması zor hazine olduğunu idrak edecek kadar netim..
Biliyorum sevgili okur, bazen zor oluyor.. Anlama yorgunlukları, mana kayıpları, koşulların yarattığı stresler, bazen anlaşılamama hissi, bazen anlamamanın sebep olduğu iletişim kazaları derken ne gerçekten değerli ne sahte ayırt edemeyebiliyor insan.. Bir şeyi hatırla; gerçekten ruhunla sevip kalbinle çabaladıysan, bir de kendi değerini fark ettiysen günün sonunda hayatın hakikati olarak gördüğün aşk seni sarıp sarmalayacak..
İnanmayı bıraktığın an karşına yeniden çıkan, asla istemiyorum benlik değil dediğin o sıcacık yuvanın hayalini kurmanı sağlayan, ben bana yeterimden aslında demek yerine bu kadar savaşı tek başıma vermeden de dünyaya kafa tutabilirmişim dedirten şeyin derin bir aşk olduğunu hatırladın bir kere.. Çünkü sen hayata, ben sıradan bir sevgi yumağı istemem dedin ve hayatta sana senin aşkı çocuksu bir heyecanla, evrenin dili olarak gördüğünü ve o büyülü masalların gerçek olabileceğini anladığını gösterdi. Bunu hiç kaybetmemen dileğiyle..
..SEVGİLERİMLE..

Yorum bırakın